Asla değersiz değiliz!
Nasıl ki artık bir kız kardeşimizin, bir çocuğun canı yandığında sesimiz daha gür, daha kalabalık, daha kararlı çıkıyorsa işyerlerimizdeki amirlerin tavrı da değişir, değişmeli, değişecek...

Ben Tuzla’da bir metal fabrikasında çalışıyorum. Bayramdan önceki hafta fabrikada yaşanan bir olayı anlatarak başlamak istiyorum. Benim çalıştığım fabrika oldukça büyük. Çalıştığı yerler Türkiye’de şimdilerde milli gururumuz olarak anılan Aselsan’dan, üçüncü havalimanına kadar uzanıyor. Hatta öyle büyüyor ki, patron başka ülkelere de fabrika açmayı ihmal etmiyor...

Tatile bir gün kalması bir yandan iyi ama diğer yandan zaten yoğun ve sıkıcı olan işi daha da çekilmez yapıyordu. O gün cuma olduğu için tüm kadın işçiler aynı vakitlerde yemeğe çıkıyorduk. Hava çok sıcaktı. Sıradayken benden daha genç bir kadın arkadaşın ağladığını fark ettim. Yemek alıp oturduk, ağlamaya devam ediyordu. Israrla sormamıza rağmen bir şey demedi. Kendi bölüm arkadaşları da “Bir şey olmadı, işle ilgili” deyip geçiştirdi. Ağlayan arkadaşımız o kadar çalışmasına ve oldukça aç olmasına rağmen ağlamaktan yemek yiyemiyordu. Sonunda, “Benimle nasıl böyle konuşur? Buna hakkı yok!” diye patladı. Bu sırada ağlamaya devam ediyordu.

Meğer, yemek zili çalınca makineyi kapatıp yemekhaneye gelmeye hazırlanırken bölüm mühendisi “Nereye gidiyorsun, iş var” diye çıkışmış, arkadaşımız da zilin çaldığını, molası olduğunu ve acıktığını söylemesine rağmen mühendis “Sana sevkiyat var diyorum ne yemeği, gidemezsin LAN!” diye kabalaşmış.

Arkadaşımız yemeğini yiyemeden masadan kalktı ve bir saat boyunca ağladı. Ben kimsenin böyle konuşmaya hakkı olmadığını, kimseye böyle davranamayacağını ısrarla anlattım ve sendika ile konuşmasını söyledim. Ben de, o da ayrı ayrı sendikayla konuştuk, etkili olmuş sanırım, çünkü mühendisle konuşmuşlar ve arkadaşımızdan özür dilemiş. Ama bu ilk değilmiş. Daha önce de o mühendis benzer davranışlarda bulunup işçilerle çirkin bir şekilde konuşuyormuş.

Bizim çalıştığımız yerde kesinlikle amirlerin, mühendislerin biz işçilere özellikle kadın işçilere saygısı yok. Eğer yönetime, mühendislere yalakalık yapıp, işçi arkadaşlarınızın konuştuğunu, ne yapıp ne ettiğini muhbirlik yapıp anlatırsanız bir parça ‘göstermelik’ iyi davranabilirler. Mesela benim çalıştığım bölümde başka bir amir gelip sürekli bizi izliyor, en ufak bir yerinden kalkma, yorgunluk anına denk gelen işi bırakma onun için büyük problem oluyor. Sadece bu da değil. Söylediği sözlerle, bakışlarıyla sizi kendinizi o kadar kötü hissettiriyor ki işe yaramaz bir şeymişsiniz gibi görüyorsunuz kendinizi... Böyle durumlarda ben de kendimi tutmayıp kâh sinirden kâh üzüntüden ağlıyorum.

Başka bölümlerde de benzer bir çok örnek var. Hasta mısınız, canınız mı sıkkın, izin mi istiyorsunuz, bunların hiç önemi yok, olamaz da. İş, sevkiyat, malzemeler daha önemli. Peki gerçekten böyle mi olmalı?

O malzemeler biz olmadan çıkmaz, o sevkiyat biz olmadan gitmez, o mühendisler veya amirler sadece konumları gereği değil, erkek oldukları için de bizimle böyle kaba ve çirkin bir şekilde konuşabiliyorlar. Evde eşinin, babanın, erkek kardeşinin üslûbu, çirkin sözleri, sokakta polisin annelerimize tavrı, onlara emir veren erkek bakanın tavrı, bugün, istismarın, tacizin, şiddetin, tecavüzün giderek artması ve meşrulaşması hepsi aynı çekirdekten çıkıp büyüyor.

Ama biliyorum ki, asla yalnız değilim, değiliz. Cumartesi Anneleri 700 haftadır her türlü baskıya, şiddete, hakarete karşı nasıl ellerini birleştirmekten vazgeçmediyse, Çilem Doğan nasıl kadınların mücadelesiyle serbest kaldıysa, nasıl ki artık bir kız kardeşimizin, bir çocuğun canı yandığında veya aramızdan vahşice ayırdıklarında sesimiz daha gür, daha kalabalık, daha kararlı çıkıyorsa işyerlerimizdeki bu dil, bu üslûp, bu çirkinlik de değişir, değişmeli, değişecek...

İlgili haberler
Kadınların üzerinde koca koca fabrikalar yükseliyo...

Patronlar işçileri iki kat çalışmaya ikna etmek için neler yapıyor neler... Bursalı tekstil işçisi k...

Melisa’nın dolmuşta yaşadığını ben fabrikada yaşad...

Melisa, seni gözlerinden öpüyorum. Ne olur sakın susma! Bana umut oldun. Eğer ben de ses çıkarsaydım...

Kayısı fabrikasında çocuk işçilerin ‘çocuk istisma...

Malatya’da bir kayısı fabrikasının paketleme bölümünde 16-20 yaş arası işçilerin makine gürültüsü ar...