DERGİMİZDEN

Ellerinden gelse oy toplamak için Kurban Bayramını seçim öncesine alacaklar, öyle bir telaş. OHAL dahi yetmiyor. Zira ortada kazanabilecekleri bir seçim kalmadı. Kaybetmemek için her şeyi yapacaklar.

8 Mart’tan 1 Mayıs’a kadınlarla yürüttüğümüz tartışmalar kadınların çözümsüz kalan bunca sorun karşısında ciddi bir tepki biriktirdiğini ortaya serdi. 24 Haziran bu tepkiler için önemli bir tarih!

Organize sanayi bölgelerinde çalışan kadınlar dertli: Çalışma koşulları ağır, iş güvencesi yok, sendika resmen hayal!

Herkesin evini pırıl pırıl yapan temizlik işçisi kadınlar kendi yaşamlarını anlatıyor… Kendi evleri nasıl, çocukları nasıl büyüyor, çalışma koşulları nasıl?...

Sendikalaştıkları için işten atılan SİBAŞ işçilerinin evine misafir olduk. Gelin mücadelelerini, yaşadıklarını kendilerinden dinleyelim...

Sadece zorlukları ve kölelik koşullarında çalışmanın ezilmişliğini değil, mücadeleyle değiştirebilmenin zaferini de anlatan işçi filmleri... İyi seyirler!

Daha önce Ekmek ve Gül’den tanıdığınız Demirci Gülcan’ın yaşamı artık bir belgesel film. Kendisiyle özdeşleştirdiği Gülcan’ın yaşamını beyazperdeye taşıyan Aliye Ceylan ‘Bu daha fragman’ diyor.

Menopoz belirtileri başladığında tüm kadınlar eğitim, danışmanlık ve destek almalılar. Bunların üstüne psikolojik danışmanlığı da eklemek lazım. Çünkü...

Menopoz kadın yaşam döngüsünün bir parçasıdır, ne gerçek anlamda ne de cinsel anlamda bir son olmadığı aşikardır. Yeni sahnenin ilk perdesinde tüm kadınlara ‘mutlu menopozlar’!

Babası istemediği için okuyayamış, kocası istemediği için çalışamamış. Kendi deyimiyle çocukları bir noktaya getirdikten sonra, “Artık kabuğumu kırmalıyım” diyerek çalışmaya başlamış.

Sadece kime, neden oy vermememiz gerektiğini değil nasıl bir ülkede yaşamak istemediğimizi de gösteriyor, sandıklarımızda birikenler... Gelin onları bir bir açalım şimdi...

Batıkent’teki kadın muhtarlarla artan çocuk istismarı ve kadına yönelik şiddet olaylarına ilişkin mahallede yaşadıklarını konuştuk ve tecrübelerinden hareketle neler yapılması gerektiğini sorduk.

Gördüm ki yaşlısından gencine, farklı mesleklerde, farklı hayatları olan insanların yüreğinde hala umutlar tükenmemiş.

Biz Keçiörenli kadınlar olarak hep bir ağızdan bir kez daha haykırıyoruz: “Çocuk istismarını aklatmayacağız.”

Müfredat gereği öğrencilerimden çocuk hakları ile ilgili düşüncelerini yazmalarını istedim. Türkiye’deki çocuk hak ihlalleri ile ilgili tabloyu onların gözünden aktarmak istiyorum:

Büşra Sanay’ın oldukça başarılı bir gazetecilik çalışmasıyla Türkiye’de ensest gerçeğini tüm yönleriyle gözler önüne serdiği “Kardeşini Doğurmak” kitabına birkaç not...

Kimisi partizan olan, kimisi şehir ve köylerde yaşamını sürdüren İtalyan kadınlar, savaş sona erene kadar fabrikalarda, ofislerde grevler örgütledi, faşist birlikleri engellemek için barikatlar kurdu.

‘Boşanma aşamasındayız. Nafaka gibi taleplerim olmamasına rağmen hala tacizlere maruz kalıyorum. Şimdi bu kararım için geç bile kaldığımı düşünüyorum. Çünkü hayat bir eş ve evlilikten ibaret değil.’

Nafaka gerçekten de adaletsiz bir uygulama mıdır? Kadınların elinden alınmak istenen nedir tam olarak? Gelin kafamızdaki sorulara yanıt arayalım...

Bir işçi kadının tüp bebek yapabilmek için sağlık sistemiyle, fabrika yönetimiyle, iş arkadaşlarıyla verdiği maddi ve manevi mücadelesi...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.