Terk edilmiş bir okulda eğitmen olmak...
Ankara’da adeta terkedilmiş bir okulda öğretmenin gözlemleri çaresizliği, yoksulluğu ve geleceksizliği yüzümüze çarpıyor…

Ankara’nın merkez ilçelerinden birinde, bir orta okulda çalışıyorum. Gecekondularla çevrili. Estetikten yoksunluğu bir yana kelimenin tam anlamıyla dökülüyor.

Okula ilk gittiğimde kocaman vahşi bahçesini beğenmiştim. Çeşitli büyük ağaçlar; ağaçların arasında yetişen yabani otlar, çiçekler; bunları süsleyen(!) çöpler; gruplar halinde ağaçlara konup kalkan serçeler; arada tek takılan saksağanlar hoşuma gitmişti. Vahşi derken bakımsız. Bahçedeki anlamsız duvarın sırrını da sonra öğrenecektim.

Üç katlı, bodrum katında da sınıfları olan, 600 öğrenciye göre yapılmasına rağmen bin öğrencinin kayıtlı olduğu bir okul. Bodrum kattaki atölye olarak planlanan odalar sınıfa dönüştürülmüş bu yüzden. Bodrum katı arada bir su basıyor ve oradaki öğrenciler diğer sınıflara misafir gidiyor.

‘SINIF KAPILARI DÜŞÜYOR, PRİZLER AÇIKTA’

Biz öğretmenlere üç yılda bir verilen, sadece teoride kalan iş güvenliği eğitiminin de bana kazandırdığı farkındalıkla okulu incelediğimde her an başımıza bir kaza gelebileceği endişesiyle çalışmaya devam etmek delirtiyor beni. Koridorlarda öğrenciler koşunca okul sarsılıyor ve bir depremzede olarak ben çok korkuyorum. Sınıf kapıları arada bir düşüyor. Şimdiye kadar kimse yaralanmadı bu kazalardan ama bu, olmayacağı anlamına gelmiyor.

Bazı sınıflarda priz kapağı yok. Bir sınıfta tabana yakın priz yuvası açıktaydı. Meraklı bir öğrenci elini sokunca hafif çapta elektrik çarptı. Sonra priz yuvasını kapattılar. Üçüncü kattaki bir sınıfta dersi tavandan üstümüze damlayan sular ve dökülen sıvalar eşliğinde işliyoruz. Bir sınıfta da akıllı tahtanın yan çerçevesi yok, tahtanın beyaz kapağının vidası çıkık, hızlı itsen sana çarpıp yere yapıştırabilir. Sınıfların duvarlarındaki boyalar kavlamış, sıraların durumunu hiç anlatmayayım. Sınıflarda ders işlerken ve koridorlarda nöbet tutarken kirden, pastan, kokudan burnumuzun direği kırıldı kırılacak oluyor bazen. Okulun ön tarafındaki toplanma ve spor alanı zeminin bozulmasından dolayı taşlarla dolu.

NEREDEN BAKSAN SORUN

Yeri gelmişken okulun sosyal çevresinden de bahsedeyim. Beynelmilel bir okul. Suriyeli, Iraklı göçmen çocuklar, Azeriler, Romanlar, yetmiş iki milletten insanlar… Çoğunun ortak noktası yoksul olmaları, mecbur kalınmadıkça yapılmak istenmeyen işlerde çalışan, bazıları hapishanede olan velilerinin olması; bazılarınınsa hiç velisinin olmaması. Sorunlu aileler, evde sokakta çocuğuna şiddet uygulayan, bu şiddeti bazen okuldaki diğer öğrenci ve velilere yönelten veliler…

“Çocuklarımız bizim aynamızdır” sözü bu okulda çok geçerli. Fiziksel ve sözlü şiddet uygulayan, küfürsüz konuşamayan, akademik düzeyleri yerlerde sürünen, Türkçe okuyup yazmayı bırakın, hiç konuşamayan öğrenciler var. Bireyselleştirilmiş Eğitim Programına dahil edilen yani öğrenme güçlüğü çeken öğrenci de çok. Hem akademik hem davranış açısından sorunlu, yaşları on ile on beş arasında onlarca çocuk… Yukarıda bahsettiğim okul bahçesindeki anlamsız duvarın, okuldan kaçmaya çalışan öğrenciler ve geceleri okula hırsızlık amacıyla girmeye çalışan kişiler için yapılmış olduğunu öğrenince duvar biraz anlam kazandı.

ÇOCUKLAR OKULA AÇ GELİYOR

Okulda kantin yok. Okula en yakın bakkal veya market on dakika mesafede yani su ve yiyecek götürmezsen tüm gün aç susuz çalışacaksın. Bazı öğrenciler okula aç geldiği için kendimize simit vb. alırken birkaç tane fazladan alıyoruz, dolabımızda yedek çubuk kraker, ayran, meyve suyu bulunduruyoruz acil açlıklar için.

Okulda öğretmen yönetici ve hizmetli açığı var. Kıdemli öğretmeni müdür yardımcısı olarak görevlendirmek, ücretli öğretmen ayarlamak, taşeron firmalardan temizlik görevlisi bulmak gibi çözümler bulunmuş. Anlayacağınız, kimse bu okulda çalışmak istemiyor.

Okul PIKTES kapsamında yani geçici koruma altındaki, bir başka deyişle yabancı öğrencilerin ülkemizdeki eğitime erişimine katkıda bulunmak amacıyla MEB tarafından yürütülen bir eğitim projesi. Bu proje AB fonlarıyla destekleniyor. Normalde bu okula diğer okullardan daha fazla ödenek ayrılması lazım fakat geçen yıl normal ödenek bile gönderilmemiş.

10’LU YAŞLARINDA ÇALIŞIYORLAR

Buraya kadar sorunları anlattım. Şimdi çözümlere, daha doğrusu çözümsüzlüklere geçeyim. Evvelâ okulun fiziksel sorunlarına çözüm bulmak için ödenek isteği umursanmayan yöneticiler, kişisel bağlantılarıyla birilerinden destek alma arayışına girmişler. Bu girişimlerden şimdiye kadar bir tek bilgisayar desteği geldi.

Okuldaki öğretmenlerin çoğu öğrencilerin akademik ve davranışsal açıdan gelişmeleri için çaba gösteriyor. Olumlu sonuçlar alıyoruz zaman zaman fakat bu konuda okulun fiziksel koşulları, eğitim sistemindeki çarpıklıklar, velilerin destek olacak bilinçte olmaması, ekonomik sıkıntılar elimizi kolumuzu bağlayan, bizi aşan sorunlar.

Normalde göçmenlerin uyum sağlaması için özellikle okullarda etkin bir uyum programı uygulanması gerek ama bizde saldım çayıra, mevlâm kayıra anlayışıyla göçmenler ve okullar terk ediliyor. Bırakın göçmenleri, ülkemizin çocukları da yoksulluğa, şiddete, istismara terk ediliyor. Çocukların bulduğu çözümler ise içler acısı. Kimi daha onlu yaşlarda tehlikeli işlerde çalışıyor, kimi pavyonda çalışan annesi gibi konsomatris olmayı düşünüyor. Öğrenilmiş çaresizliğin daniskası burada.

ÇARE YİNE MÜCADELE

Saatlerce çalıştığımız bir yerde, bizi dürten, gözümüzden, aklımızdan çıkmayan sorunlara göz yumacak değiliz ancak bu kadar terk edilmiş çocukla dolu, terk edilmiş bir okulda çalışmaya devam etmek de işkenceden farksız. Her şeye rağmen mücadeleye çoğalarak devam etmekten başka çaremiz yok. Bu yazıyı yazmaktaki ve diğer çabalarımdaki amacım, bu bilinçle hareket etmemdendir. Henüz aklım ve vicdanım yerineyken aklı ve vicdanı yerinde olanlara seslenmek istedim. Yeryüzü özgür ve adil oluncaya dek…

Fotoğraf: wirestock/ Freepik

İlgili haberler
Ne veliye, ne öğrenciye MEB bütçesi sermayeye, cem...

Mili Eğitim Bakanlığı Bütçesi Mecliste Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülüyor.

Halkın yüzde 90'ı okullarda bir öğün ücretsiz yeme...

Metropoll Türkiye'nin Nabzı Kasım 2022 raporunda "1 öğün ücretsiz sağlıklı yemek" talebine yer verdi...

Ekmek ve Gül dergisi Şubat 2024 sayısı

Biz de yoksulluğa, ölüme, terk edilmenin öfkesiyle; insanca, eşit, şiddetsiz, rant uğruna kendi tabu...