Bu seçimde oy kullanacak 18-27 yaş arası toplam seçmen sayısı 10 milyon 200 bin. 7 Haziran seçiminden bu yana 1 milyon 585 bin yeni seçmen sisteme eklenmiş durumda. Bugüne kadar oy kullanmamış, oy dağılımlarında hangi partiye oy vereceği ölçülemeyen, dolayısıyla da beklenmedik sıçramalar ya da düşüşler yaratabilecek kadar yeni seçmen demek bu. En büyük sorunu işsizlik, eğitim ve gelecek kaygısı olan gençler... AKP iktidara geldiğinde her 5 gençten biri işsizdi, bugün de her 5 gençten biri işsiz. Ne eğitimde ne işte olan, yani “boşta gezen” olarak tanımlanan genç sayısı 2.5 milyonu aştı.
Bu gençler arasında genç kadınların durumu daha vahim. Çünkü tablo genç kadınların “boşta gezen” değil “hiçbir şey” haline getirildiğini gösteriyor.
AB istatistik kurumu Eurostat’ın araştırmasına göre Türkiye, çalışmayan ve eğitim görmeyen 18-24 yaş arası kadın nüfusun en yoğun olduğu ülke. Türkiye’de bu yaş aralığındaki kadınların yüzde 43.6’sı, yani 1 milyon 807 bin kadın ne çalışıyor ne de eğitim görüyor!
Ekleyelim; Türkiye’de 1 milyon 106 bin üniversite mezunu kadın iş gücünün dışında. İş aramadığı için işsiz bile sayılmayan 1 milyonun üzerinde üniversite mezunu kadından söz ediyoruz.
Devamı var; Türkiye’de 11 milyondan fazla kadın, kadınların sorumluluğu olarak görülen ev işleri ve çocuk bakımı nedeniyle çalışma yaşamına katılamıyor. Bu rakamlarla Türkiye, kadınların iş gücüne katılımı ve istihdamı bakımından hem Avrupa hem OECD sonuncusu. Türkiye, kadın istihdamında sadece Suriye, Irak, Yemen, Pakistan, Moritanya gibi bazı Ortadoğu, Asya ve Afrika ülkelerini geride bırakabiliyor.
Genç kadınların eğitimden ve istihdamdan bu denli uzakta kalması alarmları çaldırmıyor. Çünkü, aslında iliklerimize kadar işlenen “Kadının yeri evidir” zihniyeti, kadınların ne okulda ne de işte olmamasını erkeklerinki kadar ciddi bir sorun haline getirmiyor. Şimdilik...
Çünkü kadınlar çalışmayı bir “özgürlük” olarak gördüğü için değil, daha çok, yaşam koşulları eve giren gelire “ek” yapılmasını bir zorunluluk olarak dayattığı için çalışmak istiyor. Bir yandan “hiçbir şeyleştirilen” kadınlar, tüm sosyal olanaklardan da uzaklaştırıldıklarının ve adeta tecrit edildiklerinin farkında. Fikirlerini tartışabilecekleri, kendilerini ortaya koyabilecekleri, başka olasılıklarla karşılaşabilecekleri olanakları tümden ellerinden alınmış durumda. Bu, “sosyal ve kültürel iktidarı” sağlamlaştırmak için sırtını “evdeki kadına” dayayan AKP’nin, iktidarını perçinlemek adına, tüm o karşılaşmaları tıkamasının da sonucu. Kadınların aradaki bağı giderek daha fazla kurması, AKP’yi 16 yıldır iktidarda tutan taban desteğinin çözülmese de kırılganlaşmasına neden oluyor.
Bu kırılganlaşmayı yaratan en önemli faktörlerden biri şu: Engelli ve sürekli hastalığı olan yakınına bakmak gibi zaten “kadın işi” olarak yaptığı işe ödenen para, engelli olmasa da kendi çocuğuna koruyucu aile olarak bakmak için ödenen nakit yardım, okula giden çocuklar için anneye ödenen şartlı nakit transferleri, çeyiz yardımları... Evet, bunlar muhafazakar, cinsiyetçi iş bölümünü pekiştiriyor, ama aynı zamanda karşılıksız kadın emeğine değer vermek olarak da sunuluyordu. Ancak hayat, bunlarla sürdürülemeyecek kadar zorlaştı. Eğitim ciddi sorun, işsizlik had safhada, temel yaşam maddelerine erişim daha da zor, gelecek karanlık. Zaten kadınlar için yapıldığı söylenen bütün o “iyi işlerin”, genç kadınların bugününü ve gelecek tahayyülünü olumlu hale getiren hiçbir yönü yok. Üstüne, başka partiye oy verirlerse bunların ellerinden gideceği üzerine kurulan korkutma politikasının da rahatsızlığı söz konusu. Bu kırılganlık, orta yaş ve üstü kadınlar açısından halen bir “vazgeçişi” yaratmış değil. Ama, özellikle genç kadınlar açısından bu kırılganlığın daha da derin olduğu düşünüldüğünde; genç kadınlar iktidara desteğini çekmekte daha cüretkar olabilir.
AKP’nin referandum sonuçlarına dair yaptırdığı bir anketin bazı bulgularını hatırlatmak isterim. Araştırmadaki en çarpıcı sonuçlardan biri, gençler arasında “evet” tercihinin yüzde 35 düzeyinde kalmış olmasıydı. İktidar partisinin gençler arasında aldığı oy, ülke genelinde aldığı oyun yüzde 10 ile yüzde 20 arasında geride kaldığını gösteriyordu.
Tüm bu tabloya bakınca; eğer bir “dip dalgası”ndan söz edilecekse bu dalgayı yaratanların esas olarak genç kadınlar olacağı açık.
* Değinmeden geçmeyelim; seçim meydanlarında en büyük vaat millet kıraathaneleri ve millet parkları. Birincisi erkeklere, ikincisi ise kadınlara... Erdoğan’ın “Çoluk çocuk yatın, yuvarlanın” dediği parklar kadınların “kamusal”a açılan kapıları olarak değil, yine çoluk çocuğu eğleme mekanları olarak işlevli.
İlgili haberler
Genç kadınlar anlatıyor: İstediğim bölümü okuyorum...
Binbir zorlukla istedikleri üniversiteye girebilen 3 kadın... İstedikleri bölüme girdiklerini söylüy...
GÜNÜN RAKAMI: Türkiye genç kadın işsizliğinde reko...
AB istatistik kurumu Eurostat’ın araştırmasına göre, Türkiye, çalışmayan ve eğitim görmeyen 18-24 ya...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.