Bir mülteci kadının bitmeyen mücadelesi
Suriyeli Sehıldan soruyor: "Devlet büyükleri ‘Bunlar bayramlaşmaya gitti, orada kalsın’ diyor. Unuttunuz mu Suriye’de hayatını kaybeden insanların sayısı 1 milyonu geçti. Daha ne kadar öleceğiz!"

Suriye’deki savaştan kaçıp Türkiye’ye gelen ve kendine yeni bir hayat kurmaya çalışan Serhıldan Adana’da tarım işçisi olarak çalışıyor. Kendi deyimiyle çocukluğunu, Suriye’deki savaşta kaybeden Serhıldan, çoğu zaman günde iki defa tarlaya giderek bütün ailenin geçimini sağlıyor.

Suriye’den 2012 yılında savaştan kaçarak kardeşleriyle ilk olarak Tarsus’a geldiğinde tek kelime Türkçe bilmediğini söyleyen Serhıldan, sadece konuşmayı değil, okuma yazmayı da kendi imkanlarıyla öğrenmiş. Üstelik şu an oturduğu mahallede Suriyeli çocukların ödevlerine yardımcı oluyor, yaptığı her olumlu işte gözleri parlarken yaşamındaki bu denli ters yüz oluşlar aklına gelince gözleri buğulanıyor ama asla umut etmekten ve çalışıp ayakta durma isteğinden vazgeçmiyor.

‘KALEM TUTAN ELLERİNE BAKARAK AĞLADI’
Yedi yıldır her günü mücadele ile geçen hayatını anlatmaya başlayan Serhıldan, “İlk geldiğimizde ev bulmakta zorlandık sonra üzerimize alacak bir örtümüz bile yoktu. Tarlalara çalışmaya gitmeye başladık. Babam ve ablam öğretmen, diğer kardeşlerimin hepsi okumuş, ben de liseyi bitirdim. Ben çalışmıştım ama ablam öğretmendi, hiç tarlayı bilmezdi. Çalışırken zaman zaman ellerine bakarak ağlardı, ‘Ben kalem tutardım bu ellerimle şimdi haline bak, ne hale geldik!’ Kimseden bir kuruş almadık, ‘Suriyelilere hep yardım yapılıyor’ diyorlar. Ben bu güne kadar eşim dahil kimseden bir kuruş görmedim. Kendim çalışıyorum, kendim kazanıyorum. Eve, kaynanama, çocuğuma eşime dahi kendim bakıyorum” dedi.

‘O GÜN HİÇ YEMEK YEMEDİ...’ 
Tarım işlerinde çoğunlukla Suriyelilerin çalıştığını da değinen Serhıldan, ablasının yanı sıra birçok eğitimli insanın bu işi yapmak zorunda kaldığına değinerek onu etkileyen bir örnekten daha bahsetti; “Bir gün sabah erkenden başladığımız çalışmaya, yemek molası için ara verdik. Herkes yemeğe koşarak giderken bir erkek durdu, ağladı. Doktormuş... ‘Ben bu güne kadar kaç insanın hayatını kurtardım, bir lokma ekmek almak için sırada beklemek, koşan insanları görmek zoruma gidiyor’ dedi. O gün hiç yemek yemedi.”

‘PARANIN YÜZÜNÜ UNUTMUŞTUM’
Eşiyle çalışırken tanıştığını ve birlikte çalışarak iyi bir hayatı olacağını düşünerek eşinin de bu yönde kendini ikna ettiğini ve evlendiklerini belirten Serhıldan, sonrasında hiçbir şeyin hayal ettiği gibi olmadığını da ekledi: “Hayatım düzelecek, kaybettiğim ailemi burada yeniden bulacağım sanıyordum. Eşimin evine geldiğimde kendi kendime pişman oldum, çok fakirlerdi, hiçbir şeyleri yoktu. Ben çalışmaktan gocunmam ama her iş bana kaldı. Evlendiğim ilk sene eşim hiç çalışmadı. Paranın yüzünün nasıl olduğunu bile unutmuştum. Sonra kızım doğdu, 8 aylıkken ben işe başladım. Fabrikada, tarlada, evde çalıştım. Benim çocuğum sütle yaşıyor ama eşim çalışmıyor. Çalışsa da birkaç ay sonra boşta. Kazandığını da hep kendine harcar. Bu evin faturaları kirası var, mutfak masrafı var...”

‘KORKTUM SES ÇIKARAMADIM’
Kendi çalıştığıyla evi geçindirmenin yanı sıra diğer aile bireylerine harçlık göndermesi beklenen Serhıldan, düğününde bile eşinin annesinin kendisine sahte altın takarak diğer takılanları da masraflar için aldığını anlattı: “Harcamalara verdiğini söylüyor ama hiç harcama yapmadı ki. Yatağım bile onun kırk yıllık yatağı. Kızı giymedikleri kıyafetlerini bana getiriyor, ben onları giyiyordum. Ailesi olanlara sahip çıkıyorlar. Ben kimsesizim. Evlendiğimde 24 yaşındaydım, hiçbir şey bilmiyor, korkuyordum, ses çıkaramadım. Eşim de ‘Ben böyleyim benden bir şey bekleme’ diyor.”

BİR KADIN, SAATLERCE İŞ, ÜÇ KURUŞ PARA
Son üç yıldır yevmiye ile çalıştığını ifade eden Serhıldan, “60 lira yevmiye ile çalışıyorum. Bazen günde iki sefer gidiyorum tarlaya. Saat 4’te kalkıp 5’te işe gidiyorum, saat 1’de eve gelip yemek yiyip tekrar çıkıyorum ve akşam 6’da dönüyorum. Evlenmeden önce de çalışıyordum ama kardeşlerim de çalışıyordu, sorumluluğu beraber alıyorduk. Evlendikten sonra yaşlı bir karı kocaya baktım. Aylık dolmuş parası dahil 800 TL verdiler. 200 TL’sini dolmuşa veriyordum. Sabah saat 6’da evden çıkıp 4’te işi bırakıp eve geliyordum. Sadece bir gün iznim vardı. Bu çalışma şartlarında nasıl başka bir ülkeye giriş çıkış yapayım da yaklaşık 2 bin euro olan pasaport parasını denkleştireyim” diye konuştu.

HER ŞEYİ FAZLASIYLA YAPIYORUM BU EKSİKLİĞİM NEDEN?
Yaşadığı zorlukları anlattıkça Suriye’deki hayatını çok özlediğini ifade eden Serhıldan, ailesinin fotoğraflarını göstererek “Kardeşlerim döndü. Ablam şimdi orada öğretmenlik yapmaya devam ediyor. Erkek kardeşim ise burada kanserden hayatını kaybetti. O toprağın altında ben üstünde burada kaldık. Kaçak girdiğimiz için vatandaşlık belgesi alamıyorum. Başka çaremiz yoktu, bize kapı açtılar da pencereden mi girdik, mecburen geldik. Bizim orada hayvanlarımız, bahçemiz, 5 bin tane zeytin ağacımız vardı. Evimizin önündeki ağaçları hep kendi ellerimle diktim”dedi.

Bazen bırakıp gitmeyi düşündüğünü ama kendi gururuna yediremediğini de ekleyen Serhıldan, “Burada kalıp ayrılsam ve yeni bir hayat kurmaya çalışsam eşim rahat bırakmaz. Bazen de onunla tartışınca bana ‘git’ diyor. Düşünüyorum nereye gideceğim? Aslında bizim aramızdaki sorun sadece onun çalışmaması, başka bir sorunumuz yok bana karşı kötü de davranmaz. Buradaki kadınların hayatına bakıyorum kendi hayatıma bakıyorum, benim yaptığım işin onda birini yapmayıp ama rahatça yaşayanlar var. ‘Acaba Türk oldukları için mi bu ayrıcalıkları var’ diyorum. Ben her işi yapabilirim ama bu eksikliğim neden? Suriyelilerin üzerinden paylaştıkları şeyler çok canımı yakıyor, hep hakaret ediyorlar. Kendi ailemde bile bunlara maruz kalıyorum arkamda destek çıkacak biri olmadığı için yalnız kalıyorum” diye konuştu.

‘BÜTÜN ÇOCUKLUĞUM SURİYE’DEKİ SAVAŞTA KALDI’
Eşinin ailesinden ise evlenirken bir şey getirmedi diye ayrımcılık gördüğünü dile getiren Serhıldan, “Ben savaştan kaçıp gelmişim, babamın evinden ne getirebilirim ki. Zaten durmadan çalışıyorum. Bütün çocukluğum Suriye’deki savaşta kaldı. Çocukluğumu yaşayamadım şimdi kendi çocuğum için yaşıyorum, onca zorluğa katlanıyorum” dedi.

‘UNUTTUNUZ MU, SURİYE’DE ÖLEN İNSANLARIN SAYISI 1 MİLYONU GEÇTİ’
Yaşadıklarının en temel sebebinin ise Suriye’de çıkarılan savaş olduğunu söyleyen Serhıldan, “Keşke bir gün gözümü kapatsam ve açtığımda dünyadaki bütün savaşlar bitmiş olsa. Bayram günü insanlar bayramlaşırken ben İdlip’teki hayatını kaybeden çocuklara baktım. Yeter artık. İnsanlar bu savaşı az yaşamadı, bitsin. Devlet yetkilileri, ‘Bunlar bayramlaşmaya gitti, orada kalsın’ diyor. Unuttunuz mu, Suriye’deki hayatını kaybeden insanların sayısı, 1 milyonu geçti. Sadece dünyada 1 milyon insan Cezayir’de hayatını kaybetmişti, şimdi Suriye ona yaklaştı. Unuttunuz mu orada savaşıp da ölen insanları. Daha ne kadar ölecekler! Ne için bu savaş? Sonuçta ölümden kaçıp buraya geldik. Kimimiz suda boğuldu, kimimiz sınırda öldürüldü, kimimiz çocuğunu kaybetti” dedi.

BİR ANNE 8 ÇOCUĞUNU DA SAVAŞ SEBEBİYLE KAYBEDERSE...
Serhıldan, “Geçenlerde Suriye’deki bir kadın akrabamız, kadir gecesi oturup hayatını kaybeden her bir çocuğuna dua yollamış. 8 çocuğu vardı hepsi öldü, bir kendi kaldı. Çocuklarının ikisi tanesi boğulmuş, üçü savaşırken ölmüş, üçü de sınırda. Yani düşünün 9 kişilik bir aileden tek kişi hayatta kalırsa ne olur! Ne için bu insanlar ölüyor” diye sordu.

Savaş yaşanmasaydı kendisinin de böyle bir hayatı olmayacağını söyleyen Serhıldan, “Şimdi yaşadığımız yerin fotoğraflarına bakıyorum çok özlüyorum. Bayram geliyor ya, ben hiç bayram günü dışarı çıkmak istemiyorum. 7 yıldır annemi görmüyorum bir kere sarılmak istiyorum. Ama en azından onların hayatına yeniden başladığını görmek biraz olsun acımı dindiriyor” dedi.

‘KADINLARIN YANINDA KENDİMİ YABANCI HİSSETMİYORUM’
Bunca zorluğun arasında ise Serhıldan’ın kendisinin de bahsettiği etrafındaki kadınların desteği. Ondan “Bizim Serhıldan” diye bahseden kadınlar, aynı zamanda birbirlerine ayakta kalma gücü veriyor ve Serhıldan, yaşadığı çevrede eşinden ve eşinin ailesinden daha çok seviliyor ve saygı görüyor. Serhıldan’a kadın dayanışmasının hissettirdikleri ise şöyle; “Onlarla birlikte kendimi iyi hissediyorum. Ben kendimi onların yanında yabancı hissetmiyorum. Bazen çok doluyorum, onlara anlattığım zaman rahatlıyorum. Sanki omzumdaki yükler boşalıyor onlarla konuştuğumda.”

İlgili haberler
Suriyeli Meryem: O sözlerin gerçeğini bir de bizde...

Keyfimden mi buradayım ben? Suriye’de yaşam çok zorlaşmış. Nasıl gideyim? Hiçbirimiz memnun değiliz...

Mülteci kadınlar anlatıyor: Evde koca baskısı, sok...

İzmir’de yaşayan Suriyeli kadınlar anlatıyor: ‘Hastanede doktorun odasına bile giremiyoruz, evde koc...

GÜNÜN DİKKATİ: Mülteci kadınlar haklarını biliyor...

Mültecilerin hak bilinci yeterli değil; örneğin mülteci kadınlar, erkeklerle aynı haklara sahip oldu...