DERGİMİZDEN
İşçi kadınların aralarındaki sohbetlerden, yaşamlarından, çalışma koşullarından, evlerinden, yoksul mahallelerinden 1 yıllık OHAL tablosu: Herkes düşman diyor, peki gerçek düşman kim?
Erdoğan’ın, geçenlerde yabancı yatırımcılarla yaptığı bir toplantıda sarf ettiği, “OHAL’i fabrikalardaki grevlere müdahale için kullandıkları” şeklindeki sözlerini Sincan'da işçilerle konuştuk.
Çevremde eşleri tutuklanmış ya da işten atılmış onlarca kadın var. Elbette eşleri için de durum zor ama hayatın en ağır yükü yine kadınların omzuna biniyor.
Özellikle 65 yaş üstündekiler, kronik kalp ve böbrek hastalığı olanlar, tansiyon ve şeker hastaları, küçük çocuklar, hamileler ve açık alanlarda çalışanlar... Sıcaklara dikkat!
Bankacılık için ‘Oh ne güzel iş’ diyorsanız bir kere daha düşünün. Dışı sizi yakıyor, içi bankacı kadınları...
Bir kuaförde karşılaşıyoruz onunla. Oldukça genç bir kadın ve hamile. Epey memnuniyetsizdi, yüzü hiç gülmüyordu. Kadınların sohbet etmeden duramadığı yerde onda hiç ses yok.
Bilim kadınlarının yaptıkları çalışmalara verilmesi gerekenden daha az kredi verildiğini tanımlamak için kullanılıyor ‘Matilda etkisi. Peki kim bu Matilda?
Asıl hayatınız için en önemli şey devam etmek, direnmektir; devam etmek, çünkü vahşi doğanın vaadi şudur: Kıştan sonra, her zaman ilkbahar gelir.
Tuzla Deri Sanayideki bir fabrikada çalışan tek kadın, kendisiyle beraber çalıştığı fabrikadaki değişimi anlatıyor.
Merve geçen ay dergimize mektup göndermiş, yaşadığı şiddeti anlatmıştı. Bu ayki mektubunda diyor ki "Dergide okuduğum yazılar güç veriyor. Dertlerimiz çok, ama çözümsüz değil." İyi ki varsın Merve!
Kıdem tazminatını alan ve alamayan iki kadından notlar: Bu hakkın önemini herkese hatırlatmak gerek.
Boya kokusu tinerle karışmış, koku bütün fabrikaya yayılmış. En uç köşede hamile bir kadın çalışıyor doğumuna iki ay kalmış. “Güvencem olsun” diye çalışmak zorunda. Peki ne kadar sağlıklı bir güvence?
İşten atılma korkusu bizi birbirimize düşürüyor, bu da patronun işine yarıyor. Hatta kadınlar çoğunlukla birbirini şikayet ediyor...
Valizlerini, çocuklarını topladığı gibi çıkar yola. Biri karnında ikisi yanında kızları ve artık cesaret yüklü yüreği vardır. O yürekle nereye giderse gitsin, evi de vardır, umut dolu geleceği de...
Medya, spor, sağlık... Üçü de cinsiyetçiliğin neredeyse “kural” olduğu alanlar. Ama istenirse kurallar tersine dönebilir!
Birkaç gün önce Suriyelilere yönelik ırkçı söylemlere katılanlar duydukları öfkeden pişman olmuşlar mıydı? Belki... Kesin olan ise üzülseler de hâlâ zihinlerinde onları kemiren “ama”larının bitmediği.
Azerbaycan’dan gelen Nurgül, henüz 15 yaşındayken evlenmiş, 17 yaşında doğum yapmış... Yaşı tutmadığı için resmi nikahı yok. Bu yüzden hep kayıt dışı çalışmak zorunda...
Emani’ye olanlar beni tetikledi. Irkçılıkla mücadele etmem gerektiğinin, kadın hakları ve çocuk hakları ile ilgili daha çok çaba sarf edip farkındalık yaratmamız gerektiğinin farkına vardım...
Biz o savaşı 4 yıl önce yaşadık, bitirdik. Şimdi Türkiye’de yeni yaşam savaşları veriyoruz’ diyen mülteci kadınların en büyük mutsuzlukları okul çağındaki çocuklarının çalışmak zorunda olması.
14 yaşındaki mülteci bir çocuk işçi Afef yemek molalarında Türkiyeli işçilerle ayrı ayrı yemek yediklerini, iş arkadaşlarıyla karşılaştıklarında kendileriyle konuşmadığını söylüyor...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.