MEKTUP
Suriyeli mülteci Adile, koronavirüs tehlikesinden sonra koşulların kendileri için daha da zorlaştığını anlatıyor: Artık iş de yok. Koronavirüs değilse de açlık bizi öldürür...
‘Koronavirüs mü, geçim derdi mi diye sorsalar, tabii ki geçim derdi demek zorundayım. Belki virüs bulaşsa iyileşirim.’
‘Çok korkuyorum. Hastalıktan değil yine aynı şeyleri yaşamaktan. Çocuklarımın karnını nasıl doyuracağım? Faturalarımı, kiramı nasıl ödeyeceğim bilmiyorum…’
Bizler istiyoruz ki; gerçek anlamda önlemler alınsın, dünyayı etkisi altına alan koronavirüs fırsata dönüştürülüp rantçıların cepleri doldurulmasın.
Ücretli öğretmenliğe bizi mahkum edenler özel okullarda ve devlet okullarında bizi ucuz iş gücü olarak çalıştırıp eğitimin piyasalaşmasını sağlıyor. Buna dur demeliyiz!
Çerkezköy’de bir işçi kadın tozdan öksürünce koronavirüslü ilan edildi, işçilere ücretli izin vermeyi göze alamayan işveren kadın işçiyi işten atmaya çalıştı.
Belirsizlik… En çok da insanı korkutan belirsizlik, hastalıktaki belirsizlik, hastanelerdeki belirsizlik, işyerlerindeki, yaşamı idame konusundaki belirsizlik, sahipsizlik, ne olacağım korkusu...
Kargo çalışanı bir okurumuz: ‘Siz alıyorsunuz biz taşıyoruz. Sağlık, virüs diyorlar ama kimse bizim için elini taşın altına koymuyor. Sanki orada çalışanların evde çocuğu, annesi, babası yokmuş gibi.’
Gratis çalışanı yazdı: Güvenli bir ortam yaratılmazsa toplu ölümler yaşayacağımızın sesleri çınlıyor kulaklarımızda. Peki sorumlu kim, korona mı devlet-patron kardeşliği mi? Bu duruma izin vermeyelim.
Oğlumu işten çıkardılar, ben maaşımı alabilecek miyim belli değil… Hiçbir önlem almıyorlar bir de dalga geçer gibi ‘evden çıkmayın’ diyorlar!
2 hafta ücretsiz izni mi seçersin, tazminat haklarının yok sayılıp işsizlik maaşını almayı mı, yoksa sağlıksız koşullarda virüs tehlikesiyle çalışmayı mı! Tekstil işçisi bir kadından korona notları.
Hastanede bir şekilde korkularla çalıştıktan sonra evde bekleyen çocuklar, yaşlılar… Ve yine karşımızda kadının bakım görevi, az parayla geçim sağlamak... Yük yine kadınların sırtında.
Hepimiz risk altındayız. Hepimiz aynı sorunun paydaşıyız... Sahadaki bulaşıyı en aza indirebilmek için evinizden mecbur kalmadıkça sokağa çıkmayacaksınız ki biz işimizi yapalım.
Carrefour SA’da çalışan bir işçi anlatıyor: Hijyen kuralları konsa da yoğunluktan uygulanmıyor, fazla mesailer ödenmiyor, yeterince dinlenemiyoruz…
Her gösteri sonrası temizliği erkek öğrenciler tarafından yapılıyordu. Rekabet etmediler, dayanıştılar. Gerçekliği anlatırken sadece resmi rakamlardan değil, Ekmek ve Gül’den de yararlanmışlardı.
Eşi dağıtımcı olarak çalışan bir okurumuz: ‘Eşim hiçbir önlem olmadan gün içinde onlarca kişiyle temas ediyor, işverene destek veren hükümet işçilerin koşullarını görmüyor.’
Biz tahsilatçı olmaya ve çalışmaya devam etmek zorundayız. İşveren krizi bahane eder, aidatlarını da ödemez ve geciktirir, ancak biz yine işveren ceza almasın ve işleri görülsün diye çalışır dururuz.
Boyner’de kasiyer olarak çalışan bir kadın işçi: Biz bugün evdeyiz, ama her güne kaygıyla uyanacağız. Bu nedenle bizim talebimiz çalışanlara iş güvencesi ve ücretli izin hakkı verilmesidir.
Antalya’da yaşayan ve 20 yıldır kuaförlük yapan Nesrin Öztürk, ekonomik krizin üstüne bir de koronanın yaşamlarını, geçimlerini daha da zora soktuğunu yazdı.
Markette çalışan üniversite öğrencisi bir okurumuz anlatıyor: Marketlerin aşırı yoğunluğundan dolayı sürekli paraya dokunuyoruz, ellerimizi yıkayamıyoruz, müşteriyle iç içeyiz...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.