Ben Perpa İş Merkezinde hizmet sektöründe çalışan bir kadın işçiyim. Perpa İş Merkezi yüzlerce iş yerinin bir çatı altında toplandığı oldukça büyük bir yer. Yemeğimizi iş merkezindeki restorant ve büfelerden alıyoruz. Bir gün yemek için gittiğimde yaşadıklarımı paylaşmak istiyorum.
Yemek istediğimiz restoranda servis getirenler okul çağındaki Suriyeli çocuklardı. Bir kaçıyla iletişim kurup kaynaşmıştım. Türkçeyi iyi bilen 12 yaşlarındaki Muhammet, savaş nedeniyle ailesiyle birlikte Türkiye’ye gelmişti. İlk kayıtları Osmaniye’de alınmış, sonra yaşamlarını yeniden şekillendirebilmek için mega kent İstanbul’a taşınmış ve çalışmaya başlamışlardı.Bilmedikleri bir ülke, bilmedikleri bir şehir, zorlu bir hayat onları ve binlerce mülteci aileyi bekliyordu.
Muhammet girişken bir çocuktu, sevimliliğiyle kendini bizlere hızla sevdirdi. Diğer mülteci çocuklar yabancılık çekiyorlar, servisi yapıp bir an önce gitmek istiyorlardı.
O küçücük bedeniyle kendinden ağır tepsiler taşıyan Muhammetle kısa da olsa sohbetlerimiz oluyordu. Eğitimine devam etmek isteyen Muhammet bunun için adım atmış, işyeri ile konuşup bir iki saat erken çıkıp eğitimine devam etmek için plan yapmıştı.
Bir gün servisi Türkiyeli başka bir genç yaptı. Sorduğumda “Abla onların işine son verildi, çünkü devlet kaçak mülteci çalıştıran yerlere cezai işlem yapacağını söylemiş. İşveren de göze alamamış çalıştırmayı” yanıtını verdi. Bu durum beni çok üzmüştü. Belli bir tarihe kadar İstanbul’da olacakları sonra da nüfusa ilk kayıt oldukları yerlere gönderileceklerini söyledi.
İki gün üst üste işyerindeki yemek tabaklarını almaya mülteci çocuklar geldi. Muhammet’le her zaman olduğu gibi çok kısa aralıklarla konuşabildik. “Abla bizi Osmaniye’ye yoluyorlar
Orada da iş buluruz, okula da giderim” diye heyecanla anlatıyordu. Nasıl bir cenderenin içine düştüğünü kavrayamamıştı bile çocuk.
Bir gün başka bir büfeden sipariş vermiştik. Siparişleri getiren kişiye Suriyeli mültecilerin gönderilmesini sorduğumda; “Devlet doğru bir yol izliyor. Suriyeli mülteciler önce kayıtlı oldukları yerlere sonra da ait oldukları topraklara gönderilecek. Ülkedeki işsizlik sorunu çözülecek” dedi. Suriye düşmanlığı insanlara öyle iyi işlenmişti ki, ülkedeki her sorunun faturası Suriyelilere kesiliyordu. Savaşın sancısını çeken, geldikleri yerlerde yaşayabilmek için en küçük bir dala tutunan onca insan gittikleri yerde ne yapabilecek, nasıl ekmek bulabilecekti, bunu düşünen yoktu. Tüm damarlarımızda dolanıyordu Suriyeli düşmanlığı.
Hepimiz bir gün mülteci olabiliriz, başka topraklarda hiç bilmediğimiz yaşamlara sürüklenebiliriz. Bunları ne kadar düşünüyoruz. Çocuğuna süt almak için mülteci kampı görevlileri tarafından fuhşa zorlanan, IŞİD tarafından alıkonulan, satılan, tecavüze uğrayan kadınlar ne kadar geliyor aklımıza. Ya gönderilme korkusuyla evinden ekmke almaya bile çıkamayanlar...
Suriyeli mülteciler bizim sınıf kardeşlerimizdir. Onları hor görmek, aşağılamak, onlarla ayrışmak yerine dil, din, ırk gözetmeksizin tüm sınıf kardeşlerimizle mücadeleyi yükseltmemiz gerekmektedir.
İlgili haberler
Mülteci kadınlar: Barış istiyoruz, başka bir şey d...
İkitelli’de ikamet eden Suriyeli göçmen kadınlara barışı ve savaşı konuştuk. Aslında biz barışı sord...
Şiddetin yalnızca suretine değil esasına karşı da...
Saldırıları püskürtürken, yalnızca kâğıt üstündeki haklarımıza sahip çıkmakla kalmayıp, bu hakları k...
O çığlıkta hepimizin ‘başka bir hayat özlemi’ var!
‘Ölmek istemiyoruz’ çığlında özetlenen başka bir hayat özlemi, dergimizdeki kadın hikayelerinin teme...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.