DERGİMİZDEN

Üç sene rötarlı sendika otelini görebilen kadınlar, ev işlerinin misliyle tatilde üzerlerine bineceği için en azından tatilde bu yükten kurtulmak isteyen kadın işçiler… Arçelik işçileri anlatıyor.

Yaz mevsimi tatili getirir de akla, hayalin ötesine geçer mi o düşünce… Bu koşullarda zor. Şengül Kara anlatıyor…

Ömrü yoklukla geçen Hediye, tekstildeki işinden olunca aylarca işsiz kalıyor, pazardan çıkma ürün topluyor. Sonunda bir işe giriyor ama koşulları umduğu gibi olmuyor…

Çeşit çeşit diyet, değişik değişik instagram filtreleri, hepimizin üstünde bir “daha zayıf, daha güzel, daha seksi” olma baskısı. Peki neden? Filiz Gür bu ay ‘İdeal kadın da kim?’ diye soruyor.

‘Seçimi çok az bir farkla kaybettik ama mahallede çok fazla kadına ulaştık, onlarla yan yana geldik ve desteklerini sağladık...’

Hem yoldaşlarının, hem fakirin fukaranın, halkının yanında yaz kış koşuşturan, güler yüzünü mahpustakilerden hiç esirgemeyen biriydi Elif Tuncer.

11 yaşındaki Meryem’in okulda kalem tutması gerekirken fırında ekmek saran ellerinin ve sorumluluğunu bilmeyen devletlilere serzenişin hikayesidir bu…

Kız meslek lisesi öğretmeni Songül, öğrencilerinin kaygılarını ve her türlü zorluğa rağmen eğitim almak ve özgürleşmek için gösterdikleri inadın güzelliğini anlatıyor.

Aşılama, toplumun her kesimine hızlı, yaygın, eşit bir şekilde yapılmalı Yurttaşlar da hem kendi sağlıklarını korumak, hem de topluma bulaşıcı hastalığı taşımamak için aşılanmak için gönüllü olmalı.

Bu ay Sınırların ötesinde İngiltere, Avustralya ve Suudi Arabistan’a uzanıyoruz.

Sevil Aracı, Maria Suphi, Bir Direniş Öyküsü adlı romana dair yazdı.

Denizaşırı ülkelerde göçebe ev işçiliğine zorlanan Filipinli kadınların ‘hizmetçiliğe eğitildikleri’ bir merkezde yaşanılanları anlatan ‘Denizaşırı Hizmetçiler’ bu büyük sömürüyü gözler önüne seriyor.

Dergimizin bu sayısında atölyelerden, işçi emekçi semtlerden, mahallelerden, birbirine yol arkadaşlığı yapan kadınların, korku ikliminde dayatılanlara karşı ‘değiştirme’ sözü dile geliyor.

Mafya-devlet-sermaye çetesinin kirli ilişkileri tek tek ortaya serilirken, halka ama en çok da kadınlara “senin hayatın değersiz” duygusu pompalanıyor.

Adile Doğan, işçi kadınların ortaya saçılan devlet-mafya- sermaye düzenindeki kirli ilişkilerle ilgili tartışmalarına dair izlenimlerini yazdı.

Gıda işçisi kadınlar anlatıyor: ‘Aslında bizim çalıştığımız, yorulduğumuz bundan kat kat fazlası eder de bunu bile çok görüyorlar. Biz yoruluyoruz onlar yiyorlar.’

‘Sırf sık sık su içmeye gitmeyelim de tuvalete gitmeyelim diye sebilleri hepimizin uzağına koydular. Bunlar insanca koşullar mı, soruyorum size?’

‘Bizi kimse kurtarmayacak, bunu bilmek lazım. Bizim birlik olmamız lazım ki ne o arkadaş evindeki eşyayı satacak duruma gelsin, ne diğeri temizliğe gitsin, ne de açlıkla ölüm arasına sıkıştırılalım.’

Bedenlerimiz kaldırmıyor artık. Çocuklarımızı göremiyor, evliliklerimiz sonlanıyor, yaşadığımız depresyon nedeniyle intiharın eşiğine getirilmiş durumdayız.

‘Yağ 15 günde 75 lira olmuş, kaşar peynirini 39 liraya alıyorduk o da bir haftada 48 lira olmuş. Fiyatların bu kadar artması fırsatçılık.’
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.