Ya taşradaki kadının sıkışmışlığı?
Ahlat Ağacı üzerine epey yazıldı çizildi. Bu yazıda, filmde yer alan kadınlar üzerine birkaç söz söylemeye, filmi bir de kadın yönüyle değerlendirmeye çalışacağız.

Nuri Bilge Ceylan’ın son filmi Ahlat Ağacı, üniversiteyi yeni bitiren ve atama bekleyen işsiz öğretmenler ordusuna katılan Sinan’ın, taşrada geçen hikayesine odaklanıyor. Sinan’ın, yazdığı kitabı bastırabilmek için gösterdiği çaba, babasıyla, ailesiyle, çevresiyle olan ilişkileri ve çatışmaları çerçevesinde ülkemizin ve insanlarımızın içinde bulunduğu durum da mercek altına alınıyor filmde.

Film üzerine epey yazıldı çizildi. Bu yazıda, filmde yer alan kadınlar üzerine birkaç söz söylemeye, filmi bir de kadın yönüyle değerlendirmeye çalışacağız.
Sinan’ın ailesindeki kadınlar film boyunca nadiren çıkıyor karşımıza. Yer aldıkları sahnelerde de hep iç mekânlarda görünüyorlar. Anne, kız kardeş, köydeki nine hep evin içindeler. Sinanların evi daracık. Odalar karanlık denecek derecede loş. Kadınlar evin içine sıkışmış gibidir.

Filmin hikayesine temel olan, taşrada erkeklerin sıkışmışlığı, görece sınırları geniş olan bir sıkışmışlıktır. En azından kasabanın sınırları, köyün sınırları içinde serbestçe dolaşabilir erkekler. Kendilerine ait mekanlara, kahvehaneler, ganyan bayiine gidip oturabilir, vakit geçirebilirler. Civardaki kırlara açılabilirler, hayat üzerine konuşarak yürüyebilirler dağda bayırda. Etraftaki tepelerden, yaşadıkları dünyanın ne kadar küçük olduğunun ayrımına vararak sıkıntıyla bakabilirler kasabalarına. Birkaç arkadaş arabaya doluşup bir su kenarına gidebilir, efkârlanıp içki içebilir, kavgaya tutuşabilirler. Gözleri genişlikleri, yükseklikleri görebilir. Farkına varabilenler için bir fırsattır bu. Açılıp genişleyebilmek, merak edebilmek, hayal kurabilmek için bile tetikleyici bir etkisi vardır onca sıkışmışlık içinde.

‘DIŞARIYA’ ÇIKMANIN YOLU
Oysa kadınların bu kadarcık bile özgürlükleri yoktur taşrada. Kapana kısılmış gibidirler. Televizyon seyrederken görürüz onları hep. Belki de dışarıya çıkmanın tek yoludur bu onlar için.

Sinan’ın annesi (Asuman), kocası eve doğru dürüst para getirmediği için çalışmaktadır aslında. Ama yaptığı iş çocuk bakıcılığıdır. Orada da evin içinden kurtulamaz kadın. Daracık dünyanın içinde öyle körelmiştir ki Asuman, oğlunun yazdığı kitabı bile merak edip okumaz.
Kumar düşkünlüğü, borç batağında debelenmesi nedeniyle İdris’in (Sinan’ın babası) otoritesi iyice sarsılmış, saygınlığı eriyip gitmiştir aile içinde. Evde kimse umursamaz onu, eve gelince kimse kıpırdamaz yerinden. Ancak İdris, otoritesinin son kırıntılarını kimi zaman evde kızına (ailede en zayıf durumdaki birey lisede okuyan Yasemin’dir ve otorite en zayıf üzerine kurulmaktadır), kimi zaman okulda küçük bir kız öğrenciye karşı kullanabilmektedir halâ. Yasemin karşı koymaya çalışsa bile fazla direnememekte, otoriteye boyun eğmektedir henüz. Ekonomik özgürlüğünü kazanamadığı sürece de bugün babasına, yarın kocasına boyun eğmek durumunda kalmaya devam edecektir. Geleceği annesininkinden veya Hatice’ninkinden pek de farklı olmayacaktır.

Filmde dışarıda gördüğümüz kadınlardan biri Hatice. Çalışmak için (ceviz toplamaya) ceviz bahçesine başkalarıyla birlikte gelmiş, su almaya çeşme başına gittiğinde, yani geçerli bir nedenle salıverildiğinde, yalnız kalabilmiştir dışarıda. Yakında evlenecektir Hatice, kendinden çok yaşlı bir kuyumcuyla. Bunu kendisi istiyormuş gibi anlatır Sinan’a. Yalan söylediği her halinden bellidir. Çaresiz bir umutsuzluk içindedir. Hatice Sinan’la gizli saklı konuşurken gecikince, onu alıp geri götürme işi de yine bir kadın tarafından gerçekleştirilir.

Filmde bir kadın daha vardır. Topu topu birkaç saniye görürüz onu. Belki fark etmeyiz bile filmin akışı içinde. Kim olduğunu bilmeyiz. Kitabevine gelir bu kadın. (Kitabevi, kadın ve erkeğin bir arada bulunabildiği, aydınlanmanın sembolü karma bir mekandır.) Üstelik yalnız başına!

Filmde kadınların görünürlüğünün çok az olduğuna yönelik eleştiriler bulunmaktadır. Oysa taşrada, gerçek yaşamda ne kadar görünür ise o kadar görünmektedir kadınlar filmde.

Belki de Yasemin’in, Hatice’nin, Asuman’ın kurtuluşu, bu üç saatlik film boyunca 3-5 saniye anca gördüğümüz kitapçıdaki kadının hikayesinde saklıdır. Kim bilir!

İlgili haberler
GÜNÜN FİLM SAHNESİ: Bisiklet üstünde bağıra çağıra...

Zingarina'dan İtalya işçi marşının en deli, en özgür yorumunu dinleyebileceğiniz filmdir Transilvany...

GÜNÜN FİLMİ: Spotlight

Amerika’da Boston Globe gazetesinde çalışan bir grup gazetecinin kiliselerde yaşanan çocuk istismarı...

Taciz dediğin film değil, ama filmi de var...

Müvekkillerim hayır dediler efendim. Bu erkekler bilmelidirler ki hayır, hayır demektir. Tanıdık, ar...