MEKTUP

Adana’da apartman yöneticisinin yıllar boyu süren tacizine maruz kalan kız çocuğunun ablası Ekmek ve Gül’e mektup yazdı.

Müftülere nikah yetkisi verilmesini okurlarımız çevresindekilerle konuşup tartışıyor. Genellikle içeriğinin bilinmemesinin altı çiziliyor.

Binlerce yıl topluma şifacılık eden, toplumsal yaşama kaynaklık eden kadınlar şimdi yaşamın kıyısına itilen, baskılanan, eve hapsedilen kesim olmuş durumda.

Çorlulu kadınlar ‘Atma, paylaş’ kampanyası ile bir araya gelip eşyalarını paylaşıyor, dertlerini konuşuyor.

“Başka kimsenin başına böyle bir olay gelmemesi için, başka kimsenin yüreğine bu acının düşmemesi için adaletin sağlanması lazım. Bunun için bu olayın peşini bırakmayın.”

Okuduğu lisenin önünde pompalı tüfekle öldürülen Helin’in yaşamını, çocukluğunu annesinin arkadaşı Adile Doğan anlattı.

1980 Darbesi sonrası Mamak Cezaevinde tutuklu kalan ve cezaevi anılarını anlattıkları Kaktüsler Susuz da Yaşar kitabını çıkaran kadınlar tutuklu insan hakları savunucusu İdil Eser’e mektup yazdı.

Eşi TÜPRAŞ’ta çalışan bir kadın, çocuğu ‘Babam öldü mü?’ diye sorduğunda ‘Hayır’ cevabını verdiğini söylüyor ve soruyor: ‘Peki yarın ne olacak?’

Bugün fabrikalarda, depolarda ve diğer çalışma yerlerinde bir sürü kız kardeşimiz eşitsizliğe maruz kalıyor. Bu tür olaylara biz susarsak herkes susar. Susmayalım.

Fabrikada haremlik selamlık yapıp erkek ve kadınların sigara içtikleri, yemek yedikleri alanları ayırdılar. Türban takmaya zorluyorlar. Ustabaşı bağırıyor; türbanlarınızı bağlayın!

Bunca sıkışmışlığın arasında yine de kadınlarla bir araya gelip iş çıkışı kendimize zaman ayırmaya çalışıyoruz. Çünkü işyerindesohbet etmeye ve birbirimizin derdini dinlemeye zamanımız olamıyor.

Hakkari Yüksekova’dan İstanbul’a uzanan bir yaşam Lorin’inki. Hem açık öğretimde okuyup hem de tekstil işçiliği yapan 25 yaşındaki Lorin, insanın sömürülmediği bir dünya istiyor.

Ankara Üniversitesi Kadın Çalışmaları Anabilim Dalı öğrencileri ve Dünya Kadın Yürüyüşünün ortaklaşa yürüttüğü bir atölye feminizm atölyesi. Kadınlar bu atölye ile farklı tartışmalar yürütüyor.

“Ben hayalini kurduğum hiçbir şeyi yaşamadım. Küçük bir çocukken hayalim gelinlik tasarımcısı olmaktı. Tasarımcı olmayı bırak ilkokula bile gidemedim. Okula gitmek için çok ağladım ama göndermediler.”

Saygı görmek için erkek mesleği yapmak, erkek gibi çalışmak mı gerekiyor? Biz sadece kadın olduğumuz için cinsiyetimizden ödün vermeden kadın gibi çalıştığımızda saygıyı hak etmiyor muyuz?

“Devlet okuluna da yazdırsan masrafı bitmiyor” diye isyan edeni, her sabah okula kendi bırakmak zorunda kaldığı için işyerinden uyarı alanı, okulun bekçisi olanı. Kadınlar anlatıyor yaşadıklarını.

Metal işçisi bir kadının başından geçen taciz olayına ilişkin fabrika yönetimine gidip hak araması ancak bu talebin karşılık bulmamasına diğer işçi kadınlar tepkili. Neler olduğunu onlardan dinleyelim

Alibeyköy İSMEK’te kursa giden ortopedik engeli olan Melek tuvalete rahat girebilmek için kurs yöneticisinden seyyar merdiven koymalarını istiyor. Aldığı cevap ise ‘Engelliler buraya gelemez’ oluyor.

Balıkesir’den bir taşeron işçi işyerinde şefiyle yaşadığı sorunları anlatıyor: “Şefin arkasında parti var, ona güveniyor; Ak Parti. Sürekli hakaret ve tehdit ediyor hepimize.”

Toplum ve aile baskısı ile ‘özgürlük’ kavramının anlamına uzak yaşadığını ifade eden, ataması yapılmayan bir öğretmen adayı Filiz, dört duvar arasında yeşerttiği umudu ve yaşamını anlatıyor.
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.