Fatma teyzeyi 2017 yaz aylarında Adana’da tanımıştım. Biraz şişman, esmer ve hep güler yüzlüydü. Oraya çalıştığım iş için gitmiştim. Mevsimlik tarımda çalışan insanlara eşlik ediyorduk. Kadınların güçlenmesi amacıyla; kadına yönelik şiddet, araştırma ve farkındalık yaratma konularında çalışmalar yapıyordum. Alana girdikten birkaç gün sonra ve mevcut ailelerin durumlarını belirlemek için bu çalışmaları yürüttüm.
Çadırları ziyaret etmeye başladığımda, çadırlar içerisinde çok uzakta duran bir tanesini fark ettim. Burada yaşayan kadınlardan birisi açıklama yaptı. O çadırın yaşlı ve felç olan Suriyeli bir teyzeye ait olduğunu söyledi. Bu kişi Fatma Teyzeydi. Fatma teyzenin sadece dört kızı vardı, hiç oğlu olmamıştı. Eşi Süleyman amca yetmiş yaşlarında bir amcaydı. Çocuklar tarlada çalışmak zorunda kalmış ve Süleyman amca da çocuklara tarlada eşlik etmeye başlamıştı. Adana’nın sıcağı altında geç saatlere kadar çalışıyorlardı. Sonra çadırlarını ziyaret ettim.
İlk ziyaretimde; onunla ana diliyle konuştuğum için gözleri yaşlarla doldu. Fatma teyze dilini konuşan birisini arıyordu. Dertlerini hafifletmek istiyordu. Bir komşu, bir akraba, bir dost ama maalesef hiç kimse kalmamıştı. İnsan eliyle çıkarılan savaşlardan yine en çok zararı insanın kendisi görmektedir. Savaşlar için her zaman bir bahane bulunmuş; sebepleri dini olmuş, milli olmuş, bazen ekonomi demişler bazen de siyasi ama sonuçları hep aynı olmuş, insanların yaşam hakkı ellerinden alınmış. Savaşlardan yine en çok etkilenen Fatma teyze gibi binlerce masum insan, sivil halk olmuştu.
Fatma teyze uzun süredir felçli olarak yaşamına devam ediyormuş. Suriye’de tedavi görmesine rağmen bir faydasını görememişti. Bütün gününü yalnız yolun kenarındaki küçük çadırında, geceyi kızlarını ve eşini beklerken geçiriyordu. Çadırda küçük bir televizyonu vardı, bazı Arap dizilerini takip ediyordu. Bunlar; özellikle Cuma öğleden sonra Bedevi lehçesi ile yapılan dizilerdi. Fatma teyzeyi düzenli bir şekilde ziyaret ediyordum. Çalıştığım kurum ihtiyaç sahiplerinin temel hak ve hizmetlere erişimlerini sağlamak üzere gerekli hizmetleri sunuyordu. Fatma teyze çadırın yola bakan köşesinde oturarak gelmemi sabırsızlıkla bekliyordu. Tek bir ziyaretçisi olduğum ve ana dilini konuştuğum için. Bana her zaman şöyle söylerdi; “bir savaş bölgesine geri dönmek, akılsız bi şey ama ben evime geri dönmek istiyorum”. Bir gün vatanına geri dönmek için kalbinde hep bir umut vardı. O çadırın içinde, günlüğünü ayrıntılarını bırakmayacak bir hayal ve umutla yaşadı. Yabancılaşma ve iltica mutsuzluğu ile dolu olan günlüklerdi onlar. Evini, komşularını, akrabalarını ve küçük köyünün her detayını özlemişti. Konuşmaya devam ediyor ve geri dönüş hakkında konuştuğu için de gözlerinde bir parıltı oluşuyordu. Gurbetçiler için yabancılaşmanın ne kadar sürdüğü önemli değil çünkü bunun bir gün biteceğine inanıyorlar. Fatma teyzenin hikayesini Nuri Can’ın “Bırakın Sılama Döneyim” dizeleriyle bitirmek istiyorum.
“Bırakın gideyim buralardan
Başka acılar görmeden
Saplanmadan son hançeri yüreğime ihanetin
Çalmadan kapımı ecel
Bırakın yurduma döneyim
Varıp orada öleyim…”
GURBET İYYO KİMDİR?
1984 yılında doğan yazar aslen Suriyeli. Halep Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu olan yazar şu an Urfa Viranşehir’de yaşıyor.
İlgili haberler
GÜNÜN ÖYKÜSÜ: Soğan da doğramıyordum ama
“Yüzümü anama dönüp ‘Sonunda doğru bir cümle kurdun ama bu sana yetmiş yıla mal oldu be anam’ dedim....
GÜNÜN ÖYKÜSÜ: Kahve Kokusu
Fatma çok güzel bir renk oldu o günlerime, çok güzel bir örnek... Yaşadığı tüm zorluklara rağmen yüz...
GÜNÜN ÖYKÜSÜ: Yarın
“Kaç kere söyledi oysa! Sıkı sıkı tembihledi. ‘Bu saatlerde arama! Çok yoğun oluyor, Akif Abi kızıyo...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.