Ekmek ve Gül dergisi haziran 2021 sayısı
Dergimizin bu sayısında atölyelerden, işçi emekçi semtlerden, mahallelerden, birbirine yol arkadaşlığı yapan kadınların, korku ikliminde dayatılanlara karşı ‘değiştirme’ sözü dile geliyor.
Bize dayatılan, örümcek ağına bulanmış o duvarları bizim yıkmamız; bize açlığı, yoksulluğu reva görenleri o duvarın tuğlaları arasına göndermemiz gerek!
Mafya-devlet-sermaye çetesinin kirli ilişkileri tek tek ortaya serilirken, halka ama en çok da kadınlara “senin hayatın değersiz” duygusu pompalanıyor.
Adile Doğan, işçi kadınların ortaya saçılan devlet-mafya- sermaye düzenindeki kirli ilişkilerle ilgili tartışmalarına dair izlenimlerini yazdı.
Gıda işçisi kadınlar anlatıyor: ‘Aslında bizim çalıştığımız, yorulduğumuz bundan kat kat fazlası eder de bunu bile çok görüyorlar. Biz yoruluyoruz onlar yiyorlar.’
‘Sırf sık sık su içmeye gitmeyelim de tuvalete gitmeyelim diye sebilleri hepimizin uzağına koydular. Bunlar insanca koşullar mı, soruyorum size?’
‘Bizi kimse kurtarmayacak, bunu bilmek lazım. Bizim birlik olmamız lazım ki ne o arkadaş evindeki eşyayı satacak duruma gelsin, ne diğeri temizliğe gitsin, ne de açlıkla ölüm arasına sıkıştırılalım.’
Bedenlerimiz kaldırmıyor artık. Çocuklarımızı göremiyor, evliliklerimiz sonlanıyor, yaşadığımız depresyon nedeniyle intiharın eşiğine getirilmiş durumdayız.
‘Yağ 15 günde 75 lira olmuş, kaşar peynirini 39 liraya alıyorduk o da bir haftada 48 lira olmuş. Fiyatların bu kadar artması fırsatçılık.’
Mamaklı esnaf kadınlar Erdoğan’ın ‘Hakkınızı helal edin’ sözüne çok öfkeli. Borç batağı ve geçim derdinin yanı sıra, pandemi sürecinde insanların ölümüne neden olan yanlış politikalar bu öfkede etkili
Bebeği 1 yaşındaki bir anne: Tasarruf yapmak için bezini özelikle gece hiç değiştirmiyorum, gündüz de kaka yapmadıysa saatlerce kalıyor.
Bursa’daki Atılım Tekstilde daha iyi koşullarda çalışmak için sendikalaşan 27 işçi işten atıldı. Direnişteki işçilerden Serap, ‘Yaktığımız meşale diğer fabrikaları da aydınlatacak’ diyor.
İş Güvenliği Uzmanı Özge Akkaya, tekstil işçilerinde çalışma koşullarına bağlı -aslında önlenebilir olan- meslek hastalıklarını yazdı.
Şimdi bütün öfkemizi, direncimizi, sözümüzü, gücümüzü birleştirip ‘Dur’ deme zamanı! Şimdi ‘Haklarımızın bir tekinden bile vazgeçmiyoruz’ demek için yan yana gelme zamanı!
‘Cennet biz kadınların ayaklarının altındaysa peki biz niye erkeklerin ayakları altındayız? Ben dayak yemek için, yaşama hakkımı elimden almaları için gelmedim bu dünyaya.’
İstanbul Sözleşmesi’nin yürürlükten kalkıyor olması genç kadınlar içindeki endişeyi artırıyor. Genç kadınlar Sözleşmeden çekilme kararının yansımalarını kendi hayatlarından örnekler vererek anlatıyor.
İkitelli’de yaşayan Betül ve Bedriye de ayrımcılıklara maruz kalan mülteci kadınlardan…Yaşadıklarını anlatırken ülkedeki emekçi kadınların yaşadığı sorunların ortaklığı gün yüzüne çıkıyor…
Tekstil işçisi Ruşen, zorluklarla boşandı şiddet gördüğü kocasından. Evdeki şiddetten kurtuldu ancak çalıştığı yerde baskı, sömürü, güvencesizlik, şiddet sürüyor...
Kendi emeğini ekonomik özgürlüğüne dönüştürmeyi başarır. Artık minnetsiz, başı dik, varlığını her ortamda haktan adaletten yana hissettiren direngen bir kadın olmuştur. İyi ki tanımışız seni Muzaffer…
İstanbullu Amazonlar okura tuzaklar kuran, yanıltan, şaşırtan bir roman. Şebnem İşigüzel ‘okurunu içine iteceği derin bir kuyu, bir harikalar tüneli kazmaya çalışmış’ ve bunu da tam olarak başarmış.
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.