Yüreği evlat hasreti ile yanan her anneye
‘Transferimden 6 gün sonra hamile olduğumu öğrendiğim anı anlatamam. Ama sonrası çokça korku ve gözyaşıydı çünkü hamile olduğumu öğrendiğimde düşük tehlikem olduğunu da öğrendim.’

18 yıl önce başladı anne olabilme isteğim ve verdiğim mücadelelerim. Devlet desteği alamadan defalarca denenen ilaç ve aşılama tedavilerinin yanı sıra yaşadığımız umutsuzluklar, psikolojik sıkıntılar ve çevrenin sürekli “Neden Çocuğunuz olmuyor? Sorun kimde?” soruları... İçinde kötü bir niyet olmadan başka ailelere imrenerek bakmak, tam o sırada çocuğun ayağı kaysa “Deniz’in nazarı değdi” diye düşünürler mi korkusuyla bakışlarımı kaçırmak en zoruydu.

İstanbul’un en ünlü hastanelerinin en ünlü profesörüne yaptırdığımız tüp bebek tedavisi de olumsuz sonuçlanınca “Artık yeter” dedim. Nasıl kaldırayım o kadar tedaviyi? Maddi, manevi destek olan bir devlet yok. 4 yıl ödedim bu başarısız tüp bebek tedavisi için bankadan çektiğim krediyi.

Artık her şeyden vazgeçip ağır antidepresanlar kullanmaya başlayıp hiçbir şekilde anne olamayacağıma inanmışken bir doktor çıktı karşımıza.

Embriyo transfer günü, hayatımın en heyecanlı ve en güzel günüydü. Transferimden 6 gün sonra hamile olduğumu öğrendiğim anı anlatamam. Ama sonrası çokça korku ve gözyaşıydı çünkü hamile olduğumu öğrendiğimde düşük tehlikem olduğunu da öğrendim.

7’nci haftamızda bebeklerimden birinin kalbinin atmadığını öğrendik. Ama Yaren’im; doktorumun “mücadeleci annenin mücadeleci kızı” dediği minik mucizem tutundu bana.

Yaren de düşmesin diye devletin ödemediği bazı iğnelerle 21. haftamıza geldiğimizde rahim ağzı yetmezliği teşhisi ile bir buçuk ay hastanede yattım. Devletin doktorları, bebeğin suyu kalmadığı ve kalp atışları zayıfladığı halde doğumumu yaptırmayınca doktorumun talimatıyla özel bir hastaneye gitmek zorunda kaldım. Oradaki doktor, “İyi ki geldin, bebek ölmek üzereymiş” dedi.

Bize 37 gün yoğun bakım kapısında gözyaşı döktüren, doğduğunda korkarım diye yüzünü bile göstermedikleri gözümün nuru kızım… Yokluğunda dinlediğim ağır türküler yerine bana artık çocuk şarkıları dinleten, söyleten kızım. Yaren Naz’ım isminin hakkını öyle güzel veriyorsun ki; yolum, yoldaşım...

Ben 18 yıl sonra rahimde perde, polip, koca koca miyoplar, troid ve şeker hastalığı, ileri derece anksiyete bozukluğuyla başarabildiysem, umut edin. Ve lütfen doktorları çok iyi araştırın. Çünkü biz çocuk sahibi olmak isteyip olamayanların durumu istismara çok açık. Ne yazık ki en kolay kazanç kapısı olarak görülüyoruz bazı işgüzarlar tarafından.

Fotoğraf: Freepik

İlgili haberler
Ekmek ve Gül dergisi Şubat 2024 sayısı

Biz de yoksulluğa, ölüme, terk edilmenin öfkesiyle; insanca, eşit, şiddetsiz, rant uğruna kendi tabu...

Deprem ve ranta karşı kentte eşitlik için mücadele...

Yaşanabilir kentler, kentte yaşayanların ihtiyaçlarını temel alan yerel yönetimler ile mümkün olacak...

İki mahalle, iki hayat, ortak çaresizlik

Kendimden geçtim ama çocuğum için her an deprem olacak kaygısı yaşıyorum. Belediye binalar sağlam mı...