Yıllar önce, annem çocuklarını okutabilmek için evlere temizliğe gider, pazarlarda çorap satardı. Genelde evde yalnız kalırdım. Yaşım on, dördüncü sınıf öğrencisiydim. Yemek yapmayı bu yıllarda öğrendim. Oysa dokuz kardeştik; beş kız, dört erkek, ben sekizinciydim. Neden ben yemek yapmak zorundaydım ki?Oturduğumuz ilçede iş imkanı ve lise olmadığı için abilerim geçim derdinden, ablalarım da okul için başka bir ilçede kalıyordu. Evde yalnız kaldığım günlerden birinde çorap almak için ablamın çekmecesini açınca yeşil bir poşet gördüm. Merakla açtım, uzun, beyaz ve her iki yanında kanatları olan, yapışkanlı bir şeyler vardı. Hemen bir senaryo uydurdum. Ablam çok terlediğini söylüyordu, bu kesin koltuk altı pediydi. Kağıdı koltuk altıma yapıştırdım, rahat edemeyince çıkarıp attım. İlk o zaman tanışmıştım koltuk altı pediyle. Kendisini pek sevmemiş sonra da unutmuştum. Şu an bunu yazarken gülümsüyorum on yaşındaki bana...
Aradan yıllar geçti, karnımda inanılmaz sancılar, kıvranıyorum. Ablamlar fısır fısır konuşup gülüşüyorlar. Şimdi düşünüyorum da regl (ben on yaşındayken regl kelimesi henüz bilinmiyordu) olduğumu anlamışlardı. Korkuyordum, kanıyordum ama “Karnım ağrıyor, yardım edin” demeye utanıyordum. Çünkü kendimi rezil edemezdim. Çünkü birkaç kez ablamlar “Karnım ağrıyor, adet oldum anne” cümlelerini kurduğunda annemin, “Susun abinler duyacak, el alem duyarsa çok ayıp olur, kendinizi rezil mi edeceksiniz” diye onları azarladığını duymuştum. Oysa bir keresinde düşüp kolum kanadığında annem yaramı temizleyip sarmış, yanağımı öpüp “geçecek” demişti. İşte ben ilk o zaman çok kızmıştım kanamaları ayırt etmeyi icat edenlere.
Liseye gidiyordum, yaşım on beş, hâlâ bana koltuk altı pedinden bahseden yok. Devlet sırrı gibi. Her ay iç çamaşırıma bez koymaktan, ıslanan bezi sürekli yıkamaktan usanmıştım. Evde pantolonumun, eteğimin ıslaklığını soran yoktu. Okulda sıraya oturamıyordum. Ders saati bana eziyet gelirdi. Regl olduğumu anlayacaklar, rezil olacağım diye iki büklüm olurdum. Eğitim öğretim diyorlar ama beni ergenlik ve regl konusunda eğiten yoktu. İkinci evim olan okulda da koltuk altı pedini benden saklıyordu. Ama nereye kadar saklayacaklardı ki? Arkadaşlar elbet fikir alışverişi yapacaklardı, elbet bir koltuk altı pedinin kanamaları nasıl saklayabileceğini konuşacaklardı, elbet birbirinden ped isteyeceklerdi değil mi? Ben de öğrenecektim elbet, öğrendim de. On beş yaşındayken. Ama uygulama yanlışmış. Şu an bunu yazarken üzülüyorum on beş yaşındaki bana...
İkinci üniversiteyi bitirme telaşı içindeyken, kırk yaşıma koltukaltı pedine dair ne varsa bilerek gireceğim şubatta. Ailemle birbirimize çok bağlıyızdır. Hastalıkta, cenazede, düğünde anında kenetlenebiliyoruz. Ancak koltuk altı pedini zamanında konuşamadığımız için çoğu zaman aramızda devlet memuru resmiyeti var. Hâlâ eğitim öğretim sıralarında maalesef aynı resmiyet devam ediyor. Ben, ailem de dahil etrafımdaki herkesle çekinmeden bu konuyu konuşmayı öğrendim. Zaman değişti, herkes konuşabiliyordur sanıyordum. Ama bir kaç ay önce bir arkadaşımın masa altından gizlice diğer arkadaşıma ped verdiğine şahit oldum. “Ne oluyor arkadaşlar torbacı mıyız, bıkmadınız mı kanamalarınızı saklamaktan” dediğimde, bana dönen bakışlar işte bu hikayeyi anlattırdı bana.
İlgili haberler
Ne yoksulluk, ne sömürü, ne şiddet...
Bugün kadınların kendi hayatları üzerinde her türlü şiddetten azade olarak karar verebilme mücadeles...
MOR: Anlatılan bütün kadınların hikayesi
Sığınmaevinde yaşayan 5 kadının yaşanmış hikayelerinin anlatıldığı ‘Mor’, kadına yönelik şiddeti tiy...
Bilimin ve şiirin peşinde bir kadın: Mihrî Hatun
Osmanlı döneminin bilinen ilk kadın divan şairidir Mihrî Hatun. Şiirdeki ustalığı, cesareti, içtenli...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.