Yaz boyu havalar kavurucu sıcak geçti. Zaten birçok insan ekonomik endişeler yaşıyor, kimse artık gülmüyor, veliler sabah çocuklarının kahvaltılıklarını düşünüyor. Yani kısaca, herkeste bir yaşam kaygısı. Ben de aynı şeyleri yaşıyorum. Hani koyun can derdinde kasap et derdinde, misali. Ne mi oldu bana? Anlatayım…
Zaten yorulmuşum. 54 yaşımdayım. Bir lisede öğretmenim. Pandeminin başlangıcından beri Güzelyalı’da oturan hasta annem ve babama yemek yapıp, evlerini temizliyorum. Annem hiçbir şey yapamıyor. Hemşire emeklisi ve bu topluma çok fazla emeği geçmiş. Babam da emekli sağlıkçı. Biz çocuklarını çok mutlu çocuk ve özellikle hümanist, kimseye zarar vermeyen, yardımsever, doğru insan olarak büyütmüşler; büyüttüler.
Bizim ailede “din” değil “iyi ve güzel nitelikler” ağır bastı. Çok uç noktalarımız olmamıştır. Ne giyeceğimizi bilen, küçük yaşlardan beri yerine göre giyinen insanlarız: denizde bikini, uyurken pijama, düğünde konserde allı pullu elbiseler, evde temizlik yaparken eski elbise… Bugüne kadar bu konuda bir sorun yaşamamıştım.
Gelelim esas soruna. İzmir gibi aydın ve en özgür (!) şehir ve Güzelyalı… En iyi semt diye biliyoruz.
Bir insan görünümlü yaratık ki eskiden bilinen başarılı bir sporcu imiş, aşağıdan bağırarak beni uyardı. Balkon yıkıyordum. Eski elbisemle, olmayabilirdi ama altımda da şort vardı. Bir ay evvel olmuştu bu. Dün babamı durdurup “Burada birbirimize girdik, kızınıza söyleyin, doğru düzgün giyinsin, ben bacımızı korumaya çalıştım”, demiş. Babam da yaşlı adam, bir şey dememiş; üzülmüş, geldi bana söyledi. Canım çok sıkıldı.
Beni koruyormuş!
Şaşkınım. Genç kadınları hiç düşünemiyorum. Ben İranlı kadınlar için saçlarımı kazıttım, yaşım başım da çok genç değil. Buna rağmen uyarılar, tehditler…
Düşünüyorum İran, Afganistan gibi ülkeler de bizim gibi laik ülkelerdi. İranlı kadınlar bugünlerde bize sesleniyor: Birlik olun, egemenliğinizi kimseye vermeyin, diye.
İran’da kadınlar ahlak polislerine karşı eylemlere giderken, ben bir öğretmen olarak, özel bir “namus bekçim” olduğunu öğrenmiş oldum. Aslında bana kimse bakmıyor, sanırım kendisi oturup, izleyip, kafasında kuruyor. Din adına. Dini kullanarak… Çok üzgünüm ve kızgınım. O şahsa Arabistan’a bilet mi alayım, savcılığa mı bildireyim yoksa serbest mi bırakayım?
Ben kafama takmamıştım ama babamı da uyarınca, onlara zarar verir mi diye düşündüm. Bu ülkede en son iki gün evvel vahşice öldürülen müzisyeni hatırladım. Adalet olmayınca bu zavallılar kendini adalet bakanı sanıyor. Canlarını sıkanı ölümle cezalandırıyor.
İçime kapanmak da istemedim, aynı giysiyle, aynı balkonda, bir de bacaklarımı üst üste atıp çayımı kahvemi içtim. Size de mektup yazdım.
Yok korkmuyorum. Bu dünyayı temizleyeceğiz bu parazitlerden.
İlgili haberler
Gelecek kaygısı, geçim derdi, artan sorunlar: Üniv...
Geçim derdi üniversiteli genç kadınları okurken çalışmak zorunda bırakırken, başkaca sorunları berab...
Yurtta tacizi protesto eden öğrenciye disiplin sor...
Abdülmecit B.’nin, Eskişehir Anadolu Üniversitesi Yunus Emre Kız Yurdu’na girerek kadınları taciz et...
Banabi depo müdürü kadın işçileri taciz etti
Yemek Sepeti Banabi deposunda çalışırken işten atılan kadın işçi depo müdürünün taciz ve mobbingine...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.