‘Fabrikalar ipek boyar genç kızların kanıyla… Haydi hay!’
Bursa'dan Nermin, Grev filmini izledikten sonra ona hatırlattıklarını bugünle bağını kurarak anlatıyor: 'Bu film, birlikte hareket edersek başaramayacağımız hiçbir şeyin olmadığını hatırlatıyor.'

Geçtiğimiz akşam Ekmek ve Gül okurları olarak Bursa Kadın Platformu ile birlikte GREV filmini izlemeye gittik. Filmin sadece bir sinema salonunda ve saat olarak da 21.30’da oynatılması, gündüz matinalarında oynatılmaması izleyiciye ulaşımını sınırlandırsa da salon tıklım tıklım doluydu. Özellikle üniversite öğrencilerinin yerleşim yerleri şehrin dışında olduğu için filmi izlemeye gelemediler.

Filmi izlediğim süre boyunca dilimde sürekli Bursa Marşı vardı. 1920 yılında yazılmış bu marş filmi anlatıyordu ya da film marşı anlatıyordu: “Uludağ’ın eteğinde bir cehennem şehri var. Bir şehir ki burjuvalar yeşil Bursa diyor. Haydi hay! Dar sokaklarında gezen işsizlik ve yoksulluk... Fabrikalar ipek boyar genç kızların kanıyla… Haydi hay!”

Film tam da bunu anlatıyordu.

1920’lerde özellikle gayrimüslimlerin, az da olsa Türk kızlarının çalıştığı ipek fabrikalarında, gencecik kızlar sabahın karanlığından akşamın karanlığına kadar çalışıyorlar; aldıkları üç kuruş maaş…

Sağlıksız koşullarda, güneş görmeyen fabrikalarda çalıştıkları için sürekli birileri hastalanıyor ve her gün birkaç arkadaşı aralarından ölümle ayrılıyordu. Bu durum genç kadın işçileri harekete geçirdi ve işi durdururlar yani greve gittiler. Tabii sadece fabrika sahibi değil hükümet ve tüm yabancı firmalar, tedarikçiler hepsi tedirgin oldu. Kendileri yine sıcacık odalarında kahvelerini yudumlarken çıkar yol bulmaya çalıştılar ama kadınların gücünden korktukları her hallerinden belliydi. Her zaman olduğu gibi çeşitli hilelere başvurdular.

Önce çalışanları açlıkla terbiye etmeye çalıştılar ama grev açlığa rağmen devam etti. Sonra Türk Rum milliyetçiliğini kışkırtmaya çalıştılar, başaramadılar. Hristiyan Müslüman kışkırtması da işçilerin birliğini bozamadı. Kendisi de işçi ve emekçi olmasına rağmen ustabaşı olduğu için kendini farklı sınıfta zanneden zavallı ustabaşını satın aldılar; o da diğerlerini etkilemek için her çabayı gösterdi. Ama kadınların birliğini bozamadı. Bu kez müdürü gönderdiler o da başarılı olamadı ve her zamanki gibi kolluk güçleri ile kadınların üzerine ateş ederek her zaman yaptıkları gibi sorunu çözdüler.

İşçilerin gücünden korkuyorlar, birlikten korkuyorlar. Birliği bozmak için çeşitli hilelere başvuruyorlar. Ama şuna inanıyoruz ki birlikte hareket edersek başaramayacağımız şey yoktur! Bu film, birlikte hareket edersek başaramayacağımız hiçbir şeyin olmadığını bir kez daha hatırlattı.

Filmi izlerken bir yandan da fabrikalarda çalışan işçi kadınların anlattıkları, hala buna benzer baskıların yaşandığını, mobbing ve şiddetinin daha çok artmış olduğu geliyor aklıma. Bu nedenle filmin sonundaki mücadele çağrısını çok anlamlı buldum.’’Fatmalar ölmesin’’ cümlesi bizlere artan ve önlenmeyen kadın cinayetlerini, yasaların uygulanmayan hallerini, bizleri yoksulluk,şiddet,baskı çemberine alıp yıldırmaya çalışan politikalara karşı da Fatmalar ölmesin! Film, fabrikalardan ev emekçisi kadınlara; bulunduğumuz her yerde mücadeleyi büyütmemiz gerektiğini bir kez daha vurguluyor. Bu film, birlikte hareket edersek başaramayacağımız hiçbir şeyin olmadığını hatırtlatırken "Devrim olacaksa Bursa'dan, işçilerle olacak" sözüyle, işçi sınıfının emekten gelen gücü ve değiştirip
dönüştüren yanıyla işçi sınıfının mücadeleci yanını da hatırlatıyor.

Fotoğraf: Nermin Kaya kişisel arşivi

İlgili haberler
Fransa’da en güzel grev: Balerinler opera önünde K...

Fransa’da devam eden süresiz greve katılan Paris Operası balerinleri opera binası önünde ‘Kuğu Gölü’...

Grevdeki kadınlar: ‘Birliğimiz bize güç veriyor’

Bakırköy Belediyesinde çalışan kadın işçiler, yönetimin sıfır zam dayatmasına karşı çıktıkları grevi...

Öz İplik İş Sendikası: Tekstil fabrikalarında şidd...

Öz İplik İş Sendikası tekstil fabrikalarında işyerinde şiddet ve tacizin boyutlarını araştırdı. Send...