Aştığı engeller, OHAL’le yeniden karşısına dikildi
Zeynep engelli bir kadın. Üniversiteyi zorluklarla okudu, memur oldu. OHAL yıktığı engelleri yeniden karşısına dikti. Şimdi onlarca kişinin yaşamını alt üst eden bu süreçte yaşadıklarını kaleme alıyor

Bu topraklarda kadın olmak zor. Bir kadın olarak eğitimini sürdürmek, kendi ayakları üzerinde durabilmek için bir işe girebilmek, bu işi sürdürebilmek… Ve bu memlekette engelli olmak da zor. Hayatın hemen her alanında karşınıza çıkan devletin eksik - hatta yanlış hizmetleri, toplumun önyargıları, eğitim sisteminin her köşe başında önünüze dizilen kocaman duvarları, kar üzerine kurulmuş istihdam sisteminde kendinize yer açmak… Evet kadın olmak da, engelli olmak da zorken, engelli bir kadın olmak çok daha çetrefilli yollardan geçerek, emek emek bir hayat kurmak anlamına geliyor Türkiye’de. Günlük yaşamdan eğitime devam etmeye, istihdamda bir yer bulmaya ve burada devam etmede …
KESK tarafından gerçekleştirilen İhraçlar Kurultayında paylaşılan bilgiye göre kamuda 2 bin kamu emekçisi OHAL döneminde ihraç edildi. İhraç edilenlerin ise yüzde 82’si hakkında herhangi bir soruşturma açılmadı. İŞKUR’da istihdam uzmanı olarak çalışırken KHK ile ihraç edilen Sinan Ok’un Türkiye genelinde 33 ilden adresi-telefonu ve diğer bilgileri tespit edilen 51 engelli ihraç ile yaptığı çalışmaya göre ise, ihraç edilen engellilerin yüzde 18’ini kadınlar oluşturuyor.

OHAL’de Kadınlık Halleri: Her halde direniş...
KHK’lar ile ihraç edilen 100 binden fazla kamu emekçisinin en az yüzde 20’sini, üniversitelerden ihraç edilen 4 bin 811 akademisyenin de beşte birini yine kadınlar oluşturuyor. Her biri işlerini nasıl elde ettikleriyle, bugünlere hangi yollardan geçerek geldikleriyle, işlerinden edildiklerinde neler yaşadıklarıyla, işten atmanın sonuçlarına karşı nasıl ayakta durma savaşı verdikleri ile, nasıl direnmeye çalıştıkları ile herbiri ayrı birer yaşam hikayesi. Ve bir bütün olarak ise hepsi, OHAL'in hukuksuz bir şekilde işten atarak kadınlara ne yapmak istediğini de anlatan örnekler.

OHAL’de Kadınlık Halleri dosyamızın bugünkü hikayesi de tüm bu saydığımız ve yarım bıraktığımız zorluklara karşı başarılı bir savaş vermiş, tırnaklarıyla kazıyarak hayatını kurmuş bir kadının başarı hikayesi aslında. Evet hem bir başarı hikayesi, hem de OHAL’in bir gecede, gerekçe bile söylemeye ihtiyaç duymadan, hakkında herhangi bir soruşturma bile açmayarak KHK ile işinden ettiği binlerce kadından birinin hikayesi. OHAL’in kadınların yaşamlarına nasıl göz diktiğinin bir örneği. Adı da, hangi ilde yaşadığı da, çalıştığı kurum da önemli değil. Yaşadıkları birbirine benzer yüzlerce kadının hikayesi onunkisi. Biz Zeynep diyelim ve yaşadıklarına kendi anlatımından dinleyelim.


İşe başlamadan önce eğitim hayatından kısaca bahseder misin? Nasıl bir süreç oldu senin için?
Toplumsal yaşam ne yazık ki çoğunluğun ya da güçlü olanın gereksinimlerini karşılayacak biçimde şekillendiğinden kadın olmak erkek olmaktan, yaşlı olmak genç olmaktan, engelli olmak engelli olmamaktan, göçmen olmak yerli olmaktan dezavantajlı bir duruma dönüşür. Bu şartlar altında eğer bu gruplardan birine dahil iseniz elbette üniversite yaşamına sayısız zorluklarla mücadele ederek başladığınız anlamına gelir. Ben de üniversiteye ilk başladığımda bir kadın ve engelli olarak başta ayrımcı tutum ve önyargıları aşmakla epeyce uğraşmam gerekti. Engelli bir birey olarak okuldaki mimari yapının erişilebilirliğini yenmeye çalışırken, diğer taraftan insanların önyargılarını kırmak daha zor oldu. Erişilebilir olmayan eğitim sisteminin getirdiği engelimize uygun teknolojilerin kullanılmadığı ve çevrenin olumsuz yönleriyle mücadele ederek büyük zorluklar ve çabalarla üniversite hayatımı tamamladım.

EĞİTİM ZORDU, İŞ HAYATI DAHA ZORMUŞ

Peki işe başlaman ve iş hayatı nasıldı?
Aslında asıl sorun iş hayatına başlayınca oldu. Önyargılar burada daha çoktu. İdareciler engellilerin istihdamını zorunlu hukuki bir durum olarak, yani bir çeşit zorunluluk olarak gördüklerinden engelli bir birey olarak kendimi kanıtlamak için çok çaba sarf ettim. Örneğin engelli olmak görevde yükselmenize engel bir durumdur. Ne kadar başarılı olduğunuzu görseler de görevde yükselmek engelli bir birey için zordur. Ön planda olan kariyeriniz değil engelinizdir. İşyerinde başarılı olduğumu göstermem, daha doğrusu başarımı kabul etmeleri hem idareciler hem de iş arkadaşlarım açısından hayli zaman aldı. Örnek verecek olursam işe başladığımda engelli kadın olarak hamile olmam onlar açısından daha fazla dezavantajlı birey olarak görünmeme yol açtı. 

OHAL’in hayatına ilk yansımaları nasıl oldu?
OHAL ilan edildiğinde bu kadar ağır ihlaller yaşanacağını doğrusu öngörmemiştim. OHAL sürecini ilk olarak işyerinde bir arkadaşımızın, hem de hiç tahmin edemeyeceğimiz bir arkadaşımızın açığa alınması ile yaşamaya başladık. O an iş yerinde hepimiz şok halindeydik. Arkadaşımıza ne söyleyeceğimizi bilemeden sadece sıcacık vedalaştık. 1.5 ay sonra arkadaşımız görevine döndü. İnanılmaz sevindik. Çaylar kahveler içildi. O günler geçti dendi, öyle düşünmek istedik. Tabi bu sırada diğer kurumlarda hatta ülkede OHAL bahanesi ile ihlaller son hız ilerlerken arkadaşımızın dönüşünü yinede kutlamalıydık. Ayrıca çalıştığım kurumda eşi tutuklu olan arkadaşlarımızda vardı. Eşi tutuklu olan arkadaşlar da bir KHK ile işlerinden olmak korkusu içindeydiler, çok fazla bir dışlanma olmasa da onlar kendilerini dışlanmış hissediyorlardı. Sanırım onlar açısından en zor olanı çocuklarına yaşananları açıklayamamaktı. Sürekli onlarla da sohbet etmeye, dışlanma psikolojisini yaşamamaları adına elimizden geldiğince destek olmaya çalışıyorduk. Sürekli herşeyin daha kötüye gideceğini hissediyorduk.


İşyerindeki diğer kadınlara yakın durmaya yardımcı olmaya çalışırken sen de ihraç edildin. İhraç süreci nasıl oldu, neler yaşadın?
İhraç edilmeden bir süre açığa alınmıştım. İnsanlar aylarca açıkta kalabiliyorlardı. Kendi sürecimin de benzer olacağını tahmin ettiğimden çeşitli girişimlere başladım. Neden açığa alındığımı araştırmaya başladım. İtiraz dilekçesi verdim. Henüz girişimlerimden de itirazlarımdan da sonuç almadan, aradan uzun bir zaman geçmeden bir arkadaşımın whatsapp mesajında “kararname çıkmış” bilgisi vermesi ile öğrendim ihraç edildiğimi. O an bütün vücut ısım düşmeye başladı, önleyemediğim bir titreme hali oluştu. Olamazdı?! Nasıl olurdu!? Avazımın çıktığı kadar bağırmak “nedeeeeen?” diye sormak istedim. O gece hiç uyumadım. Teselli telefonları gelecek planları havada uçuşuyordu. Bu durumu önce yaşlı annem ve babamdan saklamayı düşündüm. Fakat bu imkansızdı. İsmim resmi gazetede aleni şekilde yayınlanmıştı. Mutlaka duyacaklardı. Sonra 12 yaşındaki kızım, onun arkadaşları, velileri, öğretmenleri de duyacaktı. Nasıl bir durumdu bu? Daha önce hiç deneyimlemediğim bir süreç. Bir gecede saçma değil miydi bu yaşananlar? Genel olarak algıları- bakış açıları birbirinden farklı insanlara ihraç edilmemi nasıl izah edeceğim kaygısı yaşadım. Maddi yönünü önceleri hiç düşünmedim. Yaşaması da yönetmesi de çok zor bir süreç olduğunu söyleyebilirim.

Peki yakın çevren nasıl karşıladı bu durumu?
Ailem çok üzgün, sürekli destek olmaya ellerinden geleni yapmaya çalışsalar da yöneticilere çok öfkeliler. İş arkadaşlarım sürekli telefonla arıyorlar. Sık sık yemekte yada başka fırsatlar yaratıp buluşuyoruz. Bu süreçte beni en mutlu eden şey iş arkadaşlarımdan dışlayıcı bir tavır görmemek oldu. Dostlarım zaten sürekli yanımdalar. Maddi olarak sürekli bir gözetilme hali, “ihtiyacın olursa çekinme” tarzı cümleleri alışık olmadığım, fakat zaman geçtikçe farkına vardığım bir durum oldu.
Bunun dışında da etrafımda durumu soran insanlara açıkça ne yaşadığımı söylüyorum. Kısa süreli tanışıklıklar hariç. Şu var ki kimse olumsuz bir tepki göstermiyor. Ya da bana belli etmiyor. Çünkü insanların yaşamlarında o kadar çok bu durumda olan insan var ki, başlıyorlar örnekler vermeye.

İhraç edilince neler yaşadın, neler yaşıyorsun?
Öncelikle 6 aydır maaş alamıyorum. Yeşil Pasaportum iptal edildi. Hakkımda yürütülen herhangi bir soruşturma yada kovuşturma olmamasına karşın normal pasaport alamıyorum. İhraç sonuçları oldukça ağır bir hak ihlali tam bir medeni ölüm. Öte yandan genel anlamda olaylara dışarıdan bakma fırsatı oldu. Çalışma yaşamının insanın bedenini benliğini zamanını nasıl da sömürdüğünü yakından gördüm. Çalışırken ya da bir ortamın içindeyken objektif bir değerlendirme yapamıyor insan. İş arkadaşlarımla konuştuğumda yada kendi çalıştığım dönemdeki kaygıların krizlerın üzüntülerin aslında bu yaşananların yanında bahsi dahi edilemez. Bizim bu yaşadıklarımız da başka insanların yaşadıkları acıları ve haksızlıklarıyla kıyaslanamaz belki. Yani sürekli bir durum değerlendirmesi, sürekli bir yaşamdan soyutlanmamak adına kendi içinizde bir mücadele motivasyon halindeyim.
Bu arada sürekli okuyorum. Eğitimlere, toplantılara katılıyorum. Sonra yaşadıklarımı ufak ufak pasajlar halinde yazıyorum. Öyle kitap falan derdim yok, ama ileride yaşamının alt üst eden bu sürecin bir gereği de yaşadıklarını yazmak bence.

BU AĞIR GÜNLER GEÇER, BİZ YİNE BAŞLARIZ KALDIĞIMIZ YERDEN

Geleceği nasıl görüyorsun, bu süreç nasıl gider sence? Kendi geleceğini nasıl planlıyorsun?
Şu an yakın geleceği çok tasarlayabildiğim söylenemez. Sürecin nasıl gelişeceğini de kestiremiyorum. Aslında bir çok şey söylenebilir fakat insanın aklına hayaline gelmeyecek durumlar yaşanırken değerlendirme yapmak konusunda bir isteksizlik olduğunu düşünüyorum. Önceden bazı parametreler vardı. Siz onlara bakıp bazı değerlendirmeler yapardınız. Ama artık böyle bir şansımız yok.
Bildiğim şey şu: Bu sürecin geçeceğine inanmak istiyorum. Aksi halde intihar etmek hiç de yabancı gelmez insana. Bu sürecin inadına dayanışma ve güçlü durarak aşılacağına inanıyorum.

Bir kadın olarak bu süreci nasıl yaşıyorsun? Ailen, kızın neler yaşıyor?
Kişisel olarak toplumsal cinsiyet kalıplarının etkilerini aile yaşamımda hissetmiyorum. Bu benim için bir avantaj, yoksa daha çok zorlanabilirdim. Fakat genellikle bir kadın olarak zaten büyük zorluklarla elde ettiğimiz işimizin elimizden hukuksuzca alınması sonucu bundan sonraki istihdam süreçlerinde yaşayacağımız ihlaller sürpriz olmayacak. Daha çok zorlanacağımızı düşünüyorum.
Kızım üzülüyor duruma tabi. Ama ben iyi olduğum sürece o da çok üzerinde durmuyor. Sadece taleplerini azalttı. Bazen espri bile yapıyor. Alamadığın maaşlarını biriktirdiğini düşün diyor. Yakın çevremin üzerinde durduğu konu bu süreçte ruh ve beden sağlığımın bozulmaması ve bu haksızlıkların bir an önce sona ermesi, umarım bu ağır günler geçer ve biz yine kaldığımız yerden başlarız güzellikleri yaşamaya. 

YARIN: Barış imzacısı olduğu için ihraç edilen bir akademisyen Lülüfer Körükmez. Bu zorlu süreci aşmak için dayanışmaya ‘dayanmak’ onu her koşul altında işini yapmak için motive eden en temel şey...
Pamukkale Üniversitesi’nde çocuk cerrahı olarak çalışan Nergül Çördük de KHK ile ihraç edildi. "Ölüm gibi bir şey oldu ama ölmeyeceğiz" diyor.

DÜN: Kayyum işinden etti, kocası canından etmekle tehdit ediyor

SİZ DE ANLATIN!
Siz de hikayenizi bizimle paylaşabilirsiniz.
Bize 0533 209 01 78 numaralı telefondan ve [email protected] mail adresinden ulaşabilirsiniz.
Facebook sayfamıza ve twitter hesabımıza mesaj atabilirsiniz.

İlgili haberler
Kadınlar KHK’lara karşı direniyor

Gözaltılara, ihraçlara, KHK’lara ve Ohal’e karşı kadınların tepkisi net: Kadınlar susmayacak!

OHAL’de kadınlık halleri: Her halde direniş...

Dosyadaki her bir kadın, mesleklerini elde etme çabaları, yaşamları, ihraçların kadınlar için katmer...

Kayyum işinden etti, kocası canından etmekle tehdi...

Batman Belediyesinde sosyologdu. Şiddet gördüğü kocasından ayrı bir yaşam kurmaya çalışıyordu. Kayyu...