Ekmek ve Gül Dergisi Aralık 2017 sayısı
Yuttukları, dağıttıkları, cebe indirdikleri her bir kuruşta bu kadınların, bu gençlerin, bu bebeklerin, bu babaların canının hakkı olduğunu düşünün...
Cumhurbaşkanı “2019’u kadınlar sırtlayacak” diyor. Sırtlayacağımız, kurmak için omuz vereceğimiz bir dünya var elbette. Ama“mahdumlar” gemileri daha rahat yüzdürsün diye değil.
Bir laborant kadının işyerinde maruz kaldığı tacize ve mobbinge karşı mücadelesi…
30 yaşına vardığında yaşadığı hayatı hak etmediğini fark eden Sakine, kocasına çocukluğundan beri bağlı iplerini kendi ellerine alır.
Esenyalı Kadın Dayanışma Derneğinde bir gün: 10 yıldır kumayla yaşayan, şiddete uğrayıp karakola gidince ‘baba, koca dayağı kötü yola düşmekten iyidir’ yanıtı alan kadınlar... Ama iyi şeyler de oluyor
Kadının erkekle eşit olduğu, kıymetinin bilindiği, öldürülmediği, tecavüze uğramadığı, satılmadığı, haklarının neler olduğunun ifade edilebildiği bir toplum hayal ettik... Neden olmasın!
Ortak kaderler yaratan, evlilikleri ve hayatları bir zincirin halkalarına dönüştüren berdelin bedelini yine en ağır şekilde kadınlar ödüyor.
Aynı apartmanda yaşayan birbirinden habersiz ne çok hikayesi, ne çok anlatacakları var kadınların. Dili farklı, ama yaşadıkları şiddet de, yaşam savaşı da aynı.
Kadın arkadaşlarının desteği ve dayanışmasıyla maruz kaldığı flört şiddetinden kurtulan bir üniversiteli kadın anlatıyor...
Esenyalı’da genç kadınlar anlatıyor: Esenyalı Kadın Dayanışma Derneğinde tanıştığımız liseli genç kadınlar en çok tacizden rahatsız.
Ülkemizde boşanma aşamasına kadar gelebilen kadınların, tekrar “ara bulun” diyerek evine geri gönderildiği bir sistem olursa kadınlar mağdur olacaktır
Sorunlarla geçen evliliğinden tek başına mücadele ederek çıktı. Yaşama yine aynı kararlılık ve azimle sarıldı. Tuzla’dan Huriye yaşadıklarını anlatıyor.
Bir filmin sizi perdedeki anın içine çekmesi nasıldır bilir misiniz? O an karakterlerin yanında, o diyaloğun orta yerinde gibi. Onun bir parçası. O kadar gerçek, o kadar hayatın içinden.
20. yüzyıl başındaki Amerika’ya gidelim. ‘Kadının doğal alanı evi olmalıdır, toplumsal yaşam değil’ diyen Emma F. Langdon’ın nasıl militan bir sendikacıya dönüştüğünü okuyalım.
‘Emekliliğin herkes için koşulsuz bir vatandaşlık hakkı olması, uzak bir hayal ya da gerçek dışı bir ütopya değil.’
Koca koca, camlı binalarda aslında pencereye de, güneşe de hasret çalışan ‘plaza çalışanlarının’ gerçek dünyasına hoş geldiniz!
Herkes ocak ayını sabırsızlıkla bekliyor. Herkes birbirine soruyor. En çok merak edilenler; Maaşlarımız artacak mı? Taşeron işçiler, “Bu onların son şansı” diyor.
Dünya üzerinde her yıl milyonlarca kez yaşanan göç hikayelerini tetikleyen nedenlerle, Moğolistan’dan İstanbul’a gelen Nuya’nın göç hikayesini tetikleyen sebepler aynı: İşsizlik, yoksulluk...
Sendikalaştıkları için işten atılan ve işyeri önünde direnişlerini sürdüren Arkadaş Kitabevi işçileri sendikalaşma süreçlerini ve taleplerini anlatıyor.
Ve yine geldi çattı kış ayları... Okullar açıldı, memleketten dönüldü, tatiller bitti, soğuklar arttı ve herkes kapalı alanlara kapandı.
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.