Eğitim sistemi, uzun dönemli öğretim programları ve insan yetiştirme hedefi ile yapılır ve planlanır. Bir ülkenin öğretim programı demek, yetiştireceği insanın nitelikleri demektir. Bilimsel yöntemlerle araştırmalar yapılmalı, bu araştırmaların sonuçlarına göre programlar geliştirilmelidir.
Ama ülkemizde müfredat ve sınav sistemindeki değişiklikler, Milli Eğitim Bakanlığının Diyanet İşleri Başkanlığı ve çoğunluğu dini amaçlı vakıf ve cemaatlerle eğitimde işbirliğini geliştirmek için imzaladığı protokoller, kitap ve kitapların içeriği ile ilgili değişiklikler, eğitimde sorunları çözmek şöyle dursun, tam tersine daha büyük karmaşa yarattı.
AKP iktidarında eğitim alanındaki değişiklikler, gerekçe gösterilmeden ve deneme yapılmadan, bilimsel çalışma ve öneriler dışlanarak, uzmanların, öğretmenlerin, öğrencilerin görüşleri alınmadan uygulamaya konuldu. İtiraz eden ve görüş bildirenler ise iktidarın baskı, saldırı ve şiddetine maruz kaldı. İktidar 4+4+4 sisteminde olduğu gibi yaptığı her değişiklikte itirazlara kulak tıkadı; hatta itiraz eden sendikaların çağrısı ile grev yapan, basın açıklamalarına katılan, bilim dışı uygulamaları kabul etmeyen öğretmenler, öğrenciler soruşturma geçirdi, gözaltına alındı, tutuklandı. En son 2017 programı da daha önceki uygulamalarda olduğu gibi tartışılmadan, oldubittiye getirilerek değiştirildi.
Liselere yerleştirme değişikliği dönem ortasında açıklanmasına rağmen, sınav sistemiyle ilgili açıklama ve kılavuz seçim öncesi bir tartışmaya yer vermemek için seçim sonrasına bırakıldı. Liselere yerleştirmede, “çember sisteminden” bahsedildi ama çemberin kapsamı son haftaya bırakıldı, “üzerinde görüş belirtmek” ise OHAL bahane edilerek yasaklandı.
Bütün bunların yanı sıra, Milli Eğitim Bakanlığı, kendi görevlerini adım adım Diyanet İşleri Başkanlığı, dini amaçlı vakıf ve cemaatlerle imzaladığı işbirliği protokolleri ile devretmeye başladı. Adı çocuk istismarına karışan cemaatlerle bile işbirliği yapmada ve çocukları bu vakıflara emanet etmede bir sakınca görmedi. Yine bütün bu değişiklikler OHAL baskısı altında, toplum kamplaştırılarak, devletin bütün olanakları tek taraflı kullanılarak en küçük bir itiraza meydan verilmeden yapıldı.
Ağustos ayında ekonomide yaşanan dolar krizi, rant uğruna, kar hırsının sonucu oluşan felaketler ve iş cinayetlerinde yaşanan binlerce ölüm, iktidarın bütün bu uygulamaları aslında plansız yapmadığı, tam tersine bir planın parçası olarak uygulamaya koyduğu gerçeğini gözlerimizin içine sokuyor. Krizi fırsata çevirerek zenginleşenler, zenginliklerine zenginlik katanlar, krizi yaratanlar, halka “parasız yaşanır fakat vatansız yaşanmaz” dedirtiyor, “ABD’nin doları var ise bizim Allahımız var” diyor, iş cinayetlerine ve yoksullaşmaya “kader” olarak bakılmasını sağlamaya çalışıyor. Bir toplum, işte tam da bu müfredatın ve itaatkâr nesil yetiştirme çabalarının ürünü olarak hayat buluyor. Eğitimdeki bu değişiklikler ne bilgisizliğin ne de plansızlığın ürünüdür. Tam tersine başkanlık sistemi ve onun ‘yeni Türkiye’sinin ihtiyacı olan itaatkar nesiller yetiştirmek hedefinin ürünüdür.
Nüfusun yarısından fazlasını oluşturan kadınlar ise hem yeni itaatkâr, dinci, kinci nesil yetiştirmesi için hem de esnek güvencesiz çalışmayı garanti altına almak için sosyal yaşamın dışına itilerek iki türlü bir rol ve görev ile karşı karşıya bırakıldı. Sonuç olarak emeğimiz, bedenimiz ve geleceğimiz üzerinden plan yapan ve söylem geliştirenlere meydanı bırakacak zaman değil. Toplumun bütün diğer emeği yok sayılmışları ile birleşecek bir mücadeleyi vermek bugün dünden daha elzem ve vazgeçilmezdir. Bekle gör zamanı geçti, aksine bekleyerek daha büyük çıkmaza itiliyoruz.
KADINLARA VE KIZ ÇOCUKLARINA NASIL YANSIDI?
Peki, eğitim alanında yapılan bilimselliği tartışmalı değişikliklerin başta kadınlar olmak üzere topluma yansıması nedir?
- 4+4+4 uygulaması sonucunda orta öğretim yaşındaki binlerce kız çocuğu örgün eğitimin (okulda eğitimin) dışına itilerek ya hiç kayıt yaptırmadı ya da açık liseye kayıt yaptırmak zorunda bırakıldı.
- Toplumsal düzenlemeler ile çocuk evliliklerin önü açıldı.
- En son uygulamaya konulan müfredat değişikliği yapılırken kadınlar her gün şiddete uğramasına, tacize maruz kalmasına hatta öldürülmesine rağmen, bu yönde hiçbir güncelleme gereği duyulmadığı gibi aksine ayrımcılığı ve şiddeti pekiştirecek söylemlere daha çok yer verildi.
- Çocuk istismarı yine son yıllarda artış göstermişken ve bu vakaların büyük kısmı özverili rehber öğretmenler tarafından ortaya çıkarılmışken, rehber öğretmenlere adı istismar vakalarına karışmış cemaat ve vakıflara gösterilen destek ve işbirliğinin birazı bile gösterilmedi. Hatta nöbet vb. görevler verilerek rehber öğretmenler adeta rehberlik odalarının dışına atılmak ve cezalandırılmak istendi.
- Çocuk istismarlarındaki artışa rağmen derslerin içeriğinde buna yönelik bir düzenleme yapılmadı.
- Kız ve erkek çocuklarına ayrı sınıf uygulamaları, karma eğitimin tartışmaya açılması, Anayasanın karma eğitime dair maddesinin adım adım imam hatiplerden başlayarak ihlal edilmesinin yolu açıldı.
- Talep olmadığı halde yeni imam hatip okulları açıldı ya da mevcut okullar velilerin tepkisine rağmen imam hatibe dönüştürüldü.
- İmam hatip okullarına kayıtların teşvik edilmesi amaçlı toplantı ve dayatmalar arttı. Diğer devlet okullarının ihtiyaçlarını karşılamak için her fırsatta veliler bağış ya da aidat kayıt adı altında sıkıştırılırken, imam hatip okulları kaynak sıkıntısı çekmedi, aksine parasız servis, yemek, vb. devlet olanakları bu okullar için seferber edildi.
- En son olarak da yakın dönemde öğrencilere çember sistemi ile imam hatip okulları dayatması yapıldı. Teşviklere rağmen öğrenciler, imam hatip okullarını tercih etmedi. İmam hatiplerde kontenjan boşlukları var iken Anadolu liselerinde yığılma oldu, binlerce öğrenci açıkta kaldı. Tepkiler üzerine yerleştirmede esneklik yapılsa da öğrenciler, bütün yolların imam hatibe çıkacağı düzenlemelerle ve cemaatlerin cirit attığı devlet okulları arasındaki çıkmaza sıkıştırıldı.
- Devletin kendi okullarından esirgediği parayı özel okullara vermesi, devlet okullarından kaçışı ve özel okullara yönelişi doğurdu. Sadece son bir yıl içinde binlerce özel okulun açılması bunun göstergesi.
- Özel okula gidecek olanağı bulamayan öğrencilere ise “ya imam hatip okulları ya da cemaatlerin kıskacına itilmiş devlet okulları” seçeneği bırakıldı.
- Eğitimde yapılan bu uygulamalara denk düşecek yasa değişiklikleri toplumsal hayata adım adım yerleştirilmeye çalışıldı.
Çocuk istismarcılarını evlilikle aklama yasası olarak adlandırılan yasa bu dönemde hazırlandı, tepkiler üzerine başka yasaların içine yerleştirilerek yeniden karşımıza çıkarıldı.
Çocuk tacizcilerini aklamak için rıza yaşını 12’ye indirecek düzenlemeler yapıldı. Çocuk evlilikler yasallaştırılmaya çalışıldı.
Hastanelerde çocuk yaşta doğum yapanların kayıtlarının yapılmadığı ortaya çıktı, kayıt tutulmayan vakaları ortaya çıkaran sağlık görevlileri cezalandırılırken çocuk anneler vakalarının üstü kapatıldı.
MEB’DEN KESİLİYOR, DİYANET’E EKLENİYOR
Patronların ve bankaların borçları nedeniyle ekonomide yaşanan daralmanın faturalarından biri emekçinin eğitim hakkına çıkarıldı. Milli Eğitim Bakanlığı’nın bütçesinden 2 milyar lira kesinti yapıldı. Böylece kamuda sözü edilen tasarruftan ne kastedildiği ortaya çıkmış oldu.Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından hazırlanan “tasarruf paketi”ne göre MEB’de maaş harici bakım onarımdan burslara kadar harcamalar için ayrılan 10.6 milyar TL’nin yüzde 18’i kesilecek.
Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen), kesintiye “Eğitimden ve geleceğimizden tasarruf edilmez” diyerek tepki gösterdi. Kesinti yapılması bir yana MEB’in bütçesinin ilk aşamada en az iki kat artırılması ve okullara ihtiyacı kadar ödenek ayrılması çağrısı yapan Eğitim Sen, “Zaten yetersiz olan MEB bütçesinden ‘kamuda tasarruf tedbirleri’ kapsamında kesintiye gidilirken; diğer taraftan söz konusu Diyanet İşleri Başkanlığı’nın ek bütçe talebi olduğunda isteklerin anında hayata geçirilmesi büyük bir çelişki oluşturmaktadır” dedi.
Açıklamada, eğitimin tamamen paralı hale getirilmesine dönük uygulamalar da şöyle eleştirildi:
- Var olan haliyle dahi yetersiz olan bütçe nedeniyle okullar ve öğrencilerimizin hayatı bilinmezliğe teslim edilmekte; velilerden toplanan paralarla okulların onarımı, ihtiyaçları giderilmeye çalışılmakta, özellikle yoksul bölgelerde bulunan okullar ise tamamen gözden çıkarılmaktadır.
- Kamu okullarının ihtiyaçlarını görmezden gelen bakanlık, özel okullara teşvik adı altında milyonlarca lira aktarmaya devam etmektedir. MEB tarafından 26.08.2018 tarihinde yapılan yazılı açıklamada özel okullara teşvikin devam edeceği açık bir şekilde vurgulanmaktadır. Anlaşılan odur ki MEB özel okul sahiplerine bütçe kesintisinden etkilenmeyeceklerine dair bir mesaj verme gereksinimi hissetmiştir. Oysa ki, kamuya ait bir bütçenin özel okullara aktarılması yerine söz konusu kaynağın kamu okulları için kullanılması gerekmektedir.
İlgili haberler
Gericileşen eğitim, kaybeden ‘gelecek’
Eğitim Sen İstanbul 3 No'lu Şube Örgütlenme Sekreteri Meral Gülşen, tepki gören yeni müfredata ilişk...
Veliler anlatıyor: Eğitim her yönüyle bir keşmekeş...
“Devlet okuluna da yazdırsan masrafı bitmiyor” diye isyan edeni, her sabah okula kendi bırakmak zoru...
Kadınlar soruyor: Eğitim çıkmazında umut nerede?
Eğitimdeki dönüşümü velilerle konuştuğumuzda moraller bozuluyor, suratlar düşüyor. ‘Biz onca uğraşıy...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.