8 Mart, uzunca bir süredir tüm memlekette sermayenin ne kadar “kadın dostu” olduğunu reklam etmesinin vesilesi yapılıyor malumunuz. Eskişehir Organize Sanayi Bölgesi (EOSB) Yönetim Kurulu Başkanı Nadir Küpeli de 8 Mart sebebiyle yayımladığı açıklamasıyla kadınların yaşama etkin katılımlarının Türkiye ekonomisinin gücüne güç katacağını söyledi ve ekledi: “Ülkemizin dört bir yanında çalışan ve üreten kadınların sayısı hızla artarken, halen Eskişehir OSB’de her geçen yıl kadın çalışan sayısı giderek artıyor. Kadın çalışanlar sanayimize güç katmaktadır. Kadınların ekonomik hayatta güçlenmesi onların Türk ekonomisi ve hedeflerine katkı sağlayacağı gibi şiddet, eğitim ve sosyal güvenlik gibi diğer sorunlarının çözümünde de etkili olacaktır.” Bunları söylerken “Türk kadınının Kurtuluş Savaşı ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yıllarında nasıl fedakârlıklar yaptığını hatırlatmak da kadınların sevgi ve şefkat dolu olduklarını falan söylemek de tamamlayıcı adetlerden…
Eskişehir OSB’de kadın çalışan sayısındaki artışı araştırdığımızda, 2020 yılında 8 binlerde olan kadın işçi sayısının an itibarıyla 9 bin 500 civarına ulaştığını ve OSB’deki toplam işçi sayısının yüzde 20’sine tekabül ettiğini öğrendik. Evet, kadın işçi sayısı artıyor. Peki, neden artıyor, ne pahasına artıyor? Kadınların çalışma koşulları nasıl? Eskişehir OSB’de çalışan kadın işçilerle konuştuk.
Fotoğraf: DHA Arşivi
ARÇELİK İŞÇİSİ AYŞE: KENDİMİ KOÇ’UN GÖNÜLLÜ KÖLESİ GİBİ HİSSEDİYORUM
İlk olarak; Birleşmiş Milletler Kadın Biriminin (UN Women) Aralık 2014’te toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadın hakları için başlattığı “HeForShe” hareketinin, tüm çalışanları, bayileri, yetkili servisleri ile en üst seviyede destekçisi olduğunu duyuran Koç Topluluğunun önemli fabrikalarından Arçelik’te çalışan genç işçi Ayşe ile bir aradayız. Ayşe henüz 3 aydır Arçelik’te çalışıyor. İŞKUR üzerinden girmiş fabrikaya. İŞKUR sözleşmesi dolmak üzere, Arçelik’in kendi 6 aylık sözleşmesi başlayacak. 6 ay sonrasında sözleşmesi uzatılır mı, işine son mu verilir yoksa kadro mu alır bilmiyor, ama hayali kadro almak elbette. İşsizliğin ne kadar can yakıcı boyutlara ulaştığının farkında, yaşamak için bu işe çok ihtiyacı var. Ayşe, henüz 21 yaşında ancak yıllardır kendi ayakları üzerinde duran bir kadın. Farklı yerlerde çalışmış. Biraz yorgun, biraz umutsuz ama sıkı sıkıya asılmış yaşam mücadelesine.
Çalışma koşullarını konuşmaya başladığımızda; “Kendimi Koç’un gönüllü kölesi gibi hissediyorum” diyor. “Sürekli bir üretim baskısı var üzerimizde. Hedefler var, tutturulması lazım. Masterın, takım liderinin gözleri sürekli üzerimizde. Sözleşmeli olunca baskı daha fazla tabii. Kadroya girme hayalimiz var ya ne derlerse yapmak zorundayız. En ağır koşulları kabul etmek zorundayız. Bir iş kazası yaşasak bile doktora gidemeyiz mesela. Herkes bilir sözleşmeli işçi iş kazası geçiremez. Geçirirse ertesi gün kapının önüne koyarlar çünkü. Rapor almak, izin almak yok sözleşmeliye. İstersen al, yolu gösterirler” diyen Ayşe fabrikada kadın işçi olmanın zorluklarını da derinden yaşadığını anlatıyor. “Kadınlar için her şey daha zor tabii. Fabrikada erkek gibi davranmak zorundayız mesela. Yoksa her yaptığımıza bir kulp takılır. Erkekler için yüksek sesle konuşmak, küfürlü konuşmak, istediği herkesle istediği gibi konuşmak serbest. Ama kadınlar kahkaha bile atamaz. Bir erkek çalışma arkadaşınla biraz sohbet etsen ya kadro almak için ya da yükselmek için mavi boncuk dağıttığının dedikodusu yayılır. Örneğin sadece bir tane kadın masterımız var. O da o kadar dominant, o kadar sert ki... Onu da anlıyorum, master olmak için farklı işler yaptığı dedikodusuyla öyle çalkalanmış ki fabrika ilk zamanlarında, kadın şimdi kimseye gülmüyor bile. ‘Çünkü bir kadın master olamaz, olduysa vardır bir bit yeniği’ böyle düşünüyorlar işte” diyerek kadınlar için çalışma hayatında alanların ne kadar daraltıldığını da örnekliyor adeta Ayşe.
‘MAAŞIM İŞÇİLERİN CEBİNDEN ÖDENİYOR, İŞÇİ KOÇ’TAN DAHA MI ZENGİN?’
Eskişehir Organize Sanayi Bölgesindeki artan kadın işçi sayısından bahsettiğimde ise; “Evet artıyor. Arçelik mesela özellikle alımların büyük çoğunluğunu kadınlardan yapıyor. Kadın işçi çalıştırmaya teşvikler var çünkü. Vergisi, sigortası işsizlik fonundan karşılanıyor. Diğer işçilerin cebinden ödeniyor yani. İşçiler Koç’tan zengin mi ya? Ben İŞKUR üzerinden girdim. Maaşımın asgari ücret kadar kısmını İŞKUR ödüyor. Arçelik de 1300 lira veriyor bana. 1300 liraya işçi çalıştırıyor anlayacağın. O yüzden sürekli İŞKUR üzerinden sözleşmeli alıp sözleşme bitince işine son veriyor. 6 defa çıkış verilip tekrar İŞKUR üzerinden Arçelik’e başlayan tanıdığım var. Niye kadroya almıyor madem bu işçi bu kadar lazım? Benim artık bu devlete de güvenim kalmadı. Her zaman patronun, zenginin yanında devlet de. Anlamıyorum ki işçiyi neden bu kadar eziyorlar. İşçi olmazsa ne yapabilirler?” diyor. ‘HeForShe’ dayanışma hareketini sorduğumda ise cevabı çok net Ayşe’nin; “Hepsi yalan! Beni çok düşünüyorlarsa kadroya alsınlar, emeğimin karşılığını versinler!”
İŞÇİ EMİNE: ERKEK İŞÇİLERİN ÇOĞU BİZİ FABRİKADA İSTEMİYOR
Yaklaşık 6 aydır bir yardımcı sanayi firması olan Mefa’da çalışan Emine ise kadınlar için çalışma koşullarını sorduğumda söze net giriyor; “Çalışmaya başlayınca kimse kadınına erkeğine bakmıyor. Erkeklerden çok daha ağır işler yapan kadınlar var!” Emine, 40’lı yaşlarından sonra çalışmak zorunda kalmış irili ufaklı birçok fabrikada çalışmış bir kadın. Mefa’da işe alımlarda yaş sınırı konulmamış olmasının, çalışma arkadaşlarının genelde orta yaş grubu olmasının, fabrikada kadınlar için huzurlu bir çalışma ortamı oluşturduğunu düşünüyor.
O da son zamanlarda kadın istihdamının arttığını fark ettiğini söylüyor. Bunun nedenini kadınların daha kolay yönetilebilir olmasına bağlıyor. “Ben kadınların işlerine daha fazla sahip çıktıklarını, daha sorumluluk sahibi olduklarını düşünüyorum. Bence bu yüzden tercih ediliyorlar. Ustabaşlarımız bile kadınlarla çalışmanın daha rahat olduğunu söylüyor. Örneğin bir mesaiye kalma konusu olduğunda bile erkeklerin hep işleri olur, bir bahaneleri olur. Kadınlar hemen kabul eder ama. Ya da fabrikada bir tartışma, bir sorun varsa hep içinde erkekler vardır. Kadınlar daha uysal” diyor. Kadın işçi sayısının artmasının fabrikada da özellikle erkekler arasında tartışıldığından bahsediyor Emine. “Azınlık bir kısım kadınlarla çalışmanın erkeklerle çalışmaktan bir farkı olmadığını, kadınların da erkekler gibi çalışma hakkı olduğunu söylüyor. Ama çoğunluğu kadınları çalışma hayatında istemiyor. Bir kadına iş öğretmek istemediklerini söylüyorlar. Kadınlarla iletişim bile kurmak istemiyorlar” diyerek erkek işçiler arasında kadın işçi sayısının artmasının nasıl da paniğe yol açtığını anlatıyor. Emine ayrıca; Eskişehir OSB’de yeni fabrikaların açılmasının ya da mevcut fabrikaların büyümeye gitmesinin organizede sıklıkla işçiler için çalıştığı fabrikayı değiştirme imkânını da doğurduğundan bahsediyor. Ancak kadınların çalıştıkları yerlerde kendilerini güvende hissetmek istediklerini, bu sebeple de alıştıkları iş yerlerini değiştirmek istemediklerini düşünüyor. Patronlar için bunun da bir tercih sebebi olabileceğini belirtiyor.
Fotoğraf: Ekmek ve Gül
‘KADINI DÜŞÜNÜYOR OLSALAR OSB’LERE KREŞ AÇARLAR’
Sermayenin “kadın dostu” olduğuna da inanmıyor Emine. “İşçi işçidir, patron patron. Günün sonunda herkes cebine girene bakar. İnanmıyorum ben öyle kadınları düşündüklerini falan. Düşünüyorlarsa eğer; kadınlar için en önemli sorunlardan biri kreş mesela. Çocuklarını bırakacak bir yeri, kimsesi olmadığı için çalışamayan, çok kötü koşullarda yaşamak zorunda kalan bir sürü arkadaşım var. Ya da çocuklarını evde bırakan, aklı evde kalarak çalışmak zorunda olan… Hani bugün organizede hangi fabrikada kreş var?” diyor.
Hayatta kalmanın, çalışmanın bu kadar zorlaştığı koşullarda kadın işçilerin aktardıkları “kadın dostu” rolüne bürünmüş sermayenin ikiyüzlülüğünü alenen deşifre ediyor aslında. Benzerlerin aynı saflarda toplandığı; devletin de işçilere daha cebine girmeden eriyen 3 kuruş zamları reva görürken, patronlara teşvikler, vergi afları ile kaynaklarını sonuna kadar sunan bu memleket halinde birbirimizden, sınıf dayanışmasından başka çaremiz yok. Patronların; koca koca puntolarla, renkli harflerle fabrikanın her yerini süsledikleri yalancı kadın dostluklarına da “emekçi” kimliğinden soyutladıkları, hediyeler dağıtarak şirin görünmenin aracı haline getirdikleri kadınlar günü kutlamalarına da karnımız tok! Ayşe’nin de dediği gibi işçi olmazsa ne yapabilirler ki… Yeter ki ellerimiz ellere kovuşsun…
NOT: Kadın işçilerin isimleri değiştirilmiştir.
Manşet fotoğrafı: DHA
İlgili haberler
Teşvikle açılan atölyede asgari ücret bile yok!
Şırnak’ta atama bekleyen öğretmen tekstil işçisi oldu. Devlet teşvikiyle açılan atölyede asgari ücre...
Oppo işçilerinin teşvikli mağduriyeti
Türkiye’ye fabrika kurmak için hazineden milyonlarca lira teşvik alan Çin sermayeli Oppo, doludizgin...
İktidarın kadın istihdamında -mış gibi çözümü: Pat...
Bağımsız araştırmacı Gülnur Elçik ve KEFA, 'yeni mezun istihdamını artırmaya' yönelik açıklanan işve...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.