MEKTUP
'Öğrencilerimize kek yapıp dağıtıyoruz bazen, bazen de sandviç, yarısını peçeteye sarıp saklıyorlar. Akşam yerim öğretmenim diyorlar, yine şov mu yapıyorlar?'
Özak Tekstil’de işten atılan ve arkadaşları ile birlikte direnişe geçen Seher Gülel daha önce futbolcu olduğunu, şimdi ise işçi olduğunu belirterek, fabrikadaki çalışma koşullarını yazdı.
Sendikal hakları, insanca bir çalışma ortamı için direnişte olan Özak işçilerine Özel Sektör Öğretmenleri Sendikasından dayanışma mektubu gönderildi.
Yıldız Teknik Üniversitesini kazanarak İstanbul'a gelmiş ve barınma konusunda kaldığı yurtta pek çok sorun yaşamış olan Pelin, katıldığı 25 Kasım eyleminin ona hissettirdiklerini anlatıyor.
'Eğitim emekçilerinin yaşadığı ekonomik mağduriyet giderilmeli ve adaletli bir ücret artışı sağlanmalıdır. Öğretmenlerin ek ders ücretleri günün şartlarına göre düzenlenmelidir.'
Salcomp'tan işçi kadınlar anlatıyor: Bizim uğradığımız şiddet bir hak meselesi değil mi?
25 Kasım’a giderken bir kadın işçi yazdı: Sadece bugün değil her gün mücadele etmeliyiz, etmek zorundayız ancak bugün alanlarda değilsek fabrikamızda ortak ses olmalıyız!
'Acilen tedavilere değil koruyucu önlemlere bütçe ayrılmalı. Diyanet ve savunma sanayisine ayrılan bütçe artırılırken sağlık ve eğitime ayrılan bütçenin giderek azalmasının önüne geçilmeli.'
İstanbul Kadıköy'de bulunan Kandilli Koleji patronu tarafından saldırıya uğrayan Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası üyesi kadın öğretmenler, yaşadıklarını Ekmek ve Gül'e mektup olarak yazdı.
Malatya’da BİRTEK-SEN üyesi iki kadın işçi eşleri ve babaları aranarak emniyete çağırılmış, kadın işçilere “Beyniniz yıkanıyor” denmişti. Sendika üyesi bir kadın işçi yaşadıklarını anlattı.
İstanbul Maltepe'den bir öğretmenin anlattığı okulunda yaşanan bir olay, yoksulluğun, hakların 'yardım'a indirgenmesinin görünümlerini ortaya seriyor.
Bakanlık hangi kriterlere göre nafaka düzenlemesi yapmak istiyor! Zaten hem maddi hem manevi olarak yıkım yaşadığımız bu dönemde, bir yıkım da devletin kendisinden geliyor.
Açlık sınırının altında yaşadığımız bir dönemde, insanca yaşanacak bir ücret mücadelesi verirken, kadın cinayetleri durdurulsun, çocuk istismarı son bulsun derken tüm gündemimiz savaş oldu.
‘İlkokula giden oğlumun beslenme çantasını dolduramıyorum eşimin geliri yetersiz geliyor. Çocuklar uyuduktan sonra eşimle ettiğim tek sohbet ek iş aramaya dair.’
Ev aynı, eve yatırım yok, kiracıya eziyet çok. 2 bin 500 liralık ev kiramı ev sahibi 7 bin lira yapmak istiyor.
Bazı sendikalara ve Mili Eğitim Bakanlığına göre bir öğün ücretsiz yemek ekonomik bir yük fakat öğretmenleri tek tipleştirmek için beyaz önlük hediye edilmesi ekonomik olarak göze gelmiyor.
Bundan önceki dönemde siyasetle, ülkenin koşullarıyla hiç ilgilenmemiştim. Çünkü benim param bana yetiyordu. Yağımda kavruluyordum. Gerisi de beni ilgilendirmiyordu. Ne kadar da yanlışmış.
KYK sorunu, yemek problemi, barınma problemi, hijyen problemi gibi… Tüm bu problemlerin içerisinde son noktayı koyan bu ihmalkârlık bize bir daha gösteriyor ki bu bir kaza değil, cinayettir.
Savaştan çıkan olur mu savaşmamış gibi! Mutlu olabilir mi, geride kalanlar? Dünyanın herhangi bir yerinde, herhangi coğrafyasında ölürken kadınlar çocuklar, canlar… Nasıl rahatına bakar insan?
Eskişehir'de 5 gün içinde iki üniversite öğrencisinin intihar etmesi üzerine Eskişehir'den üniversite öğrencisi Zehra Ceylan Ekmek ve Gül'e mektup yazdı.
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.