Elimizden geleni yapsak da hep az olarak tarif ediyoruz. Depremin ilk saatlerinden itibaren varımızı, yoğumuzu deprem bölgelerine ulaşması için can havliyle koştursak da “Daha ne yapabiliriz?” sorusunu bütün öfkemizle birbirimize sorar haldeyiz. Bu dayanışmayı bulunduğumuz her yerde daha da büyültmek için de bütün öfkemizle yan yana gelişlerimizin yeni bir adımını atmaya başladık.
Haftanın altı günü 3 vardiya çalıştığımız fabrikalarda, pazar günü soluğu kadın derneğimizde aldık. “Depremzede kardeşlerimizin yaralarını sarmakla birlikte yaşananların bizde bıraktığı üzüntüyü, öfkeyi, ‘Yeter!’ çığlığımızı ne yapmalıyız?” sorusuna “Kız kardeşlik köprüsüyle hayatı yeniden kuruyoruz” diye cevap veriyoruz.
ÖFKEMİZ…
Öfkemiz işçileri deprem anında fabrikasından sevdiklerini kurtarmak için koşmalarına engel olan patronlara. Onları fabrikadan çıktıkları an işten atmayla tehdit eden patronlara. Biz işçileri yaşarken de ölürken de enkaz altında bırakan iktidara. Tutuşan ellerimizi küle çevirmek isteyen bu düzenin ta kendisine...
NEREDE?
Metalden, tekstile yan yana geldiğimiz kadınlar olarak sendikalarımızın depremin ilk gününden bu yana sürdürmüş olduğu dayanışmadaki zayıflığı artık bir yana, nasıl olur da sendikalarımız deprem bölgesinde enkazdaki işçileri, canıyla cananıyla edilen tehditlere tek bir söz söylemez? Bu ne iş kolu gözetir ne dil ne de din ayrımı gözetebilir. Devlet nerede? Peki “Biz işçilerin temsilcisiyiz” diyen sendikalarımız nerede?
Sohbetimizde fabrikalardaki depreme dair süren tartışmalar ile birlikte sayı baskısının gene bugünlerde artan örneklerini, işçiler arasındaki rekabeti tetikleyen Ali Cengiz oyunlarını konuşurken; biz işçiler olarak bu dayanışmayı nasıl büyüteceğimizi ve fabrikalarda birlikte yaralarımızı nasıl saracağımızı konuştuk. Yan yana oldukça da iktidarın da sendikaların da dize geleceği tuğlaları örmek için kararımız var dedik ve söylüyoruz!
Ekmek ve Gül dergisinin çağrısıyla başlatılan “Kız Kardeşlik Köprüsüyle Hayatı Yeniden Kuruyoruz” çalışmasını bizler de kendi fabrikalarımızda “1 yevmiyeni kız kardeşlerimiz için bağışla” diyerek yola koyulduk ve Esenyalı Kadın Dayanışma Derneği ile birlikte deprem bölgelerindeki hamile kadınlar, kız kardeşlerimiz için kolları sıvadık.
Biz işçilerin canımız pahasına çalıştığımız fabrikalardan, oturmaktan başka çaremiz olmadığı yoksul emekçi semtlerindeki evlerimize kadar yaşamı yeniden kurmak üzere sorumluluğumuz var. Ve bu sorumluluğumuz karşısında daha güçlü birliktelikler için yan yana gelme zorunluluğumuz...
8 Mart'a doğru giderken de biz işçi kadınlar emeğin ve sömürünün olmadığı, eşit, özgür ve güvenli bir yaşam için yaralarımızı birlikte sarmaya ve mücadele etmeye en çok sarıldığımız bu dönemi tarih sahnesine yazmak zorundayız.
Görsel: Freepik
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.