Mahallenin dışına taşan kazanır
AKP, bütün memleketi, bir tek kendi sesinin duyulduğu koca bir taşra mahallesine dönüştürmeye çalışıyor. Açık ki değişime işaret edenler, mahalle sınırlarını aşmalı. Mahallenin dışına taşan kazanır.

Bir süredir özellikle işçi emekçi mahallelerinde kadınlarla yürüttüğümüz seçim tartışmalarını ekmekvegul.net sitesinde ‘Kadınların Seçimi’ bölümünde aktarıyoruz. Evrensel gazetesinde yine pek çok ilden gelen seçim tartışmalarına dair izlenimlerde kadınların söyledikleri de çok çarpıcı. Ekmek ve Gül dergisinin son sayısı da, Türkiye’nin dört bir yanından kadınların gündelik hayat kaygılarıyla memleket meseleleri arasındaki bağı nasıl kurduğunu gösteren, kadınların seçim sürecindeki eğilimlerini ve tartışmalarını aktaran bir “sosyoloji dergisi” gibi oldu.

Hem gittiğimiz buluşmalardan hem bize gelen mektuplardan, izlenim ve röportajlardan çıkan tabloyu temel noktalarıyla aktarmak istiyorum.

Hatırlatalım; 16 Nisan referandumunda ‘hayır’ oylarında özellikle metropollerdeki kadın ve gençlerin etkisinin yüksek olduğu ifade edilmişti. Kentleşmenin yarattığı karşılaşmalar ve derinleşen çelişkileri daha fazla oranda görme olanakları kadınların “hayır”ında etkili denmişti. Yani “Farklı bir sesle karşılaşma” ve “çelişki”, değiştirici etkenlere dönüşebiliyor.

Bugüne bakalım;

Son beş yılda yedi seçim ve seçim atmosferinin “sürekli olağanüstü hali” kadınlar açısından bir “yılgınlık” yaratmış durumda. Bu sürekli seçim hali ve yükseltilen ayrıştırma, kamplara bölme politikası kadınları, kendilerinden farklı görüşte olanlarla yan yana gelme, sohbet etme olanaklarından da yoksunlaştırdı. Eskiden hiç olmazsa okul önlerinde, komşu sohbetlerinde yaşanan karşılaşmalar, “Aman huzurumuz kaçmasın” diyerek yerini “Kendinden olanla gündelik hayatı sürdürme”ye bırakmış. Bir mahallede alışveriş yapılan bakkalların bile ayrışmış olması, “Şimdi biri bir laf eder, kavga çıkar diye oraya gitmiyoruz” cümlesiyle ifade ediliyor.

Bu karşılaşmaları hâlâ mümkün kılan ise o ayrıştırmaların asıl nedeni olan şu gerçek: Gündelik hayat gün geçtikçe daha zor idame ettirilebilir oldu kadınlar için. Bu idame ise ancak “dayanışma” ağları ile mümkün. Eğitim, şiddet, yoksulluk, iş bulmakla ilgili dertlerin paylaşılabileceği, dayanışma görebileceklerini hissettikleri yerlerde tüm farklılıklara rağmen tartışmak olanaklı. Örneğin bir kadın muhtar adayı için aylar önce başlayan buluşmalar, bir okulun koşullarının düzeltilmesi için bir araya gelen veli inisiyatifi, site içine yapılması istenen kameriye, mahalleye çocukların gidebileceği bir bilgi evi açılması için yürütülen kampanya, mahallede kurulu bir kadın derneği gibi güven ilişkilerini az çok kuran kadınların bir araya geldiği ortamlar bugün seçimi de konuştukları tartıştıkları bir mecraya dönüşüyor. Bu, aslında gündelik hayata dair sonuç alıcı çalışmaların neden “küçük” değil, “hayati” olduğunun da en önemli göstergesi.

Bu zamana kadar AKP’ye oy veren kadınlar açısından, başka seslere kulak verme ihtiyacının bir yönü de artık “içeride” duyduğu seslere güven duymuyor oluşu.

Burada ise devreye “başka sesler”in nasıl çıktığı giriyor.

CHP’li kadınlarda daha önceki seçimlere göre o sesi çıkarma konusunda daha fazla öz güven gözlemleniyor. Ancak ne yazık ki kurdukları “biz ve onlar” dili, karşısındaki kadını hiç sorgusuz sualsiz “onlardan” kabul edip hedefe koyma tutumu, seslerin kafalarda soru işareti oluşturmasının önünde bir engel.

Bir sohbette memleketin hali konuşulurken zorluklara kendi yaşamlarından örneklerle ve hayıflanmalarla katılan ama başka alternatif göremediği için yine AKP’ye oy vermeyi düşündüğünü söyleyen iki kadın, adeta AKP’nin 16 yıllık politikalarının hıncını çıkarmak istercesine “Siz değil misiniz şunu şöyle yapan, bunu böyle yapan...” dili ile karşılaştığında savunmaya geçiyor. Sohbetin geri kalanı, baştaki ortak zorluklar ve kaygıların gidip yerine “biz ve siz” dilinin hakim olduğu bir kısır tartışma...

AKP’ye oy veren kadınlarda AKP’den ciddi bir kopuş olduğunu söylemek, bugünkü tabloda pek mümkün değil. Kendi yaşam gerçeklikleriyle dile getirdikleri “memleket tablosu” arasında ciddi bir fark olmasına rağmen böyle. Memlekette her şeyin iyi gittiğini, böyle gitmesi için yine aynı partiye oy vereceklerini söyleyen kadınlar, “Peki, sizin evde durumlar nasıl” sorusu karşısında dile getirdikleri geçinememe, mutlu olmama, çocukların geleceğine ilişkin kaygılar, “Allah sonumuzu hayretsin”ler ciddi bir çelişki...

AKP’ye oy vermeyen kadınların da çelişkisi, bir yanıyla artık bütün göstergelerin bu iktidarın değişmesi gerektiğini gösterdiğini söylerken, diğer yandan da ne kendi oyuna ne de yakınındaki kadının oyuna güvenmemesi. Daha farklı bir ifadeyle “Kendisinde ve en yakınındaki kadınlarda değiştirici bir güç görmüyor” oluşu. Bu da onları “kendi mahallesinde kalmaya”, içinde bir umut varken o umudun ancak başka kadınlarla karşılaşmalar, tartışmalar yaratarak mümküne varacağını bilse de o mahalleden dışarı çıkmamaya itiyor.

Mahallede her şey tek ses. Ve AKP bütün bir memleketi, bir tek kendi sesinin duyulduğu koca bir taşra mahallesine dönüştürmeye çalışıyor medyasıyla, sultasıyla, kullandığı tüm devlet olanaklarıyla. Açık ki bu mahallenin dışına taşan, kazanır.

Kendisine soru sormaya gelen muhabirle karşılaşmasında bile, üst üste ettiği iki cümle birbiriyle çelişince, muhabire dönüp büyük bir samimiyetle, “Sen ne dersin, kime oy vermek lazım” diye soran bir kulak açıklığından bahsediyoruz.

Kadınların eşitliği, özgürlüğü, refahı, mutluluğu, geleceğe güvenle bakması için değişime işaret edenler, mahalle sınırlarını aşmalı...

Bu da öyle sosyal medya eylemleriyle ya da kendimizi nispeten “güvenli sularda” hissettiğimiz merkezlerde yapılan çağrılar, eylemlerle olanaklı değil.

Her karşılaşma bir çelişki, her çelişki bir soru, o soruya verilen her ikna edici, samimi yanıt ise bir oy demek...

Kadınlar buna açık.

İlgili haberler
Seçim- geçim: Çelişkiler daha derin, sohbetler dah...

‘Erkek meselesi’ olarak görülen seçim tartışmalarına kadınların katılımı daha sınırlı. Bunu referand...

Biz Bir’den büyüğüz...

Çağrımız; hayatlarımızı tek adamın eline bırakmama çağrısıdır. Biz bir’den büyüğüz. Birleşirsek bird...

Hayır diyememeyi hayat diye yutturanlara bir çift...

Olumsuz cümleler kurmaya alışmamışız galiba biz. Seçme şansımız da olmamış çoğu zaman. Önümüze gelen...