Beş sene önce bir öğleden sonraydı. Evde yalnızdım, kapı çaldı. Gelen bir yakınımın 14 yaşındaki kızıydı. Çok kötü durumda, dokunsam elimde kalacak haldeydi. Mutfağa geçtik, sandalyeye oturttum. “Ne olduğunu anlatmak ister misin?” diye sorduğumda kafasını sallayarak “Hayır” dedi.
Yazarak daha rahat anlatabilir diye düşünerek kağıt kalem getirdim, arkamı dönüp işimi yapmaya devam ettim. Yazmayı bitirince kağıdı aldım ve okumaya başladım...
Yıllardır maruz kaldığı istismarı anlatıyordu yazdıkları. İlk altı yaşındayken istismar edilmişti ve bu istismar aralıklarla 11 yaşına kadar devam etmişti. Bunu ailesiyle konuşamadığını, korktuğunu yazmıştı ama istismar edenin kim olduğu ile ilgili en ufak bir bilgi yoktu. Önce “Yazamam” dedi ama ona inandığıma ve destek olmaya çalıştığıma ikna olunca yazdı.
İstismar eden yengesinin erkek kardeşiydi. Aralarında 5 yaş var, yani kız 6 yaşındayken çocuk da çocuk denilecek yaştaymış. Kız 11 yaşındayken çocuk 16-17 yaşlarında... Yaz dönemlerinde ve sömestr tatillerinde ablasının yanına geldiğinde yaşadığı istismarı yıllarca herkesten saklamış, kendi iç dünyasında büyütmüş.
‘İNSANLAR DUYAR, KÖTÜ OLUR!’
“Ailene anlatmalısın” dedim. Korkuyordu, her durumda yanında olacağımı söyledim. Ertesi gün annesiyle görüşmek üzere evlerine gittim. Anne anlamıştı bir şeyler olduğunu. Bana tek bir soru sordu; “Kim?” Çünkü çocuğunun ruh hali iyi değildi; ağlama krizlerine girmesi, intihar teşebbüsleri...Kim olduğunu öğrendiğinde fenalaştı annesi, onu sakinleştirmekle uğraşırken çocuk geldi. Fail yıllarca susması için tehdit etmiş; “Söylersen seni öldürürler” gibi şeylerle konuşmasını engellemiş. Yıllar sonra dökebilmişti içini ama hâlâ korkuyor, kendini suçluyordu. Anne teleşa kapılmıştı; “İnsanlar duyar, babası duyar, kötü olur...” Bana düşense ona güç ve güven vermekti.
Anne çocuğunun yaşadıklarını bir türlü anlatamıyordu babaya. Bir akşam anne, baba ve ben dışarıda bir yerde oturduk. Her şeyi eksiksiz anlattım. Adam şoka girmiş gibiydi, hiç konuşmadı. Bir süre düşündükten sonra sadece “Ne yapmamız gerekiyor” dedi. Önce çocuğun tedavi olması gerektiğini söyledim. Baba “Çocuğumun arkasındayım” dedi.
Önce bir psikolog bulduk. Bu görüşmeden sonra psikolog “Bu adli bir vaka, mahkemeye siz taşımazsanız ben taşımak zorundayım” dedi. Psikolog da böyle konuşunca aile artık olayı adli mercilere taşımak durumunda kaldı.
O EVDE OLMAKTANSA HASTANEDE OLMAYI TERCİH ETTİ
Mahkeme süreci 1-2 yıl kadar sürdü. Dava gününden önce baba aile büyüklerini toplamıştı evinde. Aramızda kirvelik bağı olduğu için ben de çağrıldım. Baba durumu aile büyüklerine anlattı, çocuğunun yanında olduğunu, onu asla yalnız bırakmayacağını söyledi. Amcası, istismar edenin kaynı olduğunu öğrenince “Böyle bir şey ispatlanırsa onu yaşatmam, öldürürüm” gibi sözlerle esip gürledi.Ertesi gün anne ve çocukla birlikte otururken amca beni aradı ve evine çağırdı. Orada söylenecek herhangi bir şeyde zan altında kalmak istemedim. Anne ve çocukla birlikte fittim. Onları beklemedikleri için şaşırmışlardı. “Canım burası İstanbul, okula gidip gelirken dışarıda başına bir iş gelmiş olmasın?” gibi şeyler söylemeye başladılar. Bizse “Sizinle bu durumu konuşmayacağız, bu adli bir durum. Siz istediğiniz şeye inanın ya da inanmayın, sonuçta burada bir çocuk yıllardır kendi içinde bir travma taşıyor. Biz çocuğumuzu kaybetmek istemiyoruz; onu hayata kazandırmalıyız” dedik ve oradan ayrıldık.
Tedavi süreci başlamıştı. Adli Tıp muayenesi gerekiyordu. Bir gün işteyken beni aradı ve “Teyze ben çok korkuyorum, bacaklarımı kontrol edemiyorum, titriyorum” dedi. Bekaret muayenesi yapacaklardı ve bu çok ağır bir şeydi. Muayeneden sonra “Çok korktum, çok zordu ama işte yaptım” dedi.
Ağır ilaçlar kullanmaya, sürekli uyumaya ve hiçbir şeye tepki vermemeye başlamıştı. Anne ve baba da kötü durumdalardı, ama güçlü durmaya çalışıyorlardı. Yine bir gün telefonum çaldı, arayan diğer yengeydi. “Çabuk yetiş” diyordu, “Anne çok kötü durumda, çocuğu Bakırköy’e yatırdılar.” Nasıl koştuğumu hatırlamıyorum. Evde kızılca kıyamet kopuyordu, sonra durum aydınlığa kavuştu, bunu bizim kızımız istemişti. Evin içinde o duvarları, hiçbir şeyi görmek istemediğini söylemişti. Bir hafta hastanede yattı.
‘YAŞADIKLARIM AĞIR, AMA AYAKTA DURMALIYIM’
Bu bir hafta bile ona iyi gelmişti. “Çok ağır şeyler yaşadım, ama benden daha kötü durumda olan insanlar gördüm. Daha büyük travmalar yaşayan küçük kızlar... Bu iyi bir şey değil, ama ben daha iyi olmalıyım” demişti. Tedavisine devam etti, bu arada mahkeme de sürüyordu. Karşı taraf ise sosyal medya üzerinden tehdit dolu mesajları, paylaşımları oluyordu.Mahkemeye tanık olarak çağrıldım. Çocuk o arada askere gitmiş gelmiş, sanık koltuğunda oturuyordu. Komşuların yanısıra amca da şahit olarak dinlendi, anlattıkları herkesi şaşırtmıştı. Olay açığa çıktıktan sonra eşiyle birlikte konuştuklarında zanlının “Kesinlikle bana iftira atılıyor. Ama ikna olmuyorsanız ben askere gidiyorum, kızı babamlara bırakın, ben döndüğümde evleneyim” dediğini anlatmıştı. İşte bu şahitlik, mahkemenin seyrini değiştirmişti. İki yılın sonunda mahkeme çocuğu suçlu buldu. Ancak ikisinin de o yaşta çocuk olduklarına karar verip çocuğa ceza vermedi. Baba temyize gitti. Mahkeme hâlâ temyiz aşamasında.
YARALARI SARAN DAYANIŞMA
Zaman hiçbir şey unutturmuyor, fakat yaralar kabuk bağlıyor. Kızımızın tedavisi uzun süre devam etti. Öz güven sahibi genç bir kadın oldu artık. Şu an cıvıl cıvıl, hayat dolu. Ailesinin dik duruşu, onu kucaklaması, sonuna kadar yanında olması bir çocuğu hayata kazandırdı. Işıl ışıl gözleriyle bakıyor etrafına artık, hayata bağlanmış gözleriyle...İlgili haberler
Kendi emeğiyle güçlenen HASİBE
Yıllarca yaşadığı bütün zorluklara ve şiddete rağmen mücadele etmekten vazgeçmeyen, kızlarıyla birli...
Umutsuzluk çıkmazından inatla sıyrılan Leyla
Çocuk yaşta tecavüze uğrayan ve kendisine tecavüz eden kişiyle evlendirilen Leyla’nın hapsedildiği ş...
Kıyının köşesine değil, hayatın tam ortasına!
Çektiğimiz cefa, kıyısında kaldığımız ve asla yalnız mutlu olamayacağımız yaşam için olmasın, birlik...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.