DERGİMİZDEN
Şimdiki sesli duam, üç kişilik kiralık evimizin içinde, anneliğim yetsin bir yuva sıcaklığına. Duvarlarına hiçbir kafanın çarpılmadığı bu olmak çığlığında… VARIM.
Kış hazırlıklarını hızlandırdığı yaz ayları kadınlar için eskisi gibi hummalı değil. Kasa ile alınan sebzeler artık kilo ile alınıyor, kilolarca yapılan kurutmalık bir iki ipi geçmiyor…
Mutfağımızın raflarını süsleyen kışlık hazırlıklarımız, içinde bulunduğumuz ekonomik koşullar ve yüksek fiyat farklarıyla bu sene daha renksiz, kavanozlar daha boş...
Melisa Kesmez son kitabı Küçük Yuvarlak Taşlar’da annelik/kadınlık hallerini, aşkı, gidenleri ve kalanları kendine has diliyle ustaca anlatıyor…
Klasik bir töre, namus anlatısına sıkıştırılan ve bunu belli bir coğrafyayla özdeşleştiren senaryolar can sıkıcı ve çok ezber. Film tam olarak bunu yapmıyor olsa da içinde bu klişeleri barındırıyor.
Hayatın her alanında her türlü zorluğa karşı yan yana gelme, karşı koyma, dayanışma hikayelerimizi birlikte yazıp, birlikte anlattığımız yeni bir dergi ile yine karşınızdayız.
Ve işte böyle böyle büyüyor bizim dayanışma hikayelerimiz. Yan yana gelme, karşı koyma hikayelerimizi birlikte yazıyoruz ve her seferinde her deneyimden öğrenip daha da güçleniyoruz…
Biz ‘Bu zamlarla yaşanmaz, yapılan zamlar geri alınsın’ dedikçe imkânsız diyorlar. Onlar da biliyorlar ki tüm bu taleplerin gerçekleşmesi mümkün ve hatta zorunlu.
Fabrikalardan yükselen ‘bir şey yapmalıyız’ sesleri artmaya devam ederken 3 ayrı fabrikadan konuştuğumuz kadın işçilerin anlattıkları gösteriyor ki, işçiler var olanı değiştirmek için adım atıyor.
‘Nasıl bir sendika bizi gerçekten örgütlü kılar’ diye sormaktan vazgeçmemeliyiz. Birimlerden atölyelere gerçek bir örgütlülük sağlanmadığı, tüm karar süreçlerinde yer almadığımız sürece kazanamayız.
TPI Composites’te çalışan Petrol-İş üyesi 3600 işçinin, sefalet zammına ve işten atmalara karşı iş bırakma eylemi kazanımla sonuçlandı. Kazanımın ardında neler olduğunu TPI işçisi bir kadın anlatıyor
Gülay ve Fatma tekstil işçisi iki kadın. Sendikalı olmakla olmamak arasındaki farkın ne olduğunu anlattıkları bu sohbet, kadın işçilerin bir şeyleri değiştirme ihtiyacını da ortaya koyuyor.
İzmir’de sendikalı bir işyerinde çalışan tekstil işçisi kadın ağırlaşan yaşam koşullarına karşı öfkesini paylaşıyor. Bu öfkeden, işçilerin öfkesini görmezden gelen sendikalar da nasibini alıyor.
Paydossuz, tatilsiz, sohbetsiz, aşağılanarak, saatlerce kölece çalıştırmanın ne demek olduğunu iliklerine kadar yaşatan tekstil işçisi bir kadının tüm tekstil işçilerine çağrısı bu mektup…
Salcomp Xiaomi’den bir kadın işçi yazdı: Sendika daha biz işçilerin ne istediğini bile bilmiyor bence. Bir sendika nasıl işçisinin taleplerini bilemez? Nasıl işçinin taleplerine kulak tıkar?
Memlekete fayda olacaksa biz de dahil olursak olacak. Bileyim ki birileri var gelin hep birlikte değiştirelim diyor, yaparım. Çünkü o zaman bilirim ki çocuğumun geleceğine iyi bir şey bırakabileceğim.
Mevsimlik tarım işçisi olarak çalışan kadınlar çalışma ve yaşama koşullarının zorluğunu anlatırken, gelecek hayali kurmaktan da çok uzak.
Metal fabrikasında çalışan Elif, Güler ve Rabia mesai iptal olunca fırsat bu fırsat deyip çay bahçesinde buluşuyorlar...
Mohsin Hamid’in Batı Çıkışı’ndaki ana karakter Nadia gerçekten özgürleşebilmiş bir mücadele kadını mı yoksa, yazarın belki de niyetten bağımsız radikalleştirdiği bir kadın mı?
Meksika’dan Ürdün’e Sudan’dan ABD’ye kadınlar şiddete, kadın cinayetlerine, ağır çalışma koşullarına, tükenmişliğe, geçim sıkıntısına karşı sokaktaydı.
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.