DERGİMİZDEN
Yasağa ve pamdemiye rağmen zor koşullarda çalışan ve aldıkları ücret yetmediği için sürekli mesaiye kalmak zorunda kalan Cesur Çuval işçilerinin neredeyse tüm zamanları tezgah başında geçiyor.
Yoksulluk dolu yaşamı mücadeleyle geçmiş bir kadın Mihri. Şimdi o mücadeleyi çalıştığı deri fabrikasındaki tüm işçilerin sendikalaşması için veriyor.
Devrim ve Suzan, Karakoçan’da yaşayan iki bekar anne. İkisinin de hayatı boşandıktan sonra devam eden şiddetten oldukça etkilenmiş. Pandemi koşullarına ve şiddete rağmen ayakta durmaya çalışıyorlar.
Rosa Luxemburg’un mücadelesi, insanın insan gibi yaşaması, özgürlük ve barışın mücadelesidir. Eylemi, işçi sınıfını, kadınları, emekçileri zincirlerinden kurtaracak yeni bir dünya kurmanın eylemidir.
Evliliğinde yaşadığı şiddete karşı kendi hayatı hakkında karar veren Ayşe, hâlâ şiddete maruz kalıyor. Tehditler nedeniyle işinden ayrılan, şimdi yevmiyeyle çalışan Ayşe bir çıkış yolu arıyor.
Kadınlar ‘Ya işten atarlarsa beni’ diyorlar. Cesaret edip bu tacizlere karşı koyma gücünü bulsak başka türlü olur. Öyle bir iltifat, dostça bir omza el atma olmadığını çok iyi biliyor kadınlar.
ILO 190 iş yerinde şiddet ve taciz konusunda yazılmış en kapsamlı metin. Biliyoruz ki işyerlerinde dayanışma, birlik ve örgütlülük kurulmadan tacizcilere ve tacize karşı en ufak bir adım bile atılmaz.
Fabrikalarda taciz alabildiğine yaygın, kadınlarsa borç yükü, işten atılma kaygısı, ‘adım çıkar’ korkusu ile karşı karşıya. Ama kadınların ses çıkarmasını sağlayan bir şey var: Dayanışma!
Taşeron işçi olarak çalışan Serpil ve iş arkadaşları, uzun süre amirin taciz ve mobbingine maruz kalmış. Başvurmadığı yer kalmayan Serpil, ‘Hep tacizci korundu’ diyor.
Sağlık, büro, temizlik, belediye işçisi kadınlar iş yerlerinde karşılaştıkları tacizi anlatıyorlar. Kadınları susmaya iten ne? Susmayıp ifşa ettiklerinde neler yaşıyorlar?
Eğitim Fakültesinden yeni mezun iki genç kadın. İş aramak için kurum kurum gezerken cinsiyetçiliğin, aşağılamanın her türüyle karşılaşmışlar. Ama onlar da cevapsız bırakmamışlar ‘eril’leri işte…
Avcılar’dan özel sektörde çalışan bir öğretmen anlatıyor: ‘Biz özel sektör öğretmenleri olarak bir kurucunun kötü gününde göze batmamak için sesli nefes bile almıyoruz.’
Aileden destek görmemiş, kendi çabasıyla okumaya çalışırken hep şiddetle, hayata her atıldığında hayatındaki erkeklerin darbesiyle karşılaşmış. Şimdi yeni bir başlangıç var onun için, dayanışmayla…
‘Ben de sizin birçoğunuz gibi yaşadığım tacizin etkisini taşıyorum üzerimde, ancak eskisine göre daha güçlüyüm çünkü yanımdaki kadınlardan güç alıyorum.’
Bir aşk hikayesi ya da tanrıların savaş naralarını duyacağınızı beklemeksizin okunacak bir eser Kızların Suskunluğu. Yalnızca Briseis’in değil, onun çevresindeki birçok kadının tarih yazan hikâyesi...
İş yerimiz, kamu hizmeti veren ve çalışması kesintiye uğramaması gereken bir kamu kuruluşu olmasına rağmen hepimiz kısa çalışma ödeneğinden faydalandırılıyoruz. Bahsettiğimiz yer, Bakırköy Belediyesi
Belediye işçisi Birgül öykü yazmak istiyor aslında ama hiç zaman bulamıyor ‘İşçi olmanın bir sonu yok, durup kendimizi dinlemenin, üretmenin zamanından çalınıyor hep’ diyor.
Kadıköy Belediye işçileri ile belediye arasındaki TİS süreci yeni yılda da devam ediyor. Arabuluculuk dönemi bitti ancak işveren sorunu çözmek bir yana, süreci uzatma yoluna devam ediyor.
Yıllarca çalışıp, yaşlanınca bir de torun bakmak, sağlık sorunları ve geçim derdiyle hayatın sonunun gelmesi… Daha güzel bir yaşlılığı hepimiz hak etmiyor muyuz? Peki çözüm yok mu?
Yaşam boyunca her 9 kadından 1’i sarkıklık nedeniyle cerrahi operasyon geçiriyor. Peki işçi kadınların da ağır kaldırmaktan dolayı sıkça karşı karşıya olduğu pelvik organ sarkması nedir?
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.