DERGİMİZDEN

İş bırakan, kendini fabrikaya kapatıp işten atılan işçilerin geri alınmasını, sendikal haklarını talep eden Farplas’tan kadın işçiler onları eyleme iten yaşadıklarını anlatıyor.

12 saat mesaide molaları sobanın başında ısınmaya çalışarak geçiren, buz gibi suda elini yıkadıktan sonra ısınmak mümkün olmadığı için tuvalete bile gidemeyen metal işçisi bir kadın anlatıyor.

Kadın işçiler baskı altında mesai ücretlerini alamadan çalışmak zorunda bırakılıyor. Selma’nın çalıştığı fabrikada yaşadıkları mahkum edilen güvencesizliğe bir ayna…

‘Devlet destekli nafaka’ söyleminin ardına sığınıyor hükümet ‘adil çözüm’ için. Şimdi, esas soru şu; bu destek kime? Senelerce eve hapsedilmiş, çalışmasına müsaade edilmemiş Berivan’a mı?

Suriyeli Rabiya evi geçindirmek için sayacılık yapıyor, elleri paramparça, aklı hep çocuklarının geleceğinde. Yaşadıkları ayrımcılık canlarına tak etmiş, artık korkmadan yaşamak istiyor.

Hayatları mücadele içerisinde geçen kadınlara faydaları olmadığı gibi zarar veriyorlar. Bu programlara artık seyirci olmayı bırakmalıyız!

Bakırköy Belediyesi işçilerinin grevi sona erdi. Sendikanın ‘kırmızı çizgimiz’ dediği iş güvencesi, sosyal haklarda iyileştirme TİS’te yer almadı. Grevdeki kadınlar çıkardıkları dersleri anlatıyor.

30 yıl boyunca şiddet gördüğü evliliğe mahkum olan tekstil işçisi Duygu’nun nafakanın gasbına isyanı: Kışın ortasındayız, montum bile yok!

Şiddet, kaygı, korku dolu bu hayatlara mecbur değiliz! Yaşamak bu değil! Peki biz ne istiyoruz?

'Toplumdaki homofobiyi yenmek için beraber mücadele etmek, her zorluğunda destek olabileceğinizi söylemek varken ilk işiniz LGBTİ bir bireyi kendi gibi yaşamaktan vazgeçirmeye çalışmak mı olur?'

‘Neden ayrılmamış?’, ‘Cesur olsaymış…’ Gelin, şiddet döngüsünün ne olduğunu, nasıl işlediğini, şiddet dolu ilişkilerden kurtulmanın neden ‘cesaret’ işi olmadığını konuşalım…

Antik Yunan’dan, günümüze süregelen, türlü yollara başvurulan, kimi kabilelerde utanç kimisinde kutlama unsuru yaratan adet dönemi ve fiyatları el yakar hijyenik pedlerin tarihine bakalım.

Bir filmden herkes değişik bir sonuç çıkarabilir ama kaçımızınki Ayşe’nin çıkardığı sonuçlar gibi olur bilinmez. Ayşe’nin maceraları devam ediyor.

Asgari ücret hatta daha altında ücretlerle ev geçindirmeye çalışanların yoğun yaşadığı Tuzluçayır gibi mahallelerde geçinmek büyük sorun. Her sohbet faturalara, geçim derdine bağlanıyor.

Yoksulluk çocuklara, bebeklere devrediyor. Devredenin yoksulluk değil eşit, insanca yaşam olabilmesi için yoksulluğumuzda parmağı olanlara karşı daha çok dayanışmamız ve mücadele etmemiz gerekiyor.

Hepimizin ortak hayali tek adamın kararları altında yaşamamak oluyor, birbirimize ses oldukça karanlık biraz olsun aydınlanıyor en çok da kadınların gülümsemesiyle.

Oturup sohbet etmek, birbirimizden güç almak iyi geliyorsa, neden birbirimize sırtımızı dayayıp kaygılarımızı ortadan kaldırmak için çabalamayalım ki? Bugün üç dört kişi…Yarın neden on kişi olmayalım?

Uzun yıllar boyunca zorlu bir hayatı ve çocuğunun sorumluluğunu tek başına yüklenip, boşanma sürecinde şiddet riski yüzünden nafaka alamayan bir kadının isyanı…

Aynı sorunları yaşayan aynı dertlere sahip akşama pişirecek aş bulmakta zorlanan kadınların söz konusu siyaset olunca birbirlerine kinle bakmalarının nedenini okumaya buyurun.

Tıp öğrencisi kadınlar gelecek kaygısına ek olarak şiddet, taciz, mobbing korkusu da yaşıyor. Geleceklerini kazanmak için neler tartışıyorlar, ne talep ediyorlar. Selin anlatıyor…
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.