Geri gönderme kararı mülteci kadınlar için ne anlama geliyor?
İstanbul’da yaşayan mültecilere ilişkin uygulanmaya başlanan ‘geri gönderme’ kararı mülteci kadınları nasıl etkiliyor, gittikleri yerlerde onları neler bekliyor, Türkiyeli kadınlar ne yapmalı?

İstanbul Valiliği “Düzensiz Göçle Mücadele” kapsamında, kentte kaydı olmayan mültecilerin 20 Ağustos’a kadar kayıtlı bulundukları illere geri gönderilmeleri için çalışma başlattı. Türkiye’ye yasal olmayan yollardan girdiği belirlenenler ise sınır dışı edilecek. Valilik, İstanbul’da 547 bin 479’i Suriyeli, toplam 1 milyon 69 bin 860 kayıtlı yabancı bulunduğunu açıkladı. Peki yaşadıkları savaş, travma ve insan hakları ihlallerinin ardından Türkiye’ye gelmek zorunda kalan özellikle kadın mülteciler bu karardan nasıl etkileniyor, Türkiyeli kadınlar ne yapmalı?

1- GERİ GÖNDERME KARARI MÜLTECİLERİ NASIL ETKİLİYOR?
Öncelikle şunu hatırlatalım; zaten savaş nedeniyle travmalara, çok korkunç acılara maruz kalmış insanlardan söz ediyoruz. Ailelerinden insanları yitirmişler, hayatları ve tabii ki maddi olanakları da bir anda alt üst olmuş. Dolayısıyla ciddi bir korku yaşıyorlar ve buradaki hayatları da travmalarla örülmüş durumda. Almaları gereken ücretin üçte birini alıyorlar, çocuklar çalışıyor, kadınlar çok fazla bakım yüküyle karşı karşıya. Zaten yabancı bir toplumda var olmak, o dili konuşamamak, insanlarla iletişime geçememek gibi problemleri var. Şimdi bir de geri gönderme tehdidi eklendi. Bu korku nedeniyle evlerinden çıkamayan mülteciler hayatlarına devam edemiyorlar. İşine gücüne gitmekte zorlanan, Suriyeli olduğunu belli etmemeye çalışan, konuşmasından anlaşılacak diye endişelenen insanlar var. Şimdi savaş şartlarına tekrar dönme riskiyle karşı karşıya kaldılar.

Mültecilerin bir kısmı buraya siyasi nedenlerle sığındı, rejim aleyhtarı olanlar var, geri gönderildiklerinde rejimle yüz yüze kalma korkuları var. Bu konuda herhangi bir gelişme olmadan, ağır insan hakları ihlallerinin olduğu ortama gidecekler, Suriye’nin farklı bölgelerinde yaşam güvenliği hâlâ tehdit altında ve rejim bu insanları halen takip ediyor. Dolayısıyla ciddi anlamda ikincil travma yaşıyorlar.

2- GERİ GÖNDERİLDİKLERİ YERLERDE MÜLTECİLERİ NELER BEKLİYOR?
Bir kere yeniden, sıfırdan yaşamlarını kurmak zorundalar. Zorunlu göç süreçlerinde, insanların savaş vs. nedeniyle hareket ettikleri dönemlerde bunun acısını öncelikle ve en çok kadınlar çekiyor. Evdeki insanlara bir öğün yaratmak, çocuğa bakmak, ev halini kurmak çok büyük bir sorun ve bu yük kadınların üzerinde. Bir öğün yemek atladığınızda ya da karnı doymayacak kadar yemek verdiğinizde bunu çocuğunuza anlatamazsınız. Bunlar o evde annenin, kadının meselesi haline geliyor. Kadınların üzerinde ciddi anlamda maddi ve manevi bir yük var.

Ülkelerinde savaş sona erse de hayatı tekrar elde etmenin çok büyük zorlukları olacak. İnsanların savaştan önceki maddi ve fiziki imkanları büyük oranda zarar gördü, dolayısıyla geri gönderildiklerinde yeniden fiziksel olarak bir ev ortamı kurmak bile çok zor. Örneğin meslek sahibi kadınlar iş kaybına uğradılar, şimdi o kadınlar mesleklerine dönebilecek mi? Türkiye’de doğan nüfus geri gönderildikleri yerlerde eğitim, iş olanaklarına sahip olabilecekler mi? Yanıt ne yazık ki olumlu değil.


3- “GERİ GÖNDERME” SÖYLEMİ TOPLUMU NASIL ETKİLİYOR?
Mülteciler büyük şehirlere, örneğin İstanbul’a iş olanakları daha çok olduğu için, hayatlarını devam ettirme koşulları bir nebze daha fazla olduğu için geldiler. Türkiye içinde geri gönderildikleri yerler açısından düşündüğümüzde, geri gidilecek daha küçük kentler ve buralardaki halkı galeyana getiren bir söylem var karşımızda. Bir de o kente “sürgün” olarak gönderiliyorsunuz, siyasi bir boyutu da var bunun.

Suriyeliler bugün Türkiye’de neredeyse toplum olarak yoksullaşmamızla, ekonomik krizle özdeşleştirilen insanlar haline geldi. Büyük kentlerde bile bu kadar zorluk yaşanırken küçük kentlerdeki halkın metropollerdeki gibi farklı alışkanlıkları, dilleri, hayat tecrübeleri olan insan gruplarını kabul etmeye hazır olduklarını söyleyemeyiz. Üstelik geri gönderildikleri küçük kentlerde de konut, iş sıkıntısı var. İnsanların yeni bir iç göç hareketiyle farklı yerlere zorla gönderilmesi, buralarda yeniden çok büyük sıkıntılar yaratacaktır. Daha gündelik, mahalle arası sorunlar ortaya çıkacak. Bu yerel sorunlar çok ciddi boyutlara ulaşabilir. Üstelik geri gönderme sürecinin ortaya çıkabilecek bu türden ciddi sorunlar konusunda hiçbir önlem alınmadan başlatıldığı düşünüldüğünde korkunç olayların patlak vereceği öngörülebilir.

Şimdiye kadar “Ülkenizi niye savunmadınız” sorusuna yanıt vermeye çalışıyorlardı: “Çünkü düşmanı belli olmayan bir savaş var ve bir gün salonumun ortasına bir bomba düşebilir!” Şimdi bir de şunu anlatmaları gerekecek; “Neden kaldınız, kaçak mı kalıyorsunuz...” Bunlar bir çok şeye sebep olabilir; örneğin ev sahiplerinin kiraları artırmasına, çalışma yaşamında daha fazla simsarların, komisyoncuların kucağına düşmelerine, kalanların sürekli sorgulanmasına... Kötüleşen koşullar ise öncelikli olarak kadınların bedenlerine ve emeklerine saldırı olarak döner.


4- TÜRKİYELİ KADINLAR NE YAPMALI?
Türkiyeli kadınlar olarak almamız gereken tutum çok net; birlikte yaşamanın şartlarını oluşturmak zorundayız. Suriyeli mülteciler bir savaş yüzünden buradalar, kimse keyfinden buraya gelmedi. Aynısı bizim de başımıza gelebilir, ama bu empati kesinlikle yeterli değil.

Bugün yalnızca bir “geri gönderme” sorunuyla değil, insan haklarının yerleşmesi, temellenmesi ve teşkilatlanması açısından da net bir sınavla karşı karşıyayız. Bunu hak temelli bir siyaset yürütebilmenin imkanı olarak da değerlendirebiliriz. Hepimiz için daha insani yaşam şartlarının yaratılması için perspektifler geliştirmek için bu süreci değerlendirmeliyiz.

Dayanışmayı kurmak konusunda özellikle kadınlara çok iş düşüyor. Çünkü bu tür zorunlu göç hareketleri ilk önce ve en çok kadın ve çocukların hayatını etkiliyor. Bu durumun Türkiyeli kadınlar, özellikle de siyasi olarak aktif kadınlar için çok ciddi bir sınav olduğunu düşünüyorum. Hayatın alt üst olması ne demek bunu en iyi biz biliriz.

Suriyeli insanların varlıklarıyla bu toplumun dönüşmesine de çok büyük katkılar yapacaklarına inanıyorum; hem göç siyasetinin yeniden gözden geçirilmesi anlamında, hem kültürel anlamda hem de Türkiye gibi etnik siyasetin olduğu bir ülkede, bu etnik siyasetin de yeniden gözden geçirilmesi için bir avantaj durumundalar.



İlgili haberler
15 yaşında mülteci bir işçi: Emine

Çocuk o daha. Çağlayan’da taş dizimi yaptığı atölyede onun kadar uzun saatler çalışmaya büyük bir in...

4 ülkede mültecilik: Kendimi hiçbir yere ait hisse...

Mahnaz İranlı bir Kürt. 5 yaşında ülkesini terk etmek zorunda kaldı. Irak, Türkiye, Danimarka, İngil...

Türkiye’de mülteci kadınların durumu

Dünya Mülteciler Günü’nde kadın mültecilerin durumunu sosyolog Nilüfer Körükmez ve Suriyeli mülteci...

Türkiye'de mülteci kadın olmak

Ülkelerindeki savaş başta olmak üzere insanlık dışı yaşam koşulları yüzünden göç yollarına düşen mül...

Buralılar, hesap verin

“Emani’nin Türkçe’de anlamı emanetmiş diyorlar. Ateşten kaçarken erkek saldırganlığının en karanlık...

Bir ‘Eşik’ten bir mücadeleye

Yönetmen Dilek Gül ile Eşik belgeselini konuşuyoruz

Suriyeli kadınların güçlenme hikayesi: BİZ DE VARI...

‘Biz de Varız’ kitabında sığınmacı kadınlar kendi hayat hikayelerini anlatıyor ve ‘Biz de varız’ diy...

Bir hayırseverin ‘mültecilere yardımı!’

Sultangazi’de yaşayan işçi bir kadın olan Mevhibe Akdeniz, bir yardım izhihamındaki gözlemlerini yaz...

Mülteci kadınlar anlatıyor: Evde koca baskısı, sok...

İzmir’de yaşayan Suriyeli kadınlar anlatıyor: ‘Hastanede doktorun odasına bile giremiyoruz, evde koc...

Bir mülteci kadının bitmeyen mücadelesi

Suriyeli Sehıldan soruyor: "Devlet büyükleri ‘Bunlar bayramlaşmaya gitti, orada kalsın’ diyor. Unutt...

Mülteci kadınlar sağlık hakkına erişebiliyor mu?

Mülteci kadınlar Türkiye’de hangi koşullarda yaşıyor, sağlık hakkına ulaşabiliyor mu, en çok hangi s...

3 yıl istismar ettiği mülteci kadını Göç İdaresine...

3 yıl boyunca cinsel saldırıya maruz bırakılan zihinsel engelli mülteci kadın Şanlıurfa Göç İdaresi’...

Mülteci çocukların ardında bıraktığı duraklar...

Düşündüm, aynı acıları metrobüsteki bu çocuk da yaşamıştı. O çocuğun bir anlık kendisini aynada bir...

GÜNÜN KISA FİLMİ: Mülteciler ve Afrika’nın Özü - U...

Kısa animasyon filmi Ugly, mültecilerin yaşamlarına ışık tutuyor. Film, toplumun kadın vücudundan te...