DERGİMİZDEN
Gelecek kaygısı, savaş korkusu, kadın cinayetleri, çevre talanı, eğitim, işsizlik ekonomik kriz, gelecek kaygısı. Bunlar karşısında ortak çözüm arayan Çorlu Ekmek ve Gül Grubundan kadınlar anlatıyor…
Bu ramazanda ne bereket var sofralarda ne umut var insanlarda. Neyin bayramı olacak bu ayın sonunda bilemiyoruz.
Narlıdere-Balçova Ekmek ve Gül Dayanışma Gruplarının çağrısına kulak veren ve 25 Kasım, 8 Mart çalışmaları içinde yer alan bir eğitim emekçisi bu birlikteliğin onu nasıl güçlendirdiğini anlatıyor.
Hasta ve hasta yakınlarının tüm işlem ve yazışma, sıra, randevu, SGK giriş vs. işlemlerini yapan, kalabalığın uğultusunun tam ortasında, en ön safta duran memurlardan biri anlatıyor.
14 yılda sayısız kadınla bir araya gelirken; yoksulluğa, şiddete, eşitsizliğe, tacize, hak gasplarına, ağır çalışma koşullarına karşı birlikte mücadelenin adı oldu Ekmek ve Gül.
Önce kendimize sonra da yanımızdakine güveneceğiz. Çünkü bizi yuvarlak masada mutabakat metinleri imzalayan sözde kahramanlar kurtarmayacak. Bizi ancak ‘biz’ kurtaracağız.
Şubat ayı işçi direnişlerinin ardı arkasının kesilmediği, birbirinden öğrendiği ve biriktirdiği bir ay oldu. Mart ayı da tam olarak mücadele tarihlerinin ayı: 8 Mart, 21 Mart…
Kapitalist barbarlığa, aile, devlet, tarikat iş birliğiyle hayatlarımızı karartan ittifaka karşı emeğin, eşitliğin, özgürlüğün, barışın günlerine olan umudumuzu daha da büyüteceğimiz bir 8 Mart’a!
Henüz gerçekleşmemiş taleplerimiz, hayata dair kaygılarımız hatta hayal kırıklıklarımız olsa da ilk halka olarak kendimize güveniyoruz. Başlangıç için hiç de az değil.
8 Mart yaklaşmışken birçoğu Batıkent’te oturan, işi gücü, yaşı, mesleği, politik görüşü ayırt etmeden kadınlara sorduk: ‘8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde üç dileğiniz olsa ne olurdu?’ diye.
Ankara Yenimahalle’de yaşayan kadınlara umutlarını, hayallerini sorduk. Kimi aşk diledi, kimi kadınların ve çocukların ölmediği bir dünya istedi.
Ekmek ve Gül gruplarına dahil edebildiğimiz her kadın, yaşamın zorlu koşullarında aslında yalnız başına olmadığını fark ediyor. Ve bu fark ediş ona güç ve umut aşılıyor.
Kötü gidişata karşı her birimize umut taşısın diye bu 8 Mart’ı şenlik haline getirmeye karar verdik. Nasıl yapalım derken her kadının önerisiyle yüz güldüren bir etkinlik planı çıktı ortaya!
Tuzla’da genç kadınlar yan yana geliyor. Birinin elinde kağıt, diğerinin elinde kalem, diğeri ise bilgisayar başında... Biri resim çizdi. Bir diğeri slogan buldu. Diğeri ise tasarımını yaptı…
Bir masa etrafında üniversiteli genç kadınlar. Dertler sıralandıkça çatılan kaşlar, yan yana olmanın umudu büyüttüğü 8 Mart’tan laf açılınca yerini heyecan ifadesine bırakıyor.
Savaşı barış zamanının bütününe yayan faşist iktidarlar da muhtemel tehlikelere karşı kadını, onlara kaç tane doğuracağını dikte eden politikalarıyla nesneleştiriyor. En az beş, en az dört. Yok on….
Kadın işçilerin, sutyenlerine kadar karışan Salcomp patronlarına da böyle önerilerin ortaya atılmaması için harekete geçmesi gereken sendikalarına da söyleyecek sözleri var.
Her işin zorluğu, yoruculuğu farklı. Biz kadınların hayatı da zor, ister işte olsun ister evde; hayatın bütün yükünü omuzlarında taşıyoruz.
100 gün boyunca grevde olan bir Bakırköy Belediyesi işçisi grev sürecinde sendikal bürokrasinin ve işçilerin özne olamadığı koşullarda yaşanan sonuçlara işaret ediyor.
Kazandıklarımız, kazanacaklarımızın ‘nasıl’ını da gösterdiğinden; tarih boyunca biriktirdiklerimize, verdiğimiz mücadelelere ve bu yolun kazandırdıklarına belleğimize dönüp bir bakalım…
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.