MEKTUP
İşsiz kalmamız bizim suçumuz ve beceriksizliğimizden değil. Bu ülkeyi yönetenlerin suçu ve mücadele etmek gerek.
‘Ekonomik kriz, kadının istihdamda yer bulamaması, kadını eve, erkeğe bağımlı kılarak emeğinin sömürülmesinin yolunu açmaktadır.’
1 Mayıs yaklaşıyor. Ama patron izin vermediği için 1 Mayıs’a katılamayacak olan bir kadın işçi taleplerini anlatıyor...
Bir işçi kadının çağrısı: Ben bütün işçileri ve kadınları işsizliğe, hayat pahalılığına, OHAL’e ve savaşa karşı bu karanlık gidişe dur demek için mücadeleye, dayanışmaya ve 1 Mayıs’a çağırıyorum.
Tekstil işçisi kadın anlatıyor: Koşullarımız kölelik desem abartı olmaz. Ustabaşı bize diyor ki ‘Hamileyim, doğuruyorum, aybaşı oldum diye sakın yanıma gelmeyin yakarım, sonunuz kapının önü olur’.
6 ay önce doğum yapan tekstil işçisi anlatıyor: ‘Hijyenik bir soyunma odası yok, kreş yok. Çocuğu emzirmeden işe geliyorum. Sütümü tuvalette sağıyorum. Şef uzun kalıyorum diye beni tehdit ediyor’
Bu kadar sorunlarımız var ama biz parti yarıştırıyoruz. ‘Gelin birlikte hareket edelim’ diyorum. Çok koyu AKP’liler rahatsız oluyor ama bir tane mesaileri kesildiğinde ortalığı ayağa kaldırıyorlar.
‘aklınıza ne geliyorsa bu renklilik içinde; hepsi ama hepsi, bu büyük enerjinin dışa vuran sembolleri sadece. dünyanın ortasında bir tütsü yakıyorlar kadınlar. ’
Resim öğretmenliği okuyup, mezun olduktan sonra binbir emekle KPSS’ye hazırlanan, Şırnak’a atanan, ev tutup düzenini ayarladıktan sonra ataması iptal edilen bir öğretmenin söyleyecek sözü var.
Yazdığı mektupla kadınlara 1 Mayıs çağrısı yapan bir kadın ‘Aşçıyız, temizlikçiyiz, ütücüyüz, garsonuz, bulaşıkçıyız. Ne sigortamız ne sendikamız ne de maaşımız var. 7/24 hizmet ediyoruz’ diyor.
Neslihan, İkitelli’de ‘Çocuklar ölmesin’ diyerek bildiri dağıttığı için tutuklanmış, 1 ay cezaevinde kalmıştı. Tutuklandığında 4.5 aylık hamileydi. Neslihan, Ayşe Öğretmen’e mektup yazdı....
Hem eşinden hem eşinin ailesinden şiddet görmüş bir kadın, şiddete rağmen çocukları için evliliğini sürdürmeye katlanırken 8 yaşındaki kızının, eşi tarafından istismara uğradığını öğreniyor...
Gündüz saatlerinde yayımlanan bir kadın programı. Programda kendini aile, evlilik terapisti olarak tanıtan bir konuk, eşleri tarafından aldatılan kadınlara verdiği telkinler ve yapmamız gereken şey...
‘Bize düşen görev daha çok bir araya gelerek sorunlarımızı konuşmak, bulunduğumuz her ortamda kamuoyu baskısı oluşturmak ve bunun için en yüksek perdeden bağırmak olmalı…’
Toplantıya katıldığım günden beri düşünüyorum. Ezilen büzülen, hor görülen bir işçiyim ben. Bu ülkede emekçiler, üretenler neden hep eziliyor?
Kadın hakları dendiğinde sadece, ‘Kadına vurulmaz, kadınları korumalıyız’ demek yetmiyor. Kadınların gerçekte çok daha derin olan kimlik ve eşitlik sorunu var. Peki nasıl kazanacağız?
Daha çocukken tacize uğramış bir kadın yaşadıklarını anlatıyor: ‘45 yaşıma kadar kimseye anlatamadım yaşadıklarımı, beni suçlarlar diye. Şimdi kızlarımın da aynı şeyi yaşamasından çok korkuyorum.’
‘Ben engelli değil engellenenim. Bunu en çok iş hayatında görüyorum. Yaşıtım kadınlardan tek farkım akülü arabam ve yorgun düşen bedenim. Ama bunlar çalışma gibi doğal haklardan beni mahrum etmemeli.’
‘Başörtüsü ile yaptığı haksızlıkları örtmeye çalışan, bunu simge olarak kullanan, bir dönemin mağduru şimdi haksızlık yapmaktan çekinmeyen kadınlar da kız kardeşim mi?’
Tutuklu avukat Sezin Uçar, cezaevinden Ekmek ve Gül’e gönderdiği mektupla 5 Nisan Avukatlar Gününde kadınlar için adalet mücadelesi veren tutuklu kadın avukatların hislerine tercüman oldu.
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.