Yaşayan anlatıyor: Kendi ellerimizle kazdık enkazı, devlet yoktu
Eşim böbrek hastası olduğu için biz Ankara’ya geldik. Kim kendi memleketini bırakıp gitmek ister? Devlet, ilk etapta bir çadır kurup diyaliz yardımı yapsaydı buraya gelmezdik.

Merhabalar,

İçim çok dolu. Depremde ilk yaşadığım duygu korkuydu. Çocuklarıma, yakınlarıma, sevdiklerime bir şey olacak diye çok korktum. Ayrıca kadın olarak gerçekten mağdur olduk. Hastaların tedavi görmemesi, hamile, emziren kadınlar, genç kızlar, çocuklar pek çok sıkıntı yaşadı, yaşıyor… Binalarımız daha sağlam yapılsaydı her şey daha farklı olurdu.

Hatay’a daha doğru dürüst giden hâlâ yok. Depremi yaşadığımız günün sabahı kendimiz yaralılarımızı enkazdan çektik çıkardık, ölülerimizi kendimiz aldık. Beşinci günden sonra yardım gelmeye başladı. Tabii ilk günler çok önemli, bir de hem yağmur yağıyordu hem hava soğuktu. Kiminin akrabaları göçük altında, kimileri evlerini kazıyor, kimileri komşularının evini kazıyor, ölülerini çekebilmek için. Tüm bu yaşananlara rağmen afet sıkıntısından daha fazla, yardım sıkıntısı yaşadık. Elektrik yok, su yok, yemek yok, barınacak yer yok ve hava çok soğuk. Mahallemizde herkes kendi imkanlarıyla bir barınma yeri yaptı. Hâlâ çadır için bekleyenler var, arabada yatanlar var.

Eşim böbrek hastası olduğu için biz Ankara’ya geldik. Kim kendi memleketini bırakıp gitmek ister? Devlet, ilk etapta bir çadır kurup diyaliz yardımı yapsaydı buraya gelmezdik. Yakınlarım, kardeşlerim, eşleri, çocukları oradalar. İki aile bir çadırda kalıyor. Elektrik, su yok. Onlar kendi imkanıyla yaşamaya çalışıyor. Hayvanlarımız da var, onlar da mağdur. Geçici tuvalet, geçici banyo yok. Üniversitede okuyan yeğenim o soğukta leğende çamaşır yıkıyordu. “Hasarsız evlerinize geçebilirsiniz” denirken devam eden depremler sonrası bir sürü kaybımız oldu. İnsanın çıldırması işten değil. Bu yokluktan, yoksulluktan kendi çabamızla çıkmak değil devletin elimizden tutup kaldırması gerekiyordu. Biz bunu göremedik.

Defne’de üç eltim ve beş kız çocuğu yeğenim var. Ben burada rahatlıkla banyo yaptığım zaman içim sızlıyor. Bir bardak çay boğazımda düğümleniyor. Saat başı telefonla görüşüyoruz. Son depremde sadece bizim mahallede 9 bina daha yerle bir oldu. O binalara e-devletten tamir edilip oturulabilir kararı gelmişti.

Babam bağıra bağıra ağlamaya başladı. Sakin ol diyoruz ama nasıl sakin olacak? Dokuz evladı var orada. Artık ağlanacak halimize gülüyoruz. Dün gece hiç uyumadık. Bir de en büyük yük kadınlarda. Deprem öldürmez sağlıksız binalar öldürür, bunu yaşayarak gördük. “Müteahhit aldı”, “mühendis yaptı” denilen evler yıkıldı. Müstakil evler duruyor.

Geri dönmeyi düşünüyoruz ama zamana ihtiyaç var. Diyaliz merkezleri, hastane sorunu çözülsün gitmeyi istiyoruz. Hatay çok güzel bir yer, görmenizi çok isterdim.

Fotoğraf: Ekmek ve Gül

İlgili haberler
Yeniden geleceğiz, yeniden kuracağız, yeniden kent...

Hani insan şehrin en güzel sitesinden milyonluk ev alınca güvenli olduğunu düşünür ya. Para hırsıyla...

Bol sohbetli, güzel sofralara hasret ama dayanışma...

Çadırkentte kendine yeni bir yaşam kurma mücadelesi veriyor Serap. Küslüklerin bittiği, dayanışmanın...

Çöken hastaneler, enkazda kalan sağlık hizmetleri

Depremle birlikte, çöken sağlık sistemini gördük hep birlikte. Oysa felaket ne kadar büyük olursa ol...