Bugün bir başka dokunuşla yeniden can bulmuştu. Işıldamıştı günden güne solan gözleriyle küskün kalbi. Tıpkı sağaltım gördüğü başka hastanede tekerlekli sandalyede bir oğlanla bakıştıkları günkü gibi.

Yarın onlar da dönecekti. Evde kimse olmayacaktı. Falımdaki boş mezarı göreceklerdi ve onlar da değiştirilecekti. Bence birini öldüren herkes, bir başkasıyla değiştirilir.

‘Abla sen ne zaman işi bırakıp evinin hanımı olacaksın?’ diye sordu. Kadın şaşırdı, ‘İşi bırakmayacağım ki.’ Er, ‘Abla yani evlenmeyecek misin?’ ...

“Kaç kere söyledi oysa! Sıkı sıkı tembihledi. ‘Bu saatlerde arama! Çok yoğun oluyor, Akif Abi kızıyor. İnadına mı yapıyor ne! Ardı ardına çaldırıyor telefonu. Belki de önemli bir şey olmuştur!”

Akşam olunca öfkemin yerini merak ve acıma duygusu aldı. Sema’ya ne yaptıklarını merak ediyordum ve canını yaktıklarını düşündükçe içim eziliyordu.

Kendini beş gündür ahıra kapatılmış bir inek gibi hissediyordu. Çok dövülmüş, vücudunda sigara söndürülüp defalarca çatal batırılmış sonra da günlerce kilit altında tutulmuş bir inek…

Başlarındakine yol veriyor kapının ağzında durarak. “Yakın” diye bağıran bir ses duyuluyor arkalardan “Yakın hepsini” Başlarındaki arkasına dönüp sesin geldiği yöne doğru gülümsüyor.

Ben kalkmak zorundayım. Büyüğün saçını kurulayıp, küçüğü emzireceğim. Mektubuma burada son verirken selam eder, çocuklarının gözlerinden öperim.

Derin bir iç çekip gözlerini kızının ayak parmaklarından lime lime edilmiş kendi el bileklerine çevirdi. Sol el bileği daha az acı veriyor ama sağ el bileğine oranla daha çirkin görünüyordu.

Hayat sonunda yolunu değiştirmiş, farklı bir tarafa akmaya başlamıştı. Tarihini de kaderini de kendisi yazacaktı bundan sonra. Yalnızlığını sonlandıran bir yoldaş bulmuş gibi, sıcacık hissediyordu.