Gericileşen eğitim, kaybeden ‘gelecek’
Eğitim Sen İstanbul 3 No'lu Şube Örgütlenme Sekreteri Meral Gülşen, tepki gören yeni müfredata ilişkin yazdı... Gülşen, yeni müfredatta yerini alan ‘cihat’ kavramını ele aldı.

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) tarafından, 2017-2018 eğitim öğretim yılından itibaren eğitim kademelerinin tamamında yeni müfredat uygulanmaya başlanacak. MEB tarafından hazırlanan 51 farklı dersin taslak programını içeren bu ‘yeni müfredat’ anlaşılması güç bir aceleyle hazırlandı ve değerlendirme yapılamayacak kadar kısa bir sürede askıya çıkarıldı. Bunun sonucunda da yeterince inceleme ve değerlendirme yapılmadan uygulamaya geçileceği açıklandı.
Ülkenin eğitim sistemi ve geleceği açısından son derece önemli olan müfredat değişiklikleri ile ilgili olarak MEB bu süreci büyük ölçüde kapalı kapılar ardında sürdürdü ve müfredat taslakları ile “öneri” kısmını tamamen sembolik olarak ele aldı. Bu kadar önemli bir değişikliği ardında onlarca cevaplanmamış sorular bırakarak, bütün eleştirilere inat ‘oldu bittiye’ getirmek istedi. Elbette toplumlar çağa ayak uydurmak için değişen ve yenilenen kavramlara göre sürekli düzenlemelere gider eğitimde de gitmelidir. Ancak müfredatı ‘öğretmen ve öğrenci açısın sadeleştiriyoruz ve güncelleştiriyoruz’ diyerek müfredat programlarının pilot uygulama yapılmadan, bilimsel bir inceleme ve değerlendirmeye tabi tutulmadan hemen eğitim öğretim yılından itibaren uygulanacak olması son derece sakıncalı.

YANGINDAN MAL KAÇIRAN MÜFREDAT
‘Müfredat değişikliği’ ilkokulda, ortaokulda, lisede işlenecek derslerin içeriği ve bunlarla ilgili önemli ve tüm toplumu ilgilendiren düzenlemelerdir. Müfredat değişikliklerinde içeriğin ne olacağı, nasıl bir değişiklik önerileceği bütün yönleriyle, bilim insanları, eğitim bilimciler ve eğitim sendikalarının görüşleri alınarak, çeşitli yönleriyle tartışılarak belirlenmeli. Oysa MEB’in bu süreçte başından sonuna kadar yaptığı ‘yangından mal kaçırmak’ oldu.

İSLAMIN SON ŞARTI: CİHAT
Son 15 yılda sürekli ‘bizim adımıza’ sadeleşen ancak yine her yıl ‘bir önceki neden değişti?’ sorusunu hava da bırakan bir sistem değişikliği ile karşılaşan öğrencilerimiz ve veliler sürekli kendini değişeni algılamaya ve değişene ayak uydurmaya çalışırken buluyor. Üstelik onca değişime rağmen eğitimde iyi gitmeyen şeyler var. Deney kobayı gibi kavramların ve sistemlerin üzerinde denendiği ve ülkenin siyasi yaşamının popüler kavramlarının hemen mutlaka öğretilmesi gereken öğrenciler var... Artık hızlıca öğretilmesi gereken bu kavramlardan biridir cihat. Bu nedenle müfredattaki yerini almıştır artık. Peki neden ihtiyaç duyduk bu kavrama? Yaptığımız tüm eklemelerle yeterince öğretemedik mi dinimizi? Neydi eksiğimiz? Evet, islamın son şartlarından biriydi cihat!



HERKES KENDİ CİHATINI ANLATACAK
Bazı kelimeler sadece artık sözlükteki ki anlamları ile yaşamazlar. Birçok anlam yüklenir onlara; cihat bu sözcüklerden biridir. Cihat: Din uğruna yapılan ‘savaş’tır. Yıllardır islam dünyası cihatın anlamları ile karşılaşır. Çoğun da din için, islamiyet yolunda ölme ve öldürme vardır. Milli Eğitim bakanımıza göreyse “Cihat bizim dinimizde bir unsur, bu nedenle fıkıh dersinde ve temel dini bilgilerde cihat var’ denilen bir gerekçedir. Bu kavramı öğretmeyi birde elinde idam ipiyle öğrencileri ile poz veren bir öğretmene bıraktıysanız vay halimize. Peki öğretmen, öğrencinin ‘cihat nedir?’ sorusuna kime göre cevap verecek; kendi cihadını anlatacak mutlaka. Belli ki bizim bakanlığımızda özgürlükçü bakış açısıyla ‘herkes kendi cihadını anlatsın’ diyor. Nitekim de öyle olacak. Elbette ki biz bunların olumsuz sonuçları ile karşılaşacağız ne yazık ki. 15 Temmuz anlatılırken ; yakın tarihin henüz sonuçlanmayan ve tümüyle aydınlatılmamış bugününü de cihatla açıklayacaklar.

‘DİNİ VE MİLLİ’ MÜFREDAT
Oysa ki biz biliyoruz ‘başkalarından öğrenmesin, doğrusunu biz öğretiriz’ diyen bakanlık bunu yine cemaatlerin bilgisine teslim edecek. Asıl yapması gerekense bireyin ve toplumun değişen ihtiyaçlarıyla beraber eğitimde niteliğin arttırılması, bilim, teknoloji, öğrenme ve öğretime yaklaşım, kuram ve stratejilerinde son yıllarda yapılan araştırma ve çalışmalarla gerçekleşen değişiklikler ve gelişmeler olmalıyken yeni müfredatlar yine toplumu ayrıştıran bir yerden, dini kavramlar üzerinden sığ tartışmalara boğuluyor. Bilimsel olarak yaklaşım gösteren herkesi ‘din düşmanı’ ilan ediyor.
Türkiye’nin eğitim müfredatı, ülkedeki kültürel ve dilsel çeşitliliği ve zenginliği yok sayan, farklı inanç ve kimlikleri dışlayan, piyasanın ihtiyaçlarına yanıt vermeye çalışan, insanı değil, bireyi ve bireyciliği, özellikle etnik kimlik ve dini inanç üzerinden milliyetçiliği, Osmanlıcılığı, iktidar cephesinde sıkça kullanılan ‘dini ve milli’ değerleri her fırsatta öne çıkaran ve farklılıkları ötekileştiren bir içeriktedir.

TOPLUMSAL FAYDA NEREDE?
Oysaki eğitim müfredatı hazırlanırken bilimsel, demokratik, laik, bireyin yanı sıra aynı zamanda toplumsal faydayı da gözeten, insan hak ve özgürlüklerine dayalı eğitim programlarının oluşturulması gereklidir. Bu çerçevede yaratıcı ve eleştirel düşünen, üretici, çevre bilincini kazanmış, toplumsal sorunlara duyarlı, kendine güvenen, demokrasiyi özümsemiş, insan hak ve özgürlüklerini ön planda tutan, eşitlikçi, adalet duygusu gelişmiş bireylerin yetiştirilmesini hedefleyen eğitim programları oluşturmak temel hedef olmalıdır. 

İlgili haberler
Eğitim sistemi çocuk istismarını etkiler mi?

Eğitim sisteminin çocuğa yönelik cinsel istismarda payı var mı? Eğitim Sen Kadın Sekreteri Ebru Yiği...

Kadın eğitimciler anlatıyor: Cinsiyetçi ve baskıcı...

Kadın eğitimciler, eğitimin durumunu ve öğrencilere yansımasını değerlendirdi...

Okul öncesi dönemde din eğitimi

Erken yıllarda verilen dini eğitimle birlikte “günah” ve “cezalandırılma” kavramlarının kullanılması...