Genç kadınlar kaygılı: Sözleşmeden vazgeçilemez!
İstanbul Sözleşmesi’nin yürürlükten kalkıyor olması genç kadınlar içindeki endişeyi artırıyor. Genç kadınlar Sözleşmeden çekilme kararının yansımalarını kendi hayatlarından örnekler vererek anlatıyor.

Sözleşme’nin yürürlükten kalkıyor olması genç kadınlar içindeki endişeyi arttırmakta; devlet eliyle meşrulaştırılmaya çalışılan şiddete, adaletsizliğe, eşitsizliğe ve geleceksizliğe karşı da biriken bir öfke var. Tablo ne kadar karanlık olursa olsun dayanışmanın ışık saçtığını, birlikteyken güçlü olduğumuzu hissedebiliyoruz.

‘SORUNUN TESPİTİ ÇÖZÜMÜNÜ DE BERABERİNDE GETİRİR’

İstanbul Sözleşmesi’nin yürürlükten kaldırılıyor olmasına ilişkin duygu ve düşüncelerini konuşurken Zeynep, nice çabalarla kazanılan hakların gecenin bir saati yapılan bir tek adam açıklamasıyla bu kadar büyük bir darbe yemesini kanıksamakta zorlandığını ve Sözleşme’den vazgeçilemeyeceğini söylüyor: “Bütün insanlığı ilgilendiren bir sorunun tespiti, zoraki olarak çözümünü de beraberinde getirir. Kadın uyanmıştır. Evinin dışında bir hayat olduğunu, üremek, erkeğe huzurlu bir hayat sunmak ve erkeği ‘tolere etmek’ zorunda olmadığını, ölmek zorunda olmadığını görmüştür. Bu sebepledir ki kadın bir daha susamaz.”

Sema ise Hukuk Fakültesi öğrencileri olarak zaten derslerde anlatılanlar ile yaşananlar arasındaki derin çelişki içerisinde sıkışmış olduklarını, bunun yanında meslek örgütleri olan barolarda da cinsiyet eşitsizliğinin yok sayılamayacak durumda olmasının genç kadın hukukçularda tedirginlik yarattığını anlatıyor ve ekliyor: “Sözleşmenin kaldırılma usulü belki de derslerde öğretilenle yaşanılanlar arasındaki çelişkiyi en çok ortaya koyan konuydu ama bizler biliyoruz ki usulüne göre dahi olsa Sözleşme’nin kaldırılması asla kabul edilebilir değildir.”

‘DEVLET ŞİDDETİ ÖNLEMİYOR’

Deniz, “Öyle bir raddeye geldik ki ölüm resmen ensemizde dolaşıyor ve bu gerçekten de korkutucu” diyor. Birçok kadının şiddet gördüğünü ancak seslerini çıkaramadıklarını çünkü sığınacakları bir devletin olmadığını, devletin şiddeti önlemediğini ve failleri uzaklaştırmadığını ekliyor. Sözleşme’nin diken üstünde yaşayan kadınların, LGBTİ bireylerin, çocukların bastırılmaya çalışılan sesi olduğunu, yürürlükten kalkmaması gerektiğini söylüyor.

Yaren ise kadına yönelik şiddeti önlemek ve buna karşı mücadele etmek için bir sözleşmeye ihtiyaç duyuyor olmayı çok üzücü buluyor. Bu gibi sorunlar yaşıyor olmamızın tamamen düzenin dinamikleri ile ilgili olduğunu, Sözleşme’nin de var olan bu yapısal sorun için bir temel çözüm arz etmese de şiddetin engellenmesi için ciddi bir dayanak noktası olduğunu anlatıyor. Yaren, “Hukuk ve demokrasinin olmadığı ülkemizde İstanbul Sözleşmesi kadınlar için hayat demektir. Tacizcinin, tecavüzcünün hukuk dışı yargılamalarla sokaklarda gezememesi demektir. Aksini iddia eden zihniyet yaşamı ve mücadeleyi değil hukuksuzluğu ve şiddeti savunuyor demektir” diyor.

Ceren ise yapılan bu hamleyi insan haklarına bir saldırı olarak değerlendiriyor: “Zaten yürürlükte olan bir Sözleşme’nin uygulanmaması korkunç sonuçlar doğururken bir de bu Sözleşme’nin kaldırılmasından doğacak sonuçları tahmin bile etmek istemiyorum.”

Senanur, Sözleşme’nin yürürlükten kalkıyor olmasının sisteme olan güvensizliği de beraberinde getirdiğine, güvenin olmadığı yerde kişinin kendi özgürlüğünü de kısıtlayacağı için sokaklarda rahat hareket edemeyeceğine değiniyor. Ayrıca kampüslerin güvenilirliğinin de en az sokaklar kadar önemli olduğunu ve okulumuzda Cinsel Tacizi Önleme Komisyonu kurmanın elzem olduğunu ifade ediyor.

Fotoğraf: Ekmek ve Gül

İlgili haberler
Genç kadınların kafası karışık falan değil!

'Benim başörtüme karışmasınlar istediğim gibi yaşayayım' derken benden farklı kadınların kötü şartla...

Pandemi sürecinde çalışan genç kadınlar: ‘Haklarım...

Genç kadınlar, birlik olup seslerini çıkarmadan haklarını elde edemeyeceklerini düşünüyor, ancak bel...

Genç kadınlar: Güvende hissetmiyoruz, birbirimize...

8 Mart yaklaşırken İzmir’de yaşayan genç kadınların sokakta, evlerinde, okullarında, iş yerlerinde k...