DERGİMİZDEN

Bir işçi kadının tüp bebek yapabilmek için sağlık sistemiyle, fabrika yönetimiyle, iş arkadaşlarıyla verdiği maddi ve manevi mücadelesi...

Yıllardır süren şiddet cenderesinden uzun bir mücadelenin sonucunda kurtulabilen Nazlı tüm kadınlara sesleniyor: Asla pes etmeyin

Markette çalışan bir işçi kadın, çalışma koşullarını ve hamileliğinde yaşadıklarını anlatıyor ve diyor ki: ‘Hakkımızı savunmazsak ömür boyu eziliriz’.

Çocuğunun ders kitaplarında yer alan anlatımlardan endişelenen bir anne sesini duyurmaya çalışıyor: ‘Tek başına çığlık atsam sesim duyulmaz. Çocuklarımız için birlikte bir şeyler yapalım.’

Zeytin ağaçlarının kesilmesine karşı sergiledikleri direnişle dünyanın tanıdığı Yırcalı kadınlar, o günden bu güne zorlukları aşa aşa üretmenin ve kendi ayaklarının üzerinde durmanın sembolü oldular.

Bize ‘dokunmayanı’ bize uzak sanıyoruz. Boko Haram gerçeği ve onun özelinde cihatçı örgütlerin kadınlara bakış açısını bu yüzden okumalıyız.

Ekmek ve Gül’ün nisan sayısında 8 Mart’tan 1 Mayıs’a kapılar açan, aralarında kurdukları, hayatla kurdukları köprüden geçen kadınlar, heybelerinde neler taşıdıklarını anlatıyor.

Mahkûm edildiğimiz hayatın üstüne kapanan kapılara karşı, bizim de kapılarımız var. O kapılar, yaşamak istediğimiz hayata açılmanın kapıları... Birbirimize ulaşmanın kapıları...

Hükümet, patronlar, medya…8 Mart’ta hepsi eşitlikçi oldu. Gerçek olan emeği sömürülen, bedeni kuşatılan kadınların mücadeleyi sokaklara taşıdığı 8 Mart’tı. Şimdi aynı performansla 1 Mayıs’ta görüşelim

8 Mart’ta kadınların talebi; güvenceli iş, insanca yaşanacak ücret, ücretsiz kreş, çocuk istismarı ve kadın cinayetlerinde önlem alınmasıydı. 8 Mart’ta nasıl yan yana isek 1 Mayıs’ta da öyle olacağız

Migros işçisi bir kadın çalışma koşullarını anlatıyor: ‘Migros çığ gibi büyürken, biz işçilerinin yaşamı kar tanesi gibi küçülüyor. Sendika da sorunlarımızı geçiştiriyor.’

Toplantıya katıldığım günden beri düşünüyorum. Ezilen büzülen, hor görülen bir işçiyim ben. Bu ülkede emekçiler, üretenler neden hep eziliyor?

Fabrikamız yedi yirmi dört çalışıyor. Vardiya her hafta değişiyor. Sosyal yaşantımız, uyku düzenimiz yok. Evden işe işten eve... Çocuğu olan için daha zor; Çocuğu sevmeye vakit kalmıyor...

Kaynanam da öyle kolay bir insan değil, ama ne yapayım, susup oturacaktık. Bin bir emekle kurduğumuz evi kapattık, eşyaları bir depoya kilitledik. Kaynanamın gösterdiği bir odaya yerleştik.

Pittston madencilerinin grevinde iki destek grubu kurdu; Jones Ana’nın Kızları ve Özgürlük Savaşçıları...

‘Çalışan kadınlar yüksek kreş ücretlerini karşılayamayacağı için ya işini bırakıp evde çocuğuna bakacak ya da yarı zamanlı çalışmayla düşük ücretlere, esnek çalışmaya mahkum edilecek.’

Bir işçi olarak, çocukları güvenle emanet edebilecek bir yerin olması, hele ki vardiyaya kaldığınızda, ne büyük kolaylık ve rahatlıktır çok iyi biliyorum.

Kadın çalışanların hamileliği, doğum yapması, çocuğunu emzirmesi vb. durumlar, iş gücü kaybı olarak değerlendirilecek ve performans notu da düşürülecek.

KHK ile yaşamları altüst edilen kadınlar, ihraç edildikten sonraki yaşamlarını anlatıyor. Hepsinin başka hikayeleri var, ortak görüşleri ise ekonomik bağımsızlıklarını kaybetmenin çok ağır olduğu.

Nevin Yıldırım, yıllarca kendisine tecavüz eden kişiyi öldürdüğü için ikinci kez müebbet cezası aldı, Hindistanlı Kıranjit Ahluwaliaadlı yıllarca şiddete uğradığı kocasını öldürdü.
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.