Kayyum işinden etti, kocası canından etmekle tehdit ediyor
Batman Belediyesinde sosyologdu. Şiddet gördüğü kocasından ayrı bir yaşam kurmaya çalışıyordu. Kayyum onu işinden etti. Cezaevindeki kocanın tehditleri, “Uğraşamayız” diyen savcılara “komik” geldi!

Adı bizde saklı. Çünkü OHAL döneminin başından beri yaşadıkları hem kendisinin hem de çocuklarının hayatını yeterince etkilemiş durumda.
Heval, sosyolog. Batman Belediyesi Kadın Politikaları Müdürlüğünde ve belediye ile ortak çalışan bir dayanışma kurumunda sosyolog olarak çalışmaya başlamadan önce uyuşturucu bağımlısı eşinin şiddetinden kurtulmaya çalışıyordu. Kendisine sürekli şiddet uygulayan eşinin karşısına kendi ayakları üzerinde duran bir kadın olarak çıkabilmek ve psikolojik destek alabilmek için Batman Belediyesine başvurmuş, belediyenin kadın birimlerince desteklenmiş ve çocuklarına bakabileceği, hem de mesleğini de yapabileceği bir işe yerleştirilmişti. Batman Belediyesine atanan kayyum önce onu işinden etti. Üstelik tam da yeni bir hayat kurmaya çalışırken...

CEZAEVİNDE ‘SENİ ÖLDÜRECEĞİM’ DİYE TEHDİT SAVURAN ADAM
OHAL NEDENİYLE YARI AÇIK CEZAEVİYLE ‘ÖDÜLLENDİRİLİYOR’
Eşi uyguladığı şiddet yüzünden değilse bile, başka suçlardan cezaevinde. OHAL bir de bu açıdan etkiledi Heval’i. Cezaevindeyken bile sürekli Heval’i öldürmekle tehdit eden adam, şimdi bir de OHAL uygulamaları nedeniyle ‘cezaevinin dolması’ gerekçe gösterilerek kısa zaman sonra yarı açık cezaevine nakledilecek! Üstelik daha önce yarı açık cezaevinde yatarken firar etmiş bir adam o. Cezaevi telefonundan arayıp “Seni öldüreceğim” diye tehdit savurması cezaevi yönetimince ‘geçerli bir tehdit unsuru’ kabul edilmediği için, 25 Eylül’de nakledileceği yarı açık cezaevinden yine kaçabilir, ve Heval’in dişiyle tırnağıyla kurmaya çalıştığı hayatını elinden alabilir! Heval, tüm yasal başvurularını yapmış olmasına, tehdit edildiğini ispat etmiş olmasına rağmen adalet mekanizmalarından ve cezaevi yönetiminden şu yanıtı almış: OHAL döneminde senin dertlerinden daha büyük dertlerimiz var bizim. Devletin güvenliği söz konusu!

OHAL’İN HER HALİ HEVAL’İN YAŞAMINDA
Heval iki çocuğuyla ayakta durma mücadelesi veriyor, hem kendinin hem de çocuklarının güvenliğini sağlamak için şehir değiştirmeye çalışıyor. Çocuklarının eğitimini ve psikolojisini düşünüyor en çok. Ve elbette bunlar için gerekli olan geçimi nasıl sağlayacağını. Belediyede çalıştığı kurumdan kayyum marifetiyle atılınca yapmadığı iş kalmamış... Batman koşullarında bir kadın ne yapabilirse yapmış. Şimdi İŞKUR meslek edindirme programı aracılığıyla 3 aylığına girdiği bir tekstil fabrikasında ortacılık yapıyor. İşini küçümsemiyor, ama çalışma koşulları o kadar ağır ki, geleceklerini düşünerek gece gündüz çalıştığı için çocuklarının yüzünü göremez noktaya gelmiş durumda...
Eylül ayında hayatı tümden zorlaşacak; çünkü onu öldürmekle tehdit eden boşanmaya çalıştığı eşi yarı açık cezaevine nakledilecek, İŞKUR aracılığıyla bulduğu işin süresi bitecek, okullar açılacak...
OHAL’de Kadın Halleri dosyamızın ilk hikayesi Heval’in hikayesi... Gelin ondan dinleyelim yaşananları:

Seni tanıyalım mı biraz?
32 yaşımdayım. 10 yıllık evliyim, iki çocuğum var. Batmanlıyım. Dicle Üniversitesi Sosyoloji mezunuyum. 2007’de üniversiteyi bitirince Batman’a döndüm. Biraz erken oldu evlilik aslında. Herhalde sevgi, ilgi ihtiyacı... Eşimle mahalleden tanışıyorduk, çocukluktan. Üniversite bitene kadar konuştuk, üniversite bittikten sonra evliliğime ailemin karşı çıkacağını biliyordum. Onlara söylemeden evlendim. O ilkokul mezunu. Uyuşturucu bağımlısıymış, esrar kullanıyormuş. Şiddetin her türlüsünü yaşadım, psikolojik, fiziksel, cinsel her türlü şiddeti uyguluyordu.
Aileme, geriye de dönemedim bir şekilde, gurur yaptım, “Hatalıyım” demeyeyim falan diye zorladım kendimi. Gittikçe kötüye gitti. Hiç çalışmadı. Oğlum 3 aylıkken ben çalışmaya başladım, ücretli öğretmenlik yapmaya başladım, evi ben geçindirmeye başladım. 4 yıl sonra kızıma hamile kaldım, kızım şu an 4, oğlum 9 yaşında. Bu süre içinde hep şiddet gördüm. Polisi aradım birkaç defa karakolluk da olduk ama her seferinde bir şekilde “Ya siz karı kocasınız” dendi geri geldik, bu sefer daha da kötüleşti; “Sen nasıl karakola gittin, nasıl şikayet edersin beni, nasıl ihbar ettin” diye... Belediyenin kadın destek birimine başvurdum. Belediyede sosyolog olarak işe başladım. İşimi gayet severek yapıyordum. Ancak bana şiddet uygulayan adamdan uzaklaşmak ve çocuklarımı daha sağlıklı bir ortamda büyütebilmek için belediyeden destek talep ettim. Başka bir belediyenin kadın birimine gönderilecektim -sonradan o belediyeye de kayyum atandı-. Kendi ailemi de ikna ettim gitmeye. Orada boşanma davası açıp, yeni bir hayata başlamayı düşünüyordum. 16 Temmuz gecesi yine şiddet... Artık çocuklarıma zarar verdiğini düşünmeye başladım. Daha önce pek çok kez karakola başvurum “Kocandır, yuvayı yıkmayın” diye reddedilmişti. Her red sonrası beni ve çocuklarımı daha fazla tehdit ediyordu. Sonra bir gün polis, uyuşturucu ihbarı ve şikayeti nedeniyle gelip evden aldı onu. Giderken bile, polislerin önünde beni tehdit etmeye devam ediyordu. On aydır yok, cezaevinde. Ben hiç görüşüne gitmedim, çocukları 3 defa yolladım. Sonra çocukların yanında bana küfrettiğini öğrendim ve bir daha çocuklarımı da yollamadım. Hayatımı yeniden düzene sokmak için çabalarken işimden edildim.

Batman Belediyesine kayyum atandıktan sonra neler yaşadınız?
5 yıldır sosyolog olarak çalıştığım Batman Belediyesinin ortağı olduğu yardımlaşma dayanışma derneği OHAL sürecinde bir gecede çıkarılan bir KHK ile kapatıldı. Ben başka bir kuruma gönderildim, kadın spor kompleksine. Orada çalıştığım 4-5 ay boyunca kompleks tadilata alındı, sabah gidip mesai bitene kadar inşaatın içinde oturuyordum. Sonrasında kadın spor kompleksi “sadece kadınlara hizmet etmesin, erkeklere de hizmet etsin” denilerek dönüştürüldü. Ben o 4-5 aylık süreçteki ‘mesai doldurma’ durumundan rahatsız oldum ve sosyolog olduğumu, belediye bünyesinde başka işler de yapabileceğimi söyledim, ama herhangi bir geri dönüş olmadı. Doğrusu ben kayyum atandıktan sonra 4-5 ay çalışabileceğimi bile düşünmüyordum. Nitekim beni istifaya zorladılar. Emniyette dosyalarımız olduğunu, eğer istifa etmeyi kabul etmezsek hakkımızda ‘terör’den soruşturma açılacağını söyleyerek, hani sanki uyarıyormuş gibi kibarca tehdit ettiler. Ben de hakkımda dava açılacak bir şey olmadığını, istediklerini yapabileceklerini ama istifa etmeyeceğimi söyledim. Diğer arkadaşlarım da öyle. Biz 6 kişi işten çıkarıldık. Bizden sonra 300’e yakın işçi çıkarıldı.

Peki tazminat aldınız mı?
Yok, dava açtım tazminatım için. Ama işe iade için dava açmadım. Aldığım ölüm tehdidi nedeniyle şehir değiştirmeye çalışıyorum çünkü. Ne olacağı belli değil.

Çocuklarınız var, kendi ayaklarınızın üzerinde durmak için çabalıyorsunuz, bir yandan da ayrılmak istediğiniz kişinin tehditlerine maruz kalıyorsunuz. Nasıl idame ettiriyorsunuz hayatınızı?
Beni işten çıkardıkları için işsizlik ödeneği bağlandı bana ama o kadar az para ki onunla kiramı zor ödüyordum. Evi değiştirdim, diğer kiramın yarısını ödeyeceğim bir ev buldum. Biraz -nasıl diyeyim- çocuklarım, kendim bazı değişiklikler yaptık hayatımızda... Hiçbir zaman çocukların her istediğini yapan bir anne olmadım, zaten daha önce de çok çok iyi bir yaşam standardımız yoktu. Ama şu çok kötüymüş, bir yerden geçerken çocuğun o şeyi istemesin diye onun yönünü başka bir yere çevirmek, dikkatini başka yöne çekmek... Bu çok kötü mesela. En çok oğlum etkilendi. Evi taşımak zorunda kalınca dolmuşla gidip gelmek zorunda kaldı buraya servis gelmediği için. Sabahın çok erken saatlerinde uyanıyorduk, uzun süre yürüdükten sonra dolmuşa bindiriyordum, sonra “Anne sen zaten çok yoruluyorsun, ben kendim gidebilirim” dedi. Sürekli vicdan azabı da çektim. Yaşından büyük şeylere şahit oldu. Annem mesela bir gün bana sormuştu, “Sen hayatın boyunca hep her şeyini sakladın bizden, ne oldu da saklamaktan, olana dayanmaktan vazgeçtin?” diye. Ben de dedim ki “Oğlum büyüyüp de yaşadıklarım karşısında bana acımaya başladığı zaman.” Mesela yüzüme tükürüyordu dövdükten sonra, hani belki korktuğum için belki aileme karşı mahcup olmayayım diye bir şekilde idare ettim ama bir gün oğlumun bana acıyarak baktığını gördüm. “Benim çocuklarıma bunu yaşatmaya hakkım yok” dedim kendi kendime.


İŞSİZ KALDI, TEKSTİL FABRİKASINDA ORTACILIĞA BAŞLADI
OHAL sürecinde işsiz bırakılmak seni tam anlamıyla sıkıntıya sokmuş. Şimdi ne yapıyorsun? Nerede çalışıyorsun?
6 ay boyunca iş aradım. Önce pazarlamacılık yaptım. Su arıtma cihazları satan biriyle beraber köy köy dolaşıp su arıtma cihazı satmaya uğraştık günlük 50 lira karşılığında. Nasıl diyeyim, bana göre bir iş olmadığını anladım. Mesela, diyorlardı ki bana evlere gittiğinizde daha çok erkeklerle muhabbet edin, etkilemeye çalışın. Bir de nasıl diyeyim, dolandırıcılık gibi bir şey biliyor musunuz? Yani hiç işe yaramayan çok ucuz bir cihazı kaç katına satıyorlar! İnsanları kandırmak bana etik gelmedi, bıraktım. Bir temizlik şirketi aracılığıyla gündeliğe gittim ve anneme söylemedim gündeliğe gittiğimi. Evden çıkarken “Muhasebecilik yapacağım temizlik şirketinde” diye çıktım. Bunu hiçbir zaman gurur meselesi yapmadım ama insanların 50 lira karşılığında birine hükmetmeye, emir vermeye, ezmeye ne kadar meraklı olduklarını gördüm. Ve bu çok ağrıma gitti. Bıraktım. Ailemin, annemin duymasından da çekindim. Duyarsa bana güveni kalmaz artık. Kızar bana ve üzülür yani. Üzülmesini istemedim. Sonra, şimdi çalıştığım tekstil fabrikasına başvurdum İŞKUR aracılığıyla. İşsizlik ödeneğim olduğu için günlük 27 lira alıyorum, sadece kursiyer harçlığı... Deli gibi çalışıyorum. Muhtemelen 3 aylık kurs süresi bittiği zaman işten çıkarılacağım ya da 3 aylık bir giriş daha yapacaklar.

Ne yapıyorsun fabrikada?
Makinecilik kursu diye başladım. Ama ortacılık yapıyorum. İşler hızlı ilerlesin diye kimsenin kimseye bir şey öğretmesinin olanağı yok. Bir işçinin başında bana makine öğretsin diye beklesem hemen azar işitiyoruz “Niye boş duruyorsun” diye... Bazı arkadaşlar öğle aralarında öğretelim diyorlar, ama onlara da ben kıyamıyorum.

Kaç saat çalışıyorsun?
Normalde çalışma süresi 8- 9 saattir değil mi? Biz 11 saat çalıştırılıyoruz. Çoğu kez mesaiye de kalıyor sabah bazı işçiler. Ben daha kalmadım gerçi, mesela bugün talep edildi ben kabul etmedim. Zaten bunun karşılığında bir ücret de verilmiyor İŞKUR’dan doğru geldiğim için. Çocuklarımı doğru düzgün göremiyorum. Tek vardiya çalışıyor işçiler, ikinci bir vardiyaya gerek yok çünkü iki vardiya kadar çalıştırıyor tüm işçileri. Ramazan ayı boyunca akşamdan sabaha çalıştırıldık.

Peki senin durumunu biliyor mu işçiler? Nasıl ilişkiniz? OHAL mağduru oluşun nasıl karşılanıyor?
Büyük bir saygı var etrafımda. Zaten çalışanların hepsi çok genç. “Abla sen durma ayakta” deyip sandalye veriyor mesela. “Hocam senin burada ne işin var? ”diyorlar. Yemekhane sırasında sıraya girmeme izin vermiyorlar. Çoğu ilkokul ya da ortaokul mezunu. Artık kendim için değil, onların geleceği için üzülüyorum. Çoğunun maaş kartları babalarındadır. Ailede şiddet görürler... İşçilerdeki saygı müdürlerde, ustabaşılarda yok tabii, çok azar işitiyorum. 23 yaşında gencecik bir ustabaşının azarını işittim. İlki çok zoruma gitmişti, ağlamıştım. Dün akşam da işittim mesela çok zoruma gitmedi. Artık her şeye duyarsızlaşıyor insan.

Çocukları göremiyorsun, ne yapıyor çocuklar sen evdeyken peki?
Sabahları eve gittikten sonra uyumaya olanak olmuyordu. Oğlumu okula hazırlıyorum, kızım 4 yaşında sürekli gelip gidip öpüyor “Anne, oynayalım, şöyle yapalım, şunu yiyelim” gibi. Bazen yorgunluktan hiç duymuyorum kızımı. Neyse ki kız kardeşim var; ben gece çalışmaya başladıktan sonra kızımla ilgilendi. Ama şimdi de şöyle oldu; kızım mesela evde benden hiçbir şey istemiyor, uyanık olduğum zamanlarda bile benimle değil mesela kardeşimle oturmak istiyor. Bu da ağır bir durum biliyor musunuz? Eskiden daha çok sarılırdı, öperdi, şimdi biraz bensizliğe alıştı sanki...

YİNE OLSA YİNE YAPARIM, HAKKIMIN YERDE KALMASINI İSTEMİYORUM
“Hayatımdaki her şey belirsiz” diyor Heval. “Belirsizlik beni çok yordu, birçok insanın hayatını mahvettiler. Benim hayatımı, yüzlerce kişinin hayatını... Sadece ben değilim diye düşünüyorum, yalnız değilim diyorum ve umutlanıyorum; çünkü böyle sürmez. Gittikçe büyüyoruz. Mutlaka bir yerden sonra artık bir şeyler değişecek. Ben henüz işten atılmadan oğlumun öğretmeni bir dönem açığa alınmıştı. Oğlumla öğretmeni için sabaha kadar döviz hazırladık, sabah okula gittik, sonra da veliler ve çocuklarla birlikte Milli Eğitim Müdürlüğüne yürüdük. Polisler tarafından gözaltına alındım orada. Oğluma sordular, “Seni annen mi götürüyor eylemlere?” diye, o da “Hayır annem götürmüyor ben öğretmenimi istiyorum” demiş. Kayyum geldiği zaman da ben yine çocuklarımı alıp belediyenin kapısına gittim, protesto ettim. Yine olsa yine yaparım.
Çünkü hakkın yerde bırakılmaması lazım. Ben, yaşadığım şiddete katlanmadım, yaşadığım haksızlıklar karşısında susmadım. Bugün çocuklarıma ekmek parası kazanmak için elimden ne geliyorsa yapıyorum. Şiddetine uğradığım adam tarafından hâlâ tehdit ediliyorum. Bütün bu yaşadıklarımı sizin aracılığınızla paylaşmak istiyorum çünkü bana bir şey olursa ne yaşadığım bilinsin, başka kadınlar benim yaşadıklarımı yaşamasın istiyorum. Bunun tek bir erkeğin şiddeti olmadığı, arkasında onu koruyan koca bir sistem olduğu bilinsin istiyorum. 

YARIN: Zeynep engelli bir kadın. Üniversiteyi zorluklarla okudu, memur oldu. OHAL, yıktığı engelleri yeniden karşısına dikti. Şimdi onlarca kişinin yaşamını alt üst eden bu süreçte yaşadıklarını kaleme alıyor.

DÜN: OHAL’de kadınlık halleri: Her halde direniş...

SİZ DE ANLATIN!
Siz de hikayenizi bizimle paylaşabilirsiniz.
Bize 0533 209 01 78 numaralı telefondan ve [email protected] mail adresinden ulaşabilirsiniz.
Facebook sayfamıza ve Twitter hesabımıza mesaj atabilirsiniz.

İlgili haberler
Kayyımların el koyduğu kazanımlar, hepimizin!

Kayyım eliyle yıllara varan kadın mücadelesinin kazanımlarının yok edilmesine yönelik özel bir hedef...

OHAL’de kadınlar yalnız bırakıldı, eve kapatıldı,...

OHAL, bir çok yönüyle tartışılmaya devam ederken kadınlar OHAL’i nasıl yaşıyor, yaşadıkları zorlukla...

OHAL’de kadınlık halleri: Her halde direniş...

Dosyadaki her bir kadın, mesleklerini elde etme çabaları, yaşamları, ihraçların kadınlar için katmer...