MEKTUP

Fabrikalarda, mağazalarda çalışan üniversite mezunları…

Artık öğrenci değilim, mezun oldum ama hâlâ yarı zamanlı şekilde çalışmak zorunda kalıyorum. Bu işten başka çarem de olmadığı için kabul ettim.

Çocuğun gözüyle ırkçılık

İzmir’den bir Ekmek ve Gül okuru, yakılarak öldürülen üç Suriyeli gencin ardından yazdı…

‘Zifiri karanlıkta okula, işe gitmek istemiyoruz’

Türkiye’de 2016 yılından beri uygulamaya devam ediyor. karanlıkta okula ve işe tedirgin giden kadınlar ve çocuklar durumdan muzdarip: Sinirliyiz, dikkatimiz dağınık, odaklanamıyoruz.

Bütün erkekleri sokaktan toplasınlar o zaman

‘Belediyelere seslenmek istiyorum; insan olmak, vicdan sahibi olmak her şeyden önemli. Sokağın bir köşesinde yatan, bir kuru ekmek yiyip yaşayan bu masum canlara kıymayın…’

Şehir Hastanelerinde sağlıkçı olmak: 'Sinir hastası olduk'

“Gittikçe artan kriz yüzünden işimizi bırakamaz olmuşken üzerine eklenen pandemi nöbetlerimiz ve çalışma saatlerimizin artması psikolojik bunalımı beraberinde getiriyor.”

İşten atılan çağrı merkezi çalışanı: Biz beraberken güçlüyüz!

Tüm zorluklara rağmen elimden gelenin fazlasını yaparak çalıştım. Fakat ayaklarımızın üstünde durmamıza izin verilmiyor. Bugün 'küçülmeye gidiyoruz' deyip çoğunluğu kadın olan işçiler işsiz kaldı.

“Asgari ücreti ‘müjde’ diye açıklayanların oyununu birlikte bozalım”

‘Asgari ücret diye açıklanan miktar ihtiyaçlarımıza cevap vermezken neyin müjdesinden bahsediliyor. Bu düpedüz halkın aklıyla dalga geçmektir.’

Zamlanan etiketleri değiştirirken gözlerim doluyor

Asgari ücretin 4 bin 250 lira olarak açıklanmasının ardından Migros market işçisi bir kadın 'hayatın ucuzlaması lazım' diyerek tepkisini dile getiriyor.

'En azından doktora gidebilmek, sağlıklı beslenebilmek istiyoruz'

Çocukluğundan beri yoksulluğun, şiddetin en ağır yüzünü yaşamış Cennet, çocuklarıyla daha iyi bir hayat yaşamak istediğini anlatıyor; asgari ücretin en az 5 bin lira olması gerektiğini söylüyor.

Korkarak dolaşmadığımız bir Batıkent istiyoruz!

Batıkentli kadınlar mahallelerinde artan uyuşturucu ticareti ve çeteleşmenin önüne geçilmemesine tepkilerini kaleme aldı.

Yüz bin lira alıp ‘Geçinilebiliyor’ demesinler

'Ekmek olmuş iki buçuk lira. Ben çocuklarıma meyve, sebze yedirebilecek miyim?'

Şiddete ‘Dur’ demek için dayanışmaya daha çok ihtiyacımız var

Bizler sürekli şiddete mahkûm ediliyoruz, öldürülüyoruz. Hükümetin kadın düşmanı politikaları devam ettiği sürece ne fabrikada ne de ülkede koşullar düzelecek ne de biz kendimizi güvende hissedeceğiz.

Bugün değişerek eve gidiyorum

Kemalpaşa Belediyesinde kısa bir süre önce örgütlenen Genel İş İzmir 7 Nolu Şube, 25 Kasım vesilesiyle İşçi Kadın Buluşması yaptı. Bir kadın işçi etkinlikten kendine kalanları Ekmek ve Gül’e yazdı.

İlknur’un ardından…

5 Kasım günü işten eve dönerken Selçuk G. tarafından katledilen Lüleburgaz Belediyesi çalışanı İlknur Gökay Tuncel’in arkadaşı Şenay Ünlü, İlknur için yazdı.

Milyonlarla oynayanlar milyonların geçimini belirleyemez

“Fabrikada kadınların çoğu ek iş yapıyor, çünkü geçinemiyoruz. Gündeme atılan 3500 gibi bir para hiç kimsenin karnını doyurmaz. Bizim nasıl geçineceğimizi milyon dolarlarla oynayanlar belirliyor.

Fabrikada bu kez de kılık kıyafetimiz dert oldu!

'Sendikalaştıktan sonra direkt kadınlara yönelik çeşitli kısıtlamalar gelmeye başladı. Bunlar aslında yüzde 80’i kadın işçilerden oluşan bir fabrikada direkt kadınları hedef alan yasaklar.'

Kurtulma imkânı olan hangi kadın katlanır şiddete?

Yaşadıklarım ağır ve yaşayacaklarım de öyle olacak gibi duruyor. Ama ben Ekmek ve Gül’ü takip ettiğim 2 yıllık süreçte öğrendim ki kadın dayanışmasının aşamayacağı hiçbir şey yok.

Hemşirenin ‘yeni’ görevi: Refakatçiye çakmak taşımak!

‘Görev tanımı olmayan mesleğime her gün tanımsız görevler ekleniyor. Arkadaşlarıma sesleniyorum: Yanınızda çakmağınız olsun. Sizden de isteyebilirler. Hizmette sınır yoktur ve yüzünüz hep gülsün.’

'Mücadele bir gün değil, her gün her yerde'

25 Kasım yürüyüşüne ilk defa katılan bir genç kadın, hissettiklerini ve eşit, adil bir dünya talebini kaleme aldı.

‘Verdiğim savaşlarda yalnız olmadığımı biliyorum’

İstanbul Üniversitesi öğrencisi Sema, İstanbul'da katıldığı 25 Kasım yürüyüşünden sonra hissettiklerini ve şiddete karşı mücadeleye dair düşüncelerini yazdı.