Hayatımız, haklarımız, İstanbul Sözleşmesi bizim! Vazgeçmiyoruz
Şimdi bütün öfkemizi, direncimizi, sözümüzü, gücümüzü birleştirip ‘Dur’ deme zamanı! Şimdi ‘Haklarımızın bir tekinden bile vazgeçmiyoruz’ demek için yan yana gelme zamanı!

Bizim ekmek derdimiz büyüdükçe ekmeğimizi küçültüyorlar. Bizim iş derdimiz büyüdükçe köleliğin de köleliği bir çalışma düzeni için kolları sıvıyorlar. Bizim şiddet derdimiz büyüdükçe, bırakalım önlem almayı, kağıt üzerindeki haklarımızı bile gasbediyorlar, her gün can alan şiddeti “tolere edilebilir” buluyorlar, göstermelik komisyonlarda hayatlarımızı didik didik ediyorlar. Bizim pandemi koşullarında hayatımız alt üst olur, borçlarımız birikir, yarın ne yiyeceğiz, kirayı nasıl ödeyeceğiz kaygımız artarken büyüme rakamlarıyla övünüyor, pandemi yardımı diye açıkladıkları paraların bizi sömürenlerin cebine girdiğini ilan etmekten, devletin hazinesinden buharlaşıp uçan 128 milyar doların ne olduğunu soranlara “Sizin bunu sormaya hakkınız yok” demekten zerre utanç duymuyorlar. Biz virüsten ölmemek için aşı beklerken, çocuklar okula gidemez, engelliler hizmet alamaz, yaşlılar yalnızlığa mahkûm edilir, esnaf kan ağlar, işçiler dolu servislerde, yan yana bantlarda ölümüne çalıştırılırken, iktidar propagandası için yüz binlik mitingler, lebalep kongreler yapıyor, bir küçük hak arayışımız hemen pandemi yasaklarıyla bastırıyorlar.

Yolsuzluğu, yoksulluğu, yasakları yok edeceğiz diyerek iktidar olanların mafya işbirlikleri, çete elebaşlarıyla dostlukları, uyuşturucu ticaretiyle nasıl semirdikleri, faili meçhullerle, cinayetlerle, ülkenin tüm değerli arazilerine, işletmelerine nasıl çöktükleri, komşu ülkedeki savaşı kışkırtmak için nasıl da kirli ağlar kurdukları ayyuka çıkıyor.

Gece yarısı, tek adamın imzasıyla kararlar alıp, hayatımızı, haklarımızı bir kağıdın üstündeki iki noktanın arasındaki cümleye sıkıştırıyorlar. O cümlelerle yüz yıllık mücadelelerle elde edilen kazanımlar alaşağı ediliyor. Böyle olmaz diyene sopa sallıyor. Devletin hak talep edene polis eliyle uyguladığı şiddet görünmez olsun diye, bizimle dalga geçer gibi “özel hayatın gizliliği” diyerek görüntülemeyi yasaklıyorlar. Bunların hepsi tek adamın yönetimi altına sokulmaya çalışılan ülkenin garabetleri. Bunların hepsi hayatımızı kendi iktidarları için gözden çıkarmakta hiç sakınca görmediklerinin ilanı. Bunların hepsi, bizi neyle bölerlerse bölsünler, aramıza ne düşmanlık ekmeye çalışırlarsa çalışsınlar neden birlik olmamız gerektiğinin, neden birlikte ses çıkarmak, mücadele etmek gerektiğinin de somut göstergeleri.

Bütün bu saldırıların somutlaştığı çok önemli bir gündemimiz var: Kadınları şiddetten korumak için devlete yükümlülükler veren haklarımızın devlet nezdinde korunmasının garantör belgelerinden biri olan İstanbul Sözleşmesi’nden Türkiye’nin bir gece yarısı çekilmesi 1 Temmuz’da resmileşecek. Şimdi bütün öfkemizi, direncimizi, sözümüzü, gücümüzü birleştirip “dur” deme zamanı! Şimdi “Haklarımızın bir tekinden bile vazgeçmiyoruz” demek için yan yana gelme zamanı!


GÖSTERMELİK KOMİSYONLARDA ÇOCUKLARI EVLENDİRMEK, BOŞANMALARI ZORLAŞTIRMAK, ŞİDDETİ AKLAMAK DERDİNDELER

İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararının yarattığı tepkileri dindirmek için Mecliste kurulan Kadına Yönelik Şiddetin Nedenlerinin Araştırılması Komisyonuna çağrılan devlet yetkililerinin söylemleri, bakanından bürokratına kadar kadınların hayatlarını nasıl da değersiz gördüklerini apaçık ortaya serdi. Şiddeti önlemekle, ayrımcılığı gidermekle, hakları korumakla yükümlü olanlar, kadınların ve kız çocuklarının hayatını zerre umursamadıklarını ilan etti.

■ Aile Bakanı Derya Yanık, pandemi döneminde artan kadına

yönelik şiddet rakamlarının “tolere edilebilir olduğunu” ilan etti. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu yargıda kadın cinayeti davaları “iyi hal”, “tahrik” gibi indirimlerden geçilmezken, şiddete karşı karakola giden kadınların kapıdan döndüğü örnekler her geçen gün artarken, Gülistan Doku’ya, Yeldana Kaharman’a, Nadira Kadirova’ya, Aleyna Çakır’a ne olduğu hala meçhulken “Bizim dönemimizde faili meçhul kadın cinayeti yok, karakoldan döndürülen kadın yok” dedi. Türkiye’deki insan hakları ihlallerini takip etmekle görevli devlet kurumu Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Başkanı Süleyman Arslan “15 yaşında nikah kıyılmaması insan hakları ihlali” diyerek çocuk yaşta evlilikleri savundu, kadına yönelik şiddetten erkeklerin zarar gördüğünü söyledi, boşanmaların aile kurumuna zarar verdiğini, zorlaştırılması gerektiğini savundu, kadınları koruyan 6284 sayılı Yasa’ya saldırdı, kadına yönelik şiddetin erkeklerin birbirine karşı şiddetinden farksız olduğunu, şiddetin azalması için helal beslenmeye özen gösterilmesi ve anneliğin özendirilmesi gerektiğini söyledi!

Öfkemizi soğutmak için göstermelik olarak kurdukları komisyonda dahi asıl niyetlerini ortaya sermekten, şiddetin nedenlerini ve yapılması gerekenleri konuşmayıp şiddeti derinleştirmekten imtina etmediler.


Çocuk istismarına evlilikle af’tan vazgeçmiyorlar
BİZ DE MÜCADELEDEN VAZGEÇMİYORUZ!

İlk olarak 2016 yılında Meclise getirilen ve tepkiler üzerine geri çekilen, çocuk cinsel istismarına evlilikle af getirmeyi planlayan önerge defalarca gündeme getirildi. Nisan 2020’deki Kovid-19 affı ile ilgili İnfaz Yasası tartışmaları sırasında da tasarıya eklenmek istenmişti. Son olarak da 27 Mayıs 2021’de Kadına Yönelik Şiddetin Araştırılması için kurulan komisyonda ve Meclis Adalet Komisyonunda gündeme getirildi. AKP’li vekil Abdullah Güler; “aileyi korumak adına” bu suçların affedilmesi gerektiğini söyledi.
Biliyoruz ki “aileyi koruma adı altında” meşrulaştırılmaya çalışılan bu girişimin asıl niyeti yasal evlilik yaşının 12’ye kadar indirilmesinin önünü açmak, her yaştan kadınlar ve kız çocuklarının tecavüzcüler ile evlendirilmelerini yasalaştırmak. Kabul etmiyoruz, çocukların hayatını cehenneme çevirmenize izin vermiyoruz!


İSTANBUL SÖZLEŞMESİ NEDEN ÖNEMLİ?

İstanbul Sözleşmesi’nin en önemli yanlarından biri “devlete” getirdiği yükümlülükler. Kadına yönelik şiddetle mücadeleye dair somut yükümlülükleri devlete ve onun adına kamu görevlilerine veriyor. İmzacı ülkelere şiddeti önleme, şiddete karşı koruma, şiddet vakalarının faillerini ve görevini yerine getirmeyen kamu görevlilerini cezalandırma, bütünlüklü politikalar oluşturup uygulama görevi veriyor. İstanbul Sözleşmesi şiddetin kaynağına kadın ve erkekler arasındaki eşitlikçi olmayan güç ilişkileri üzerinden bakıyor. Kadınları ikinci konuma getiren tüm koşulları şiddet olarak tanımlıyor. Psikolojik şiddet, ısrarlı takip, fiziksel şiddet, tecavüz, zorla evlendirme, genital organ sakatlaması, kürtaja zorlama, zorla kısırlaştırma, tecavüz ve taciz dahil cinsel şiddet vb. kadına yönelik şiddetin tüm türlerini içeriyor. Sözleşme’de psikolojik ve ekonomik şiddet de yer alıyor. Aynı zamanda aynı evde yaşasın veya yaşamasın eş, eski eş ve partnerler arasında yaşanan her türlü şiddeti de içeriyor.

Yani bu Sözleşme ile; kadına yönelik her türlü şiddetin önlenmesi ve şiddete uğrayanın korunması, şiddet uygulayanın kovuşturulması ve cezalandırılması devlet güvencesi altında olduğundan iktidarlar buna uygun davranmak durumunda. Yani bu Sözleşme’yi yok etmek isteyenler, kadına yönelik şiddet konusunda hiçbir önlem sorumlulukları olmasın istiyorlar!

SIRADA NE VAR?
İstanbul Sözleşmesi’ni bir gecede ortadan kaldırmak isteyenler, tepkisiz kalırsak başka haklarımızı da yok etmenin planını yapıyorlar. Nedir bu planlar?
■ Türkiye’nin, kadınlara yönelik ayrımcılığın önlenmesini içeren Birleşmiş Milletler Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi’nden de çekilmesini istiyorlar.
■ Türkiye’nin, çocuklara yönelik cinsel şiddetin önlenmesini, istismara karşı korunmalarını, faillerin cezalandırılmalarını, her alanda koruma mekanizmalarının sağlıklı bir şekilde kurulmasını devletlere yükümlülük haline getiren Lanzarote Sözleşmesi’nden de çekilmesini istiyorlar.
■ Anayasa’nın “Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz.” diyen 10. Maddesi kaldırılsın istiyorlar.
■ Anayasa’da ve yasalardaki, kadınların kendi bedenleri hakkında karar alma hakkını güvence altına alan tüm mevzuat ortadan kaldırılsın istiyorlar.
■ Kadınların şiddetten korunması için en temel yasa olan 6284 sayılı Şiddetin Önlenmesi Yasası kaldırılsın istiyorlar. Koruma kararları daraltılsın. Şiddet faillerine uzaklaştırma kararı verilemesin. Şiddet ve boşanma durumlarında zorunlu ara buluculuk getirilsin. Evli olduğu erkeğin şiddetine uğradığında kadın şikayetçi olmasa bile süren kamu davaları tümüyle ortadan kaldırılsın, şiddet şikayete bağlansın, istiyorlar. Kadınlar şiddet sarmalından asla çıkamasın, devlet şiddet failini korusun istiyorlar.
■ Türk Medeni Kanunu’nda kadınların haklarını koruyan maddeler değiştirilsin istiyorlar. Kadınlara nafaka hakkı yerine şeriat hukukundaki “mehir” düzenlensin. Nafaka hakkı kalacaksa da en fazla 1 yıl olsun. 169. madde içinde yer alan ve dava boyunca ödenebilen tedbir nafakasının süresi en fazla 3 ayla sınırlı tutulsun. Çocukların velayeti babaya verilsin istiyorlar. Evlilik yaşı 13’e indirilsin, çocuk yaşta evlilik nedeniyle süren ceza davaları düşürülsün diyorlar.
Onların iktidarın önüne koyduğu bu talepler, aynı zamanda yakıcı mücadele gündemlerimi. Bu liste, İstanbul Sözleşmesi için verilen mücadelenin sözleşmeyi aştığını gösteriyor. İzin vermeyeceğiz. Mücadelemiz haklarımız ve hayatlarımız için. Vazgeçmeyeceğiz.
1 TEMMUZ’A KADAR HER YERDEYİZ BİRLİĞİMİZ GARANTİMİZ!

1 Temmuz’da Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı resmi olarak yürürlüğe girecek. Bu antidemokratik, hukuksuz karar onaylanacak. Kadınlar ise ülkenin dört bir yanında, kent meydanlarından mahallelere, işyerlerinden balkonlara her yerde bir arada seslerini yükselterek “Haklarımızdan, hayatlarımızdan, İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmiyoruz” diyecek. Bu sesi büyütmek, sadece bugünümüzü değil, yarınımızı kazanmak hepimiz için bir zorunluluk.

Seni bu sese ortak olmaya, bu sese ortak olan kadınlarla yan yana gelmeye çağırıyoruz.

Ekmek ve Gül olarak 1 Temmuz’a kadar kadınların “Bu mücadelede ben de varım” dediği her yerde daha çok kadın olmak, daha çok kadınla yan yana gelmek için çağrımızdır.

Gelin, birlikte hayatımızı kimsenin iki dudağı arasına bırakmayacağımızı birlikte haykıralım!

Bize ulaşın, olduğumuz yeri mücadele alanına çevirelim!

[email protected]

Whatsapp : 0 533 209 01 78

Fotoğraflar: Ekmek ve Gül

İlgili haberler
EMEP: İstanbul Sözleşmesi’nden Vazgeçmiyoruz!

Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararına EMEP Genel Başkan Yardımcısı Selma Gürkan yayı...

İstanbul Sözleşmesi'nden vazgeçmiyoruz | Ankara, İ...

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kararı ile Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesine ka...

İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasına tepkiler: Kad...

Cumhurbaşkanı kararıyla İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasının ardından çok sayıda kurum ve isimden k...