Emine Bulut’a mektup
Kadınlar fark yarattı, bilinçlendi, özgür olmak, kararlarını kendileri vermek istiyor artık. Toplumu yönetenler, bu akışı durduramayacak. Sen yaşamak isterken öldürüldün, biz seni de hep yaşatacağız.

Günümüzde artık mektup pek yazılmıyor. Kırıkkale bir yer, ortaokulu orada okudum. Silah Fabrikasıyla, tepedeki askeri Mahvel (toplanma yeri) ile bildik ataerkil bir kasaba. Bir eski koca, Fedai Baran canavarı yangın yaktı yüreklerde. Herkes elini boğazına götürdü, senin kesiğini kendisinde yokladı.

“Yaşamak istiyorum” dedin Emine Bulut. Yaşamak, din, ahlak, hukuk, tıp katında en buyurucu ilke değil mi? İnandığımız her şey tersine döndü.

Dine çevirdiğimizde yüzümüzü ders kitaplarında “kocaya itaat” kültürü ile büyütülüyoruz.

Başat ahlak “başkasını öldürme” diye başlamaz mı?

Hukuk desen şu dönemde pek hükmü olmasa da, Anayasa’da en temel hak, “yaşama hakkı” değil mi?

Tıp desen “yaşatma” üzerine kurulmamış mı?

Üstüne üstlük Diyanet, “kadının canı, onuru hakları dokunulmazdır ve emanettir” demiş. Bu toplumda, bu açıklama “erkekler kadınları öldürmeye devam edin” demenin bir başka türlü ifadesidir. Kadınlar, insan olarak toplumun bağımsız unsurudur, tıpkı erkekler gibi, anlayana.

Erkek olmayı şiddetle özdeşleştiren, kadın olmayı ikincil kılan bu toplum çürümüş. Yayınevlerinde yeni çıkan kitaplar hep kişisel bozukluklar ve terapi üzerine. Anne, baba nasıl olunur, merak konusu. Çocuklar topluma asker ya da anne olmak için yetiştiriliyor. İnsan nasıl olunur, düşünmek bile yasak. Askerliği, anneliği reddetmek gelemeyen baharlara ertelenmiş. Sanki toplum kurban/cellat üzerine temellenmiş.

Sen son nefeste “yaşamak istiyorum” sözlerini kime söyledin? Ülkeyi yönetenlerin halleri, tavırları önceden belirlenmiş. Sistematik bir şiddetle iktidar ayakta duruyor. İktidarın kendini yaşatmaktan başka planı yok. En ala şiddeti o yaratıyor, normali şiddet üzerinden üretiyor.

Bak, canavar Kırıkkale’deki cezaevinden Bolu’daki F Tipi “Yüksek Güvenlikli” tek hücreli cezaevine nakledilmiş. Seni koruyamadı, onu korumaya aldılar. Biliyorlar yani korumayı da. Seni neden koruyamadılar? İstanbul Sözleşmesi, kadını korumak için önce toplumsal şiddeti önleyeceksin diyor. Ama önleyemediler, işte.

Ölümünden sonra katilini koruyor. Böyle yapmalı da. Çünkü devlet kimseyi öldüremez. Bu başlı başına şiddet olur. Başkaları da, şiddet uygulayanlar da sonra binlerce bahane uydurur. Ev işi yapmadı, ayrılmak istedi, başkasını sevdi... sonu gelmez nedenlerin. Yani kadın cinayetlerinde idam cezasını düşünmek bile suçtur. Önleyemediyse, arkasından 6284 sayılı kanun koruma tedbiri al der, bak senin hatan da var. Daha 2014 yılında canavar işinden olmasın diye şikâyetini geri çekmişsin. Hoş koruma tedbirinin pek faydası da olmazdı. Çünkü uygulamada boşluk var, takip yok, olsa da canavarları engelleyemiyor.

Ah, keşke, ücretsiz bir avukatla görüşme hakkı tanınsa, kadınlara. Yargı Strateji Belgesi bu anlamda bir işe yarasa, kamusal yargıdan önce, sivil avukat el koysa şiddet gören herkese, özellikle de kadınlara.

Canavarın “çocuğumu görmek istiyorum, seni geri almak istiyorum” demesi en büyük tuzak. Savcılık iddianamesinde canavarın senin yanına gelirken, öldürmeyi tasarladığını yazıyor. Bak, bu olayda suçların en büyüğü, senin güzel kızının zaman zaman o canavarın evinde kalmasıdır. Hukuk tarafından verilen bu izinler, senin duygularınla önlenebilmeli. Kadın cinayetlerinde gördük, toplum canavarlar yaratıyor, ancak yakınındakiler gerçek tehlikeyi sezebilir. Çocuk almaya yönelik mahkeme kararlarında annenin sağduyusu asıl olmalı. Kızının feryadı “anne lütfen ölme” duygusallıktan öte anlamlıdır. Varoluşun bilince çıkmasının çaresiz haykırışıdır.

Toplumun gerçekleri ortada, biliyorsun. Yoksulluk, açlık, sefalet, şiddet iç varlığımızı bozuyor. Hepimizin içinde iyilik kötülük yarışıyor. Türlü sarsıntılarla düşünsel ve ruhsal dengemizi kaybediyoruz. Toplumsal kâbus ve korkularla yanılsamalar, bize yaşamı zehir ediyor. Buna karşı kendi varoluşumuzu gerçekleştiremiyoruz, gerçek insan olamıyoruz. İnsan olamadan yanlış ilişkiler kuruyoruz, evleniyoruz, çocuk yapıyoruz.

Kadınlar fark yarattı, bilinçlendi, özgür olmak, kararlarını kendileri vermek istiyor artık. Toplum adına söz sahibi olanlar, toplumu yönetenler, bu akışı durduramayacak. Sen yaşamak isterken, öldürüldün, biz ayni duygularla seni de hep yaşatacağız. Rahat uyu.


İlgili haberler
Bir kadının hayatını kurtarabiliriz

‘Birlikte göstereceğimiz her çaba belki bir kadının canını kurtaracak. Hep düşünün ve bunun için bir...

Başka Merve’lerin ölmemesi için birleşmeliyiz

Ailemizin yaşadıkları üstüne birçok haber sitesinin uydurma haberleriyle acımız katlandı ve sinirler...

Emine Bulut’un katili indirimden faydalanmak istiy...

Emine Bulut cinayeti iddianamesinin detayları ortaya çıktı. Savcı, sanığın ‘haksız tahrik’ indirimin...