Islığın geldiği yöne bakmamaya çalıştı. Adımlarını hızlandırırken sokak lambalarının birçoğunun bozulmuş olduğunu fark etti. “Hay Allah! Bir bu eksikti” diye geçirdi içinden. Saat akşamın 11’i idi.
Bu kadar sessiz miydi bu sokak? Halbuki kaç defa geçmişti buralardan.Tüm bunları içinden geçirirken kaldırımdan inip sokağın ortasına doğru yürümeye başladı. Apartmanların balkonlarına bakıp belki birilerini görürüm umuduyla ilerliyordu o ıssız sokakta.
Arkadaşının düğününden geliyordu. Büyükçe küpeleri, gözleriyle ahenk içerisinde olan askılı mavi bluzu, mini eteği ve hızlanan adımlarından canını yakan topuklularıyla çok güzel görünüyordu.
Eski mahallesini geçirdi aklından. 4 yıl önce taşınmışlardı oradan. Evlerinin bulunduğu sokakta dilediğince top koşturur, saklambaç oynarlardı. Ne çok severdi yaşıtlarıyla bisiklete binip pedalları gökyüzüne çıkmak istercesine hızla çevirmeyi.. Tatlı bir tebessüm etti bunları anımsarken.
Yine o ıslık sesi geldi. Takip edildiği hissi onu gittikçe ürkütüyordu. Eve daha on dakika vardı tahminine göre. Belediye otobüsleri ara mahallelerden geçmediği için yürümek zorundaydı. Çalan telefonunun sesiyle irkildi. “Tamam anneciğim geliyorum merak etme” dedi tedirginliğini belli etmeden. Korktuğunu belli etmemeliydi.
Çok şey atlatmıştı... Küçüklüğünde kimseye anlatamadığı, anlatmaktan çok korktuğu o kötü an'lar, cılız bedenine dokunan o çirkin eller geldi aklına.
Birileri “Sus” işareti yapardı. Çocukluğunun en masum bakışları çaresizliğine mahkum olmuştu o zamanlarda. Tüm bunları yaşarken geçirdiği değişim okuldaki rehber öğretmeni tarafından fark edilince daha fazla susamamıştı. Ağlayarak ama neden ağladığını bile bilmeden anlatmıştı her şeyi öğretmenine. Sonunda ailesi de durumu öğrenmiş, gereken cezayı almıştı onu susturanlar. Ne susmak ne de korkmak vardı artık onun hayatında...
“Sonunda ışığı yanan bir sokak lambası” diyerek derin bir nefes aldı. Islık seslerinin de son bulduğunu fark edince artık daha iyi hissediyordu kendini. Önünden geçtiği apartmanın ikinci katında oturan kadını hatırladı. Birkaç gün önce erkek arkadaşıyla sarıldığı için mahalleli tarafından darp edilmiş, çocuklara kötü örnek olmasından endişe edilerek hakaretlere uğramıştı. Ne çok isterdi şimdi onun yanında olup ona sarılarak teselli vermeyi... Kızgındı mahalledekilere. Bunca yaşanan taciz ve tecavüzler, erken yaşta zorla evlendirilenler, hastanelerde henüz erginleşmemiş bedenlerinde can taşıyanlar... Hangisine tepki göstermek gerekirdi?
Sarılmak bu kadar mı tehlikeli bir eylemdi?
Tüm bunları düşünürken sonunda eve vardı, çantasından anahtarları çıkarıp sessizce kapıyı açtı. Salondaki kanepeye oturup dinlenmek istedi. Göz kapakları ağırlaştı iyice. “Annem akşamları ıslık çalınmaz derdi” diye mırıldandı yavaşça. Uyuyakalmıştı çoktan...
İlgili haberler
Çalınan hayatlar, uzak savaşlar, ‘dokunmayan’ yıla...
Bize ‘dokunmayanı’ bize uzak sanıyoruz. Boko Haram gerçeği ve onun özelinde cihatçı örgütlerin kadın...
Çare kimde?
Umutsuzluğun sürekli pompalandığı bu dönemde, sürekli birlik olmak gerektiğinden bahsedip elini taşı...
Güven duygumuzu yitirdik, sevgimizi yitirdik...
‘Bakışlarımız değişti toplum olarak. Şüpheyle bakar olduk kapı komşuya, arkadaşlara, babalara, ağabe...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.