Mesele 3-5 kuruş nafaka meselesi değil
Hangi kadın üç kuruş nafaka için mahkemelerde sürünmek, kendi ayakları üzerinde yaşamak dururken başkasından, hele de hayatından çıkardığı bir adamdan gelecek üç kuruş paraya tamah etmek ister?

Kamuoyunda ‘Boşanmaların Önlenmesi Komisyonu’ olarak bilinen Meclis araştırma komisyonunun 2016 yılında hazırladığı raporla, kadın ve çocuk haklarına yönelik olarak gündeme gelen saldırılar, birer birer hayata geçirilmeye çalışılıyor.

Örneğin raporda 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Kanununda değişiklik yapılması önerisi yer alıyordu ve ardından Yeni Akit gazetesinin 6284 sayılı kanunun aile düşmanı olduğu, kaldırılması gerektiğine dair yazıları, kampanyavari haberleriyle karşılaştık. Ya da boşanmalarda arabuluculuk uygulanmasına dair komisyon önerisinden sonra, Adalet Bakanlığının konuyla ilgili zaten hazırlıklara başlamış olduğu haberleriyle karşılaştık.

Komisyonun önerilerinden biri de nafaka hakkının sınırlandırılması idi. Şimdi de kafamızı ne yana çevirsek, kadınların nafaka hakkını hedef alan çalışmalarla, toplantılarla, haberlerle karşılaşıyoruz. İktidar, nafaka “mağdurlarının” derdine derman olmaya çalışıyor!

Aile hukuku davalarıyla uğraşan bir avukat olarak, nafaka mağduru denilince aklıma ilk, kesinleşen mahkeme kararlarına rağmen, yasal hakkı olan nafakayı alamayan kadınlar gelir. Aslında “mağdur” kelimesinin karşılığı onlar. Ancak hükümet, gerçek “mağdur”ları değil, ödediği nafaka nedeniyle mağdur olduğunu iddia eden 2 bin erkeğin sorunlarını çözmeye girişti.

Nafaka ödemekle yükümlü olanların “mağduriyetlerini” anlatmak için verdikleri örneklerin ne kadar istisnai olduğunu görüyoruz: “Bir ay evli kalmış ömür boyu nafaka mı ödeyecek!”, “Kadınlar nafaka almak için çalışmıyor”...

Adeta ezberden verilen bu örnekler, yapılmak istenen değişikliği haklı kılmaya yetmiyor. Zira, dergimizin sayfalarına da yansıyan örneklerden de görüleceği üzere kadınlar mahkemenin kendisine bağladığı nafakayı almakta bile bin bir güçlük yaşıyor. Gidin bir aile mahkemesinin duruşma salonunun önüne ve kadınlarla sohbet edin. Burada anlatılanlardan daha azını duymayacağınız kesin. Değil yoksulluk nafakasını, velayeti kendisine verilen çocuklar için ödenen iştirak nafakasını dahi alamıyor kadınlar. Ya da daha doğru bir ifadeyle, çok sayıda baba çocukları için bile nafaka ödemiyor.

Ayrıca, kimse, “Madem evlendin bir kere, ömür boyu nafaka ödemelisin” demiyor. Kanunda da böyle yazmıyor zaten. Nafakanın kötüye kullanıldığına dair koşullar varsa kaldırılması mümkün ve bunda yasal bir engel de yok. Ama, bunu zaten yasanın değiştirilmesini isteyenler de biliyor.

KİMSE KİMSENİN NAFAKASINA MUHTAÇ OLMASIN!
Kadınların ülkemizdeki yaşam şartları ortada. Eğitim hayatından uzaklaştırılan, çalışma yaşamından kopartılıp evde üç-beş çocuk yapıp bakması beklenen ve şiddet ortamında olsa da bunu hayatıyla ödeyene kadar devletin müdahale etmediği yaşamlar... Bu durum ancak boşanmayla ortadan kalkabiliyor maalesef, hatta boşanma bile her zaman önleyemiyor.

Anayasanın 10. maddesi “Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir” diyor. Ama kanun önünde eşit olmak, toplumsal hayat içinde eşitliği otomatik olarak getirmiyor. Çünkü kaynaklar hâlâ erkeklerin elinde. Gücü elinde tutan taraf da, kadının giderek içine daha fazla hapsedildiği evlilik kurumunun nimetinden yararlanırken külfetini kadına yıkmak istiyor.

Bu durum değişmedikçe defalarca söylediğimiz şeyi bir kez daha tekrar etmek zorundayız: Kadınların güçlenmesi ve yaşamın her alanında eşitlik sağlanmadan nafakaya göz dikmek, kadınları mutsuz, şiddet dolu ve hatta ölüm tehdidi altında evliliklerini devam ettirmeye mecbur bırakmak demektir. Hukuk istisnalar üzerine inşa edilemeyeceğine göre; gerçek olanın hangisi olduğunu bir kez daha düşünelim: Hangi kadın “zor bela kurtulmaya çalıştığı bir adamla” 3-5 kuruş pazarlığı için masaya oturmak ister? Hangi kadın kendi ayakları üzerinde onurluca yaşamak dururken başkasından, hele de hayatından çıkardığı bir adamdan gelecek üç kuruş paraya tamah etmek ister? Hangi kadın üç kuruş nafaka için mahkemelerde sürünmek ister? Gönül rahatlığıyla yanıtlayabiliriz ki hiçbir kadın bunları istemez!

Buna rağmen kadınlar nafaka istemeye-almaya mecbur kalıyorsa bunun bir nedeni var; eşitsizlik. Çalışma yaşamında, toplumsal yaşamda erkekler karşısında ne yazık ki kat be kat geride bırakılan kadınlar için tek başına ve yeni bir yaşam kurmak, hiç de kolay değil.

İKTİDAR GERÇEKTEN ‘AİLE’Yİ Mİ DÜŞÜNÜYOR?
Peki, bu gerçeklikler karşısında neden hükümet alelacele, apar topar hâlâ “mağdur erkeklerin” derdini çözme peşinde? İktidar kadınların güçlenmesini ve kendi ayakları üzerinde durmasını değil, kadınların her ne olursa olsun (şiddet, ölüm tehdidi, aldatma, mutsuzluk) “aile” içinde kalması için elinden gelen her şeyi sonuna kadar yapıyor.

Peki, bir iktidar neden kadınları aile içinde kalmaya mecbur bırakmak için bu kadar çaba sarf eder? Çünkü “aile” iktidarlar tarafından yoksulluğu yönetebilmenin, günlük yaşamı “olağan” ve “yönetilebilir” hale getirmenin yani kontrol edebilmenin bir aracı olarak kullanılıyor.

Aile içinde herkesin rollerini (itaat eden, geri planda kalmak zorunda bırakılan kadın-güç, yetki ve söz sahibi erkek) kalın çizgilerle çizmek toplumsal yaşamda da bu güç ilişkilerini, ezen ezilen ilişkilerini ve iktidarı sürdürmeyi mümkün kılıyor. AKP Hükümetinin de kadını aile içinde tutmaya bu kadar çaba göstermesi boşuna değil!

‘MAĞDUR ERKEKLER’ İÇİN DE ÇÖZÜM AYNI
Sonuç olarak tüm bu anlatılan “mağduriyet” hikayelerinin sorumlusu aslında nafaka almak/istemek zorunda kalan kadınlar değil, iktidarın yaptıkları ve yapmadıklarıdır. Eğer nafaka mağduru erkekler de sorunlarını gerçekten çözmek istiyorlarsa, eşitlik için mücadele eden kadınlarla omuz omuza vermeyi ve kadınların güçlendirilmesini tercih etmeli.

Tabii ki biz kadınlar sorunlarımızı çözmek için onları bekleyemeyeceğimize göre, yaşamın her noktasında eşitlik için yan yana gelmek, mücadele etmek zorundayız. Eşitsizliğin yaşamımızın her adımında bize ‘şiddet’ olarak döndüğünü düşünerek, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü yaklaşırken şiddete karşı ve eşitsizlik mücadelemizi birleştirmeli ve sokakları boş bırakmamalıyız.


Ne nafakası üstüne para bile verdim!

Nurgül // Sincan - ANKARA

Erkekler kadınlara nafaka ödememek için bin türlü yola başvuruyor. Ben yaşadım. Eşimden ayrılınca adam nafaka vermemek için sigortalı çalıştığı işinden ayrıldı. Emekliliğinden bile vazgeçti. Yabancı bir kadınla ilişkisi varmış, bana şiddet uyguluyordu. Benden ayrılınca o kadınla evlendi. Mahkeme çocuklarımızdan birini babaya vermişti. Evlendiği kadından da bir çocukları oldu. Bana yüz lira nafaka bağladılar. Üç ay nafaka aldım. İlk ay sokakta yaşayanlara verdim o parayı. İkinci ve üçüncü ay da cezaevine gönderdim. O esnada ayrıldığım eşim nafaka vermemek için sigortalı işinden ayrıldı. Üçüncü aydan sonra nafakadan vazgeçtim. Benim çocuk onların yanında olduğu için evlendiği kadının arası açılmasın, kadın çocuğuma iyi baksın, kötü davranmasın diye zaman zaman adamdan habersiz kadına para bile gönderdim. Ne nafakası, ir de üste para verdim.

Şimdi nafakayla ilgili haberler çıkıyor. Yok adam nafaka ödemek için böbreğini satmış. Kadınlar nafaka için eşinden ayrılıyorlarmış. Kimmiş bunlar tanışmak isterdim doğrusu. Buna kimse inanmaz. Bir kadın mutluysa 600 lira için yuvasını yıkar mı? Akıl işi mi? Erkeklerin çoğu ayrılmak isteyince veya eşinden ayrılık sinyali alınca hemen üzerlerindeki mal varlıklarını tanıdıklarına devrediyorlar, gelir düzeylerini düşük gösteriyorlar. Kadınlar olarak bu düzenlemeye karşı koymalıyız.


Biz düzenleme beklerken...

Sena // Sincan - ANKARA

Eşimle evliliğimizi sürdürmek istemedim. Üç yaşında bir oğlumuz var. Evlendikten sonra bir ev aldık. Eşim usta olarak bir atölyede çalışıyor. Ayrılmak istediğimi hissedince, bankada birikmiş parası vardı onu çekti, evde bir dolaba kilitledi. Benden ve oğlundan kaçırdı. Ben evi terk ettim, ailemin yanına sığındım. Ailem bana sahip çıkmasa ben böyle bir karar alamazdım. Yüksekokul mezunu olmama rağmen eşim izin vermediği için çalışamadım. Zaten çocuk olduktan sonra da çalışamayacak duruma geldim. Şimdi çocuğum 3 yaşında, ben hâlâ bir işe giremiyorum. Bana ve oğluma babam bakıyor. Mahkemeye başvurdum, nafaka talebinde bulundum, bağlanmasını bekliyorum.

Şimdi de nafakayı kaldırmak istiyorlar. Eşinden ayrılan kadınlara zaten ne nafaka veriliyor ki; en fazla 500, bilemedin 600 lira. O da neye yetsin, ev kirasına mı versin, yesin içsin mi. Erkekler kadınlara nafaka vermemek için kırk takla atıyor. Kadın çalışmıyorsa zaten eşinden ayrılamıyor, bu uygulamayla kadınlar mutsuz bir evliliğe mahkum edilmek isteniyor. Biz durumun iyileştirilmesini beklenirken işi iyice yokuşa sürüyorlar.


Kadınlar zaten nafaka alamıyor!

Tuzluçayır // ANKARA

Eşimden ayrıldıktan sonra iki çocuğumla hem maddi hem manevi çok sıkıntı yaşadık. Maddi yönü ağırlaştıkça manevi yönü de onu takip etti. Boşandığımızda mahkemenin bana ve çocuklarıma vermiş olduğu, yasal hakkımız olan nafakayı hiç alamadık. Eski eşim nafakayı hiçbir zaman ödemedi. Tahmin edersiniz ki asgari ücretle çalışarak iki çocuğun okulu, ev kirası, elektrik, su, doğal gaz faturalarını karşılamak çok zor oluyor. Maaşım bunların hepsine yetmiyordu, akşamları da ek iş yapmaya başladım. Pazar günleri hariç sabah dokuz akşam on çalışıyordum. Ama yine de yetmiyordu. Daha da fenası çocuklarımla hiç vakit geçiremiyordum.

Kiramı de ödeyememeye başlayınca mecburen annemle babamın evine taşındık. Asla en ufak bir mutsuzluk yaşamasak da hem onların ve hem de çocuklarımın düzeni bozulduğu için üzülüyorum.

Maddi sıkıntılar bizi çok zor durumda bırakıyor. Yasalar da bu konuda yetersiz, çoğu kadına nafaka bile verilmiyor, mahkemede nafaka alma hakkı kazanan kadınların çoğu da ya hiç nafaka alamıyor ya da aksama oluyor, sorun yaşıyor. Kadınlar hiçbir destek alamıyor.

Benim neyse ki bir desteğim vardı; Tuzluçayır Kadınları Dayanışma Derneği. Oradaki yardımlaşma, dayanışma ve destek bir dernekten çok bir aile ortamı yaşatıyor.


Boşanmayla ‘babalık’ da mı bitiyor?

Eğitim emekçisi bir kadın /ANKARA

Tek maaşla geçim çok zor. Çocukların eğitim, sağlık gibi temel ihtiyaçlarının dışında da giderleri çok fazla. Çocuklarımın bütün ihtiyaçlarını ben karşılıyorum. Babası sadece devletin belirlediği küçük bir meblağ nafaka ödüyordu. Oğlum 18 yaşına bastığı gün -yasal olarak zorunlu olmadığı için- baba parayı kesti. Üniversite döneminde babanın desteğine daha çok ihtiyaç duyarken devlet zorunlu kılmadığı için parayı kesen babasını mahkemeye vermek de bize hoş gelmedi.

Şimdi bir de nafakayı kaldırmak istiyorlar. Babalıklarını boşanmayla beraber bitiren “baba”ların zaten kısa bir süre ödedikleri nafaka da kalkarsa zor olan hayatımızı daha da zorlaşacak.




İlgili haberler
Nafaka ile ilgili bilmeniz gereken 5 gerçek!

‘Kadınlar nafaka ile yan gelip yatıyor’, ‘nafakayı ödeyemeyen koca böbreğini sattı’, ‘kadınlar nafak...

Nafaka hakkı hükümetin hedefinde

Aile Bakanlığı ile Adalet Bakanlığı tarafından düzenlenen ‘nafaka çalıştayını’ Canan Güllü değerlend...

Nafakaya göz diken devlet!

‘Nafakayı kaldırmak isteyenler! Kadınların eşit olmayan konumu sebebiyle, ailenin içine hapsedilmesi...