DERGİMİZDEN

Bu nasıl memlekettir?

Emani’nin adını duymaları bile yetti dövünerek, ellerini sinelerine vurarak konuşmalarına... “Adaletsizlik.” En çok dile gelen kelime bu.

Bir işçi kadının yaşamını değiştirme mücadelesi

“Küllerimden doğdum” diyor Ayfer, “Eski fotoğraflarıma bak, gözlerimde hep bir hüzün var. Şimdi evet yüküm çok ağır ama her sabah kalktığımda ‘sen çok şey başardın’ diyorum kendime...

Rehberlik öğretmenleri evrak işiyle uğraşırken olan çocuklarımıza olur

Travma yaşayan çocuk rehber öğretmeninin ders ya da nöbet listesine göre mi duygu durumunu şekillendirecek? Ya da öğrenci öğretmene ihtiyaç duyduğunda 30 çocuğun bulunduğu sınıfın kapısını mı çalacak?

Çocukların cinsiyet algısı

Sunucu; küçük kız çocuğunu soruya hazırlamak için soruyor: “Sence develer pantolon giyer mi?” diye. Çocuk da “Hayır develer pantolon giymez ama sadece erkekler giyer” diye cevap veriyor.

‘Cibali dendi mi aklıma siz gelirsiniz, kadınlar’

Artık Cibali Sigara Fabrikası olmayan bu yabancı binadan kulaklarımda makinaların seslerine karışmış işçilerin sesleri, yüreğime oturmuş bir isyan duygusuyla ayrıldım.

Ekmek ve Gül Temmuz sayısı

Eşitlik ve adalet ve birliğimiz, birlikteliğimiz güçlendirecek bizi... Dergimizin Temmuz sayısı Evrensel gazetesi ile bayilerde. Kaçırmayın...

Adaletsizliği iyi tanıyoruz, adalet arayışımız bundan

Bizi hoyrat bir makasla, yaşamın olağan güzelliğiyle aktığı o güzelim fotoğraftan oymaya çalışıyorlar...

Adalet haramilerin kılıcının ucunda

Şiddet ve taciz karşısında “çözüm” olarak “pembe otobüsler” öneriyorlar. Şiddeti önlemek için yapmaya gönüllü oldukları tek şey; toplumu haremlik selamlık hale getirmek.

Mesele başka!

Sevda’nın sığınma evine ya da geçici bir süreliğine başka bir yerde kalmaya yanaşmamasının altında çok temel bir güdü yatıyor. İfade etmeye çalıştığı şey tam olarak; ‘yaşam hakkının korunması...’

Mersin’den Ankara’ya Ayşe’nin hikayesi

Hep böyle çalıştım ama kimseye boyun eğmedim. Boşandıktan sonra geri evlendirmek istediler beni, ‘Bir kere başımı yaktınız bir daha olmaz’ dedim. Çalıştım, çok çalıştım...

Çok mu oluyoruz, dört kadın laflayıp bira içerek!

1 erkek, 3 kadını; ben de oturunca dört kadını taciz edebiliyor. O oturmaya devam ettikçe onu görmezden gelmeye çalıştık. Ancak taciz arttı...

Melisa’nın dolmuşta yaşadığını ben fabrikada yaşadım

Melisa, seni gözlerinden öpüyorum. Ne olur sakın susma! Bana umut oldun. Eğer ben de ses çıkarsaydım eminin birileri de bana sahip çıkardı.

Kadın cinayetleri ve ‘Ne yapmalı?’

Kadın cinayetleri en büyük yaramız. Her ay onlarca kadın için çeltik atıyoruz ölümlere. Burhaniye’de kadınların her biri bir ağaca isim oluyor.

Yaz okulu parası, başımızın belası

Pek çok öğrenci kalacak yer sıkıntısı yaşıyor; kafelerde ya da AVM’lerde çalışarak, okul lojmanlarında temizlik ya da ütü yaparak yaz okulu parasını çıkarmaya çalışıyor.

Demirci Gülcan’ın önyargılara karşı direnişi

“Çeliğin mazisi hoşuma gidiyor. O sert görünümlü, soğuk madde, ateşle buluştuğunda yumuşayıp şekil alınca hoşuma gidiyor. Dokundukça bana itaat ediyor. İnatçı bir keçiyi yola getirmek gibi.”

Başıma gelince anladım iş güvenliği çok önemliymiş

“İş kazaları ilk defa yaşanmıyor, son da değil ama işçilerin örgütlü olması yan yana gelmesi gerekiyor. Şimdi bu sıkıntılar içerinde düşünüyorum, acaba tekrar çalışabilecek miyim?”

Meme kanseri kabusumuz olmasın!

Dünyada kadınlar arasında yüzde 30’luk oranla en sık görülen kanser türü olan meme kanserini alt etmek erken teşhis ve tedaviyle mümkün! Yeter ki risk faktörlerimizin farkında olalım.

Suriyeli kadınlar: Komşularımız, kız kardeşlerimiz...

“Türkiyeli kadınlar, Suriyeli kadınların ‘kişisel bakımlarına verdikleri önemi, ev bakımına vermedikleri’ni söylüyorlar sıklıkla. “

Suriyeli Meryem: O sözlerin gerçeğini bir de bizden dinleyin

Keyfimden mi buradayım ben? Suriye’de yaşam çok zorlaşmış. Nasıl gideyim? Hiçbirimiz memnun değiliz buradan. Pazara gidiyoruz seksen laf yiyoruz. Çocuklarımız eziyet görüyor. Dayanamıyoruz.

Dönecek yerimiz olmadığını biliyor musunuz?

Suriyeli kadınlar anlatıyor: “Bizi burada istemediklerini biliyoruz. Ama savaş bittiğinde dönebileceğimiz bir evimiz olmadığını onlar bilmiyor.”