Sevda Karaca

Flormar ve diğerleri... Kadın dostu maskenizi alaşağı edeceğiz

Kadınların, farklı mücadele alanlarını birleştirme zorunluluğunu, zorluğunu ve başarısını gösteren bir mücadele. Başarı gelecekse, işte o, bizim gösterdiğimiz dayanışmayla gelecek....

Kadınların 1 Mayısı: Talepler somut, özgüven artmış

Tanınmak, iradesiyle, emeğiyle, varlığıyla saygı görmek... Kendisini bütünün vazgeçilmez parçası hissetmek. Böylelikle çoğalmak... Kadınlar bunu istiyor.

Seçim- geçim: Çelişkiler daha derin, sohbetler daha koyu!

‘Erkek meselesi’ olarak görülen seçim tartışmalarına kadınların katılımı daha sınırlı. Bunu referandumda kırmıştı kadınlar. Kuaförler, bakkallar, işyeri tuvaletleri derin tartışmaların yeri olmuştu.

Ahlaklıymış gibi, adaletliymiş gibi...

Ahlak, çocukları istismar edene kıyak geçmek; adalet, güvencesizliğe ve evliliğe mahkum edilen kadınların buna rağmen boşandıklarında aldıkları nafakayı elinden almak mı? Biz bu ahlakı tanıyoruz.

Çocuk istismarında yeni düzenleme: Şapkadan canavar çıktı!

Hükümet çocuk istismarı yasa tasarısını açıkladı. Bir milyonuncu kez söylemiş olalım; önleyici tedbirler almayanlar artık her çocuğun yaşayacağı istismarda bir numaralı faildir.

Çalışma cehenneminin ateşi Torba Yasalarla nasıl harlandı?

Artık bir cehenneme dönmüş çalışma hayatı içinde öyle ya da böyle çalışabilen kadınların koşulları torba yasalar ve genelgelerle daha da kötüleştiriliyor.

Bir yanda dayatılan ‘değerler’, bir yanda hayatın ‘dayattıkları’... Elbet patlayacak!

Kadınlar, gündelik hayatın zorunda, kendilerine dayatılan zorun ne demek olduğunu daha çok görüyor. Ama sıkışmış durumda... Ve bu sıkışma elbet patlayacak... Ama nasıl?

Zina, idam, hadım... Çocukları bir de devlet eliyle susturalım!

Çocuk istismarını zinaya, hadıma, idama bağlamak, iktidarın çocukları çocuk olmaktan çıkaran, kadınları eşit olmaktan uzaklaştıran her türden uygulamasına zemin oluşturmaya kolaylık sağlamak demek.

Annelik, iktidarın elinde kullanışlı bir savaş silahı!

Savaşın acı, kan ve gözyaşı demek olduğu kadar, her türden hak gaspının da “meşru zemini” olduğunu görmek, göstermek... O haklar tümden elimizden alınmadan hem de... Meselemiz biraz da bu.

Ekmek ve Gül Şişli Atölyesi- 2. Hafta: Marksizm cinsiyet körü müdür?

İstanbul Şişli Ekmek ve Gül grubu, ilki 7 Şubat'ta gerçekleşen 5 haftalık bir atölyeye başladı. Atölyenin ikincisi ‘Marksizm cinsiyet körü müdür?’ sorusuna Marksist kaynaklardan yanıtlar verecek.

Savaşa değil barışa kazanılmış bir “cephe”, ama nasıl?

Afrin Operasyonu ile ülke içini de kendi açısından her anlamda “kazanılmış bir cephe” haline getirmek isteyen hükümet, savaşa karşı çıkan her kesime yönelttiği baskılara her gün bir yenisini ekliyor…

Marksizm, kadın mücadelesi açısından daha değerli hale geldi

Ebru Pektaş ile ‘Toplumsal Cinsiyetin Anahtar Kavramları: Cinsellik, Şiddet, Emek’ kitabını konuştuk. Pektaş, "Sorunu nasıl tanımladığımız, nasıl mücadele edeceğimizi belirler" diyor.

Çok tesirli bir silah olarak Diyanet

Kadınlar ve çocuklar büyük tehlikede. Çünkü o silah, ilk onlara doğrultuluyor. En kolay onlara patlıyor. En çok onları yaralıyor, hatta öldürüyor...

Tek adamı en iyi kadınlar bilir!

Bu yazıyı yazmadan evvel sordum çevremdeki kadınlara, 2017’yi tanımlasanız ne derdiniz diye… Sanki sözleşmişler gibi hepsi ayrı ayrı “Ne çektik kıııızzzz…” nidasıyla yanıt verdi…

Kadın işçilerin ‘katmerli’ direnişi ne öğretiyor?

İşyerinde patrona, bazen iş arkadaşlarına, hatta sendikaya... evde aileye... Kadın işçilerin direnişi ne öğretiyor?

İnternetten ‘ikinci eş’, e-postayla ‘boş ol’ devri

Yaptıkları; yüzyılların mücadelesine dayanan, kadınların kanlarıyla canlarıyla bedel ödeyerek yasalara kazıttıkları haklarının “Bunda ne var?” kofluğu içindeki sorularla bertaraf edilmesi...

Sermayenin ‘kadın dostluğu’ pul pul dökülürken...

Sermayenin niyeti malum; işçi pazarını kendince disipline etmek için kadınları, çalışma yaşamının daha güvencesiz, daha esnek, daha ucuz hale getirilmesi için bir “araç” olarak kullanıyor.

Şiddetle mücadele dayanağını nereden alacak?

Kadınlar her yerde yalnızlık, güvensizlik duygusu yaşıyor. Bu duyguyu kartopu gibi büyüten bir süreç yaşıyoruz. Bu süreç de kadınları şiddete daha açık hale getiriyor, mahkumiyet duygusunu perçinliyor

Boşanmalarda ‘ara bulucu’ dönemi: HADİ, EŞİTMİŞ GİBİ UZLAŞIN BAKİİİMM

“İsteseniz de istemeseniz de bu yasa geçecek” diyenler “İsteseniz de istemeseniz de bu evlilik devam edecek” noktasına hızla vardı. Daha neler olacağını tahmin etmek de ne yazık ki zor değil!

Böyle bir meclisin meşruiyeti, öldüren kocanın sevgisi kadar

‘Bu Meclisin kadınlar açısından meşruiyeti, kadınlara sürekli şiddet uygulayıp, zoraki birlikteliğe mahkum etmeye çalışıp, kadın boşanmak istediğinde de öldüren kocaya duyulacak sevgi kadardır.’