Başkaldırdım, şimdi iyiyim...
Bu yazıyı okuyup benim durumumda olan kız kardeşlerime diyorum ki, korkma, ne olursun cesur ol. Susma. İçinde biriktir cesaretini ve kır zincirlerini. Yalnız değiliz, biz kadınlar birlikte çok güçlü.

İlk ne zaman pişman olmuştum biliyor musun, onunla evlendikten bir hafta sonra yüzüme inen o tokatta... Sonra kemerini çıkarıp kemerle dövmüştü. Yanan sadece canım değil, acıyan sadece sırtım, kolum değildi; kalbimdi asıl acıyan... Sonra annem babam geldi aklıma, seviyorlar mı acaba hâlâ beni diye düşündüm. Yok, ben onları bırakıp bu adamla kaçtım, benden vazgeçmiştir onlar dedim. Beni çok seven abilerim vardı, saçlarımı tarayan, bana resim çizmeyi öğreten, motosikletle gezdiren, beni güldüren çok güzel abilerim vardı. Onlar da vazgeçmiştir benden diye geçirdim içimden. Dönemedim geri, korktum. Ailemden değil, aileme zarar verir diye. Yıllar hep böyle geçti... Bazen kemerle, bazen yumruk, tekme, tokat... Bazen sadece kolumu sıkardı. Tükürürdü hep yüzüme yüzüme. Bazen bulduğu bir demir parçasıyla öldüresiye. Sonra rahatlar, hiçbir şey olmamış gibi davranırdı. Canımın yanması umurunda değildi. Küsemezdim. O normal çiftler arasında olur, küsersem daha çok döverdi. Hatta vücudumda morluklar acırken koynuna girdim. Girmezsem yine dövecekti, korkuyordum. O kadar korkaklık normal değildi, ama ben onun sesini duyduğumda bile korkardım.

‘BİR GÜN GİDECEĞİZ BURALARDAN’ DİYORDUM

Bu kadar kötü giderken her şey, iki çocuğum oldu ondan. 23 yaşında anne oldum ilk, sezaryenle doğurmuştum, ertesi gün hastaneden çıkıp eve geldik, o gece benimle birlikte olmak istedi. Kabul etmedim diye tekme tokat dövdü, ameliyat yerim kanadı. Yine gidemedim, çünkü gidersem oğlumu öldüreceğini söylerdi. Gidemeyen kadınlara hiç kızmadım ben, kolay değildir bazen gitmek, cesaret ister. Bazen o cesaretin gelmesi zaman ister. Madde bağımlısı, psikopat biri. Nasıl sevdim onu sorusunu kendime sormaktan yoruldum, oldu işte. Aldığı maddenin etkisiyle 2-3 gün hiç uyumuyordu bazen. Gündüz işte zaten yorulmuşum, eve gelip çocukla ilgilenmişim, yemek yapmışım. Çocuğu uyutup uyumak, o bile o kadar lüks ki benim için, bırakmıyor. “Benim uykum yok, uyumayacaksın sen de” diyor. “Uyursan seni ve çocuğu yastıkla boğarım” diyor, korkuyorum uyumaktan. Sabaha kadar yüzümü elli defa yıkar, uyumamak için direnirdim. Sabah da işe giderdim.

Sevgi değildi istediğim artık, azıcık merhamet. Onda kırıntısı bile yoktu. “Bırak beni gideyim, yapamıyorum” dedikçe yine dövdü, korktum gidemedim. Büyüyordu çocuklarım. Oğlum 7-8 yaşlarına gelince artık yavaş yavaş sorguluyordu, benimle bir çıkış yolu bulmaya çalışıyordu, “Gidelim anne buradan, kaçalım, anneanneme, dayılarıma anlatalım” diyordu. Olmaz diyordum, ya onlara da zarar verirse... “Ama sana söz, bir gün gideceğiz buralardan” diyordum, azıcık daha...

Bu kadar kötülüğün, cehennemin içinde, papatyalara basmadan yürümeye çalışan, büyüyünce kelebek doktoru olmak isteyen, karınca yuvalarına onlar yorulmasın daha fazla diye ekmek kırıntısı koyan, her fırsatta bana ve birbirlerine sarılıp seni seviyorum diyen, sokakta gördüğü sokak hayvanlarına sarılıp öpen, kediler bizden korkmasın diye önlerinden yavaşça geçen çocuklar büyüttüm. Övünme değil, aksine ben onlara cesaretsizliğimle o kadar kötülük yaptım ki...

KAYYUM, KABUSLARIMI BÜYÜTTÜ

3 yıl önce ilk kez başkaldırdım. Cezaevine girdi bir suçtan, cesaretimi toplayıp terk ettim onu. 12 ay sonra geri geldi ve kaldığı yerden devam etti, geri dönmek zorunda kaldım. Artık beni ayakta tutan, güç veren bir işim de yoktu. Belediyede taşeron olarak çalışırken atanan kayyum tarafından hiçbir gerekçe gösterilmeden işten çıkarıldım. Kabus kaldığı yerden devam ediyordu. Birkaç aylığına tekstilde işe girmiştim, daha uygun bir eve geçmiştim. O gelince işten çıkardı beni, o kadar erkeğin içinde utanmadan nasıl çalışırmışım. Birkaç defa işyerini basınca patrona da mahcup oldum, ayrıldım. Kirayı ödeyemeyince beni ailesinin yaşadığı köye taşınmaya zorladı, gittim. O hiçbir zaman çalışmadı. Ama ben gitmekten korkuyordum.

ALIN SİZE DARP SAYIN SAVCI!

8 Şubat günü cesaretimi toplayıp adliyeye gidip şikayetçi olmak istedim ondan. Darp sordular, geçmişti izler. Koruma kararı istedim, darp yok diye savcı beni ciddiye almadı, “Boşanmaya gerekçe olsun diye istemediğini nerden bileyim” dedi. 11 Şubat’ta baroya gittim, avukat talep ettim. Sağ olsunlar, çok yardımcı oldular. Öncelik vereceklerini söyleyip evrak istediler benden. Barodan çıkınca baktım, karşımda. Önce konuşmak istedi, ben istemeyince kolumu tutup yakınlardaki boş bir araziye götürdü zorla. İki tokat attı, dengemi kaybedip yere düştüm. Üstümü başımı parçaladı, yerden aldığı kocaman bir taşla kafama defalarca vurdu. “Sen istedin” diye bağırıyordu. Yüzümde bir sıcaklık hissettim, öleceğimi düşündüm, “Bu kadarmış” dedim.
Sonra sokak ortasında öldürülen kadınlar geldi aklıma. Onları anlamak ne fenaydı. Çocuklarım ne kadar üzülecekler... Var gücümle bağırdım, çığlık attım. Birkaç genç kadın koşmuş gelmiş, onlar gelince korkup beni bırakıp kaçmış. Kolumdan tutup kaldırdılar, hastaneye götürdüler. Darp raporu aldım. O canım kadınlar şahitlik yaptılar bana. Şikayetçi oldum. Hastane çıkışı üstüm başım yırtık, yüzümdeki kurumuş kanı silmeden bana 3 gün önce uzaklaştırma kararını gereksiz bulan savcıya gittim. Beni karşısında görünce çok şaşırdı. “Siz darp istiyordunuz ya, alın size darp. Olmuş mu böyle” dedim, “Şimdi o karar çıkabilecek mi?” O saatten sonra hızlı ilerledi her şey. Aynı gün 6 ay uzaklaştırma kararı çıktı, baro avukat atadı, boşanma davasını da açtık.

AYNAYA HER BAKTIĞIMDA GÜÇLENİYORUM

İyiyim şimdilerde, alnımda bir iz kaldı sadece, aynada her gördüğümde daha çok güçleniyorum. Şimdilerde ben, oğlum ve kızım yeni bir hayat kurmaya çalışıyoruz. Ailemle beraber yaşamaya başladık. Benim çocukluğumun en güzel tarafı olan kardeşlerim, çocuklarıma çok güzel dayı ve teyze oldular. Şehir değiştirmeye çalışıyoruz. O kişi şu an başka bir suçtan dolayı cezaevinde. O çıkmadan gitmeye çalışacağız. İş bulmak falan vız gelir, hepsi hallolur. Hele şu dava bir sonuçlansın, gideceğiz hemen. Nereye bilmiyorum, neresi olursa... Nasılsa “denizlere çıkacak sokaklar.”

Bu yazıyı okuyup benim durumumda olan kız kardeşlerime diyorum ki, korkma, ne olursun cesur ol. Susma. İçinde biriktir cesaretini ve kır o zincirlerini. Yalnız değiliz, biz kadınlar birlikte çok güçlüyüz. Hayatıma dokunan Ekmek ve Gül, iyi ki çıktın yoluma, güç oldun. Kirpiğimiz yere düşmesin emi.
Sevgiyle kalın...

İlgili haberler
OHAL’de kadınlar yalnız bırakıldı, eve kapatıldı,...

OHAL, bir çok yönüyle tartışılmaya devam ederken kadınlar OHAL’i nasıl yaşıyor, yaşadıkları zorlukla...

OHAL VE KHK’lere karşı yaşasın dayanışma!

KHK’lerle mesleklerinden ihraç edilen eğitim emekçileriyle dayanışma kermesi ve şenliğinde buluştu....

OHAL’de kadınlık halleri: Her halde direniş...

Dosyadaki her bir kadın, mesleklerini elde etme çabaları, yaşamları, ihraçların kadınlar için katmer...

Aştığı engeller, OHAL’le yeniden karşısına dikildi

Zeynep engelli bir kadın. Üniversiteyi zorluklarla okudu, memur oldu. OHAL yıktığı engelleri yeniden...

OHAL: Ölüm gibi bir şey oldu ama ölmeyeceğiz

Kadın akademisyenler barış imzacısı oldukları için yıllarca emek verdikleri üniversitelerden uzaklaş...

Kadınların OHAL ile değişen hayatları

Çevremde eşleri tutuklanmış ya da işten atılmış onlarca kadın var. Elbette eşleri için de durum zor...