Her yanımız direniş, kararlılık dolu
Ve işte böyle böyle büyüyor bizim dayanışma hikayelerimiz. Yan yana gelme, karşı koyma hikayelerimizi birlikte yazıyoruz ve her seferinde her deneyimden öğrenip daha da güçleniyoruz…

Kübizm, iki boyutlu olan kağıda, tuvale, düz bir yüzeye yaşamın, doğanın gerçekliğini tüm boyutlarıyla, derinliği ile çizebilmenin çaresini arayan bir sanat anlayışı. Yerimizi değiştirmeden bir nesneye baktığımız zaman onun sadece bir kısmını, bir köşesini veya bir yüzünü görürüz. Kübistler ise nesneleri, sanki çevresinde dolaşıyorlarmış gibi, birkaç bakış açısından, cepheden, yandan, üstten, alttan bakarak tek bir yerde göstermeye çabalar. Biz de bu ayki sayımızın kapağına mahkum bırakıldıkları yoksulluğa, işyerindeki sömürüye, yaşamın her yanındaki haksızlıklara karşı kadınların gücünü tüm boyutlarıyla yansıtmaya çalıştık.

Direniş ateşini yakan kadınların kararlılığı var bu kapakta. Biri bitmeden diğeri başlayan direnişlerde kadın işçileri en önde görüyoruz. İrili ufaklı direniş ateşleri ülkenin dört bir yanında parlıyor. ETF’de tazminatlarını gasbettirmemek için fabrikayı tüm müdahalelere rağmen terk etmeyen, fabrikadan eşyaları çıkarmak isteyen tırların önüne oturan kadın işçilerin, sendikalaştıkları için işten atılan Sunny Atmaca Bilgisayar işçilerinin, Xiaomi’de sendika-patron iş birliği ile işten atmalara karşı kendini fabrikaya kapatan kadın işçilerin, belediyelerde toplu iş sözleşmesinde taleplerinin yer alması için çabalayan kadın işçilerin tüm engellere karşı nasıl dik durduklarını görüyoruz. Mücadeleyi anlatan şakayık çiçekleri ve zambaklar ile kadınların yaşamın her anında yan yana gelerek verdiği mücadeleyi öne çıkarıyoruz.

Her geçen gün, kadınları her anlamda hayatta kalma savaşı vermek zorunda bırakıyor. Şiddete karşı da, geçim sıkıntısına, zamlara karşı da, aile baskısına karşı da, patron mobbingine karşı da, evden çıkarmakla tehdit eden ev sahibine karşı da… Bunlar birbirlerinden o kadar ayrılamaz kavgalar ki. Zincir gibi birbirini takip eden, birbirini var eden, hepsi değişmedikçe birinin ortadan kalkmayacağı kavgalar.

Dergimizin sayfalarında da kadına yönelik şiddetin, baskının, sömürünün birbirinden ayrılmazlığını kadınların anlatımlarında görüyoruz: İşçi kadınların zamlar karşısında mesailere mecbur bırakılıp karşılığında yine de geçinemediğini, ustabaşının her türlü hakaretine boyun eğmek zorunda bırakıldığını, çocuğunun eğitiminin niteliğini bile düşünemez hale getirildiğini… Hayatın her alanında yalnızlığa itilen kadınların yalnızlığına çare arayışlarını… Ücretsiz olduğu iddia edilen eğitimin masrafları karşısında yalnız, tecavüze uğrayıp şikayette bulunduğunda yalnız, şiddet gördüğünde yalnız, okuyabilmek için çalışırken yalnız, iş yerinde su sebilinden su içebilmek için ustabaşının hakaretine maruz kalırken yalnız bırakılmış. İktidar her ne kadar kadınları birbirinden uzak, bir başına bırakmaya çalışırsa çalışsın, bir kız kardeş eli uzanıyor, sihirli bir değnek gibi omzuna dokunan o el kadınların gücü bulduğu an oluyor. Kadınlar tüm yalnız bırakılmışlıklarına karşı yan yana geliyor. Elini birbirinin omzuna koyuyor.

Ve işte böyle böyle büyüyor bizim dayanışma hikayelerimiz. Uzun çalışma saatlerine karşı sendikalaşırken işyerinde, sendikalaştığı için işten çıkarıldığında direnişte, toplu iş sözleşmesi toplantılarında, kadın derneğinde, Kutu Park’ta, sınıfta, okulda, yurtta, mahallede yan yana gelme, karşı koyma hikayelerimizi birlikte yazıyoruz ve her seferinde her deneyimden öğrenip daha da güçleniyoruz…

Görsel: Freepik