MEKTUP
3 haftadır evdeyim. Son çalıştığım dönemin maaşını da alamadım. Elektrik ve su faturalarının da yüksek gelmesi bizi iyice zorladı. Yardıma başvurdum.
Malatya’nın dağ köyünde doğup büyüyen, erken yaşta evlenen, yaşamın tüm zorluklarına rağmen mücadeleden vazgeçmeyen Meryem, yaşamını adeta ailesine adamıştı...
‘Suçluların serbest bırakılacağını duyduğum günden beri dişimizle tırnağımızla kurduğumuz bu düzene adeta bomba atılmış gibi… Birbirimizi iyileştirmek için ne kadar uğraşırsak uğraşalım buna izin yok’
Balıkesir’den üniversiteli genç bir okuyucumuzun mektubu, infaz yasasıyla mağdur olacak kadınların hayatının nasıl cehenneme döneceğini özetliyor…
Eve geldiğimde huzursuzluk çıkmaması için nasıl giyindiğime, nasıl konuştuğuma dikkat etmek, beni ben yapan çoğu şeyi saklamak zorunda kalıyorum. Siyasi görüşümden, cinsel yönelimime kadar.
‘En kötüsü de işten eve gelince çocuğumun bana sarılmak isteyip de benim onun sarılmasını virüs yüzünden engellemem oluyor.’
Zaten para harcamaya yerimin olmadığı bir dönemde, para yerine kişisel koruyucu ekipman ve hastanede sağlıklı beslenmeyi tercih ederim ve özlük haklarımın iyileştirilmesini isterdim.
Van’da çalışan sağlık emekçisi bir kadın yazdı: Alkışlarla sınırlı kalmasın, yaşamımızın değerli olduğunu bilmemiz için koruyucu ekipman ve insani çalışma koşullarına ihtiyacımız var.
Süt izninde olan anneler ve sağlık çalışanı eşler için verilecek idari izin ve yıllık izinler keyfi izin olmayıp, çocuklarını korumak ve yanında olmak için kullanılmaktadır.
Bu süreçte çok zor geçiniyorum, günübirlik yaşıyoruz. Devletin aldığı tedbirleri doğru ve inandırıcı bulmuyorum. Televizyonda konuşulanlar ile çevremde duyduklarımın hiçbiri birbiri ile örtüşmüyor.
‘ah kızım diyorum, milletin evde durmaktan canı patlamış, sen daha eve gidip yemek yapacaksın, bekle ki otobüs kalksın. bir de üstüne otur bunları anlat ki millet anlasın eczacı ne çekiyor.’
Karantina dönemi bize bazı şeyler öğretti tabii. Birlikte olmak ne kadar değerliymiş. Bir şey daha, her eve bir kütüphane şartmış. Kitap okumanın bir zenginlik olduğunu da tekrar deneyimlemiş olduk.
‘eczanede bir koronalı hasta köşesi yapacakmışız öyle bir tebliğ geldi dün. reçete gelince koranalıyı ya da yakınını orada tutacağız. ‘gelme bu yana’ diyeceğiz parçacıklara da, gelmeyecekler.’
Eğer ben bu ülkenin bir vatandaşıysam, bu ülkede çalışıyorsam, vergimi veriyorsam, benim yaşama hakkım korunmalı. Ama öyle görünüyor ki çalışmam yaşamamdan daha önemli.
A101 markette çalışan bir kadın anlatıyor: ‘Ekstra performans harcamamızı bekliyorlar fakat bizim virüsten korunmamız için yöneticilerin hiçbir performans yok.’
Cumhurbaşkanı kronik hastalara ‘sokağa çıkmayın’ diyor ama insanların ihtiyaçları nasıl karşılanacak açıklamıyor. Endişeliyim. Devlet az da olsa bir destek sunsa ben de evde kal çağrısına uyarım.
Virüsten mi, işsiz kalmaktan mı, yoksa borçlardan mı korkalım bilemedim vallahi. Sadece “evde kalın” diyorlar ama “bu insanlar ne yiyip içecek, neyle borcunu, kirasını ödeyecek” diye soran yok.
Antalya’da yaşayan ve eşi İtalya’da tır şoförü olan Çiğdem: Her görüşmemizde eşim ‘Cenaze arabalarını görmekten psikolojim yerle bir oluyor’ diyor.
Ford Otosan fabrikasında kadınlara “özgüvenlerini geliştirmek” ve “liderlik vasfı kazandırmak” için yapılan eğitimleri ve dağıtılan kitabı, Ford işçisi bir kadın anlatıyor.
Gülistan’ın kız kardeşleri olarak ‘Gülistan nerede’ diye sormaya devam edeceğiz. Unutulmasına ve olayın kapatılmasına izin vermeyeceğiz. Bir kadını göz göre göre bilinmezliğe gönderemeyiz!
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.