Bir şeyleri değiştirmek güzeldir değil mi? Kaçımız sabah kalktığımızda “Artık yeni bir kadın olacağım” demiyoruz? “Artık şu hataları yapmayacağım. Kendimi kötü hissettiren insanlardan uzak duracağım, hayır demeyi öğreneceğim...” Psikologlar kendilerine gelen kadınlara hayır demeyi öğretiyor ya mesela. “Şimdi sana ödev veriyorum bir hafta içinde üç kez hayır deyip geleceksin.”
Kadınlar yaşıyor en çok bu “hayır” diyememe meselesini. Olumsuz cümleler kurmaya alışmamışız galiba biz. Seçme şansımız da olmamış çoğu zaman. Önümüze gelen hayatla yetinmemiz öğretilmiş bize. Seçme şansı çoğunlukla büyük şans aslında, bir yanıyla lüks. İlişkilerden, iş hayatına, ailemizle olan ilişkilerimize kadar bizler hep hayatı idare edenleriz. Hayır demeden, hayır demeyi düşünmeden çoğu kez…
Öyle hayatı değiştirmek kolay mı? Hani dizilerde olduğu gibi bir kuaför salonuna gitmekle, patrona istifayı basmakla oluyor mu? Bunun hayalini herkes kurmuştur bana kalırsa. Sabah kalkayım ve yeni bir hayata başlayayım, hayatımda beni mutsuz eden herkesi, her şeyi bir çırpıda çıkarayım. Herkesin bildiği o sırrı bir kez de ben söyleyeyim, ne olacak; dizilerde bizi kandırıyorlar, yok öyle bir şey.
Evde yemek bekleyen çocuklar, ayın sonunda ödenmesi gereken faturalar, banka kredisi taksitleri, kiralar var çünkü. Her ayın bu döngü ile tamamlanması gerekiyor. Patrona istifayı basma lüksü yok bu ülkede hiç kimsenin.
Bir de böyle bir şey mi hayatı değiştirmek? Sadece kendimizle olacak bir şey mi? Aslında değil. İçinde bulunduğumuz koşulları, hayatın kendisini değiştiremediğimiz sürece kendimizden yeni bir ben yaratamayacağız. O yüzden patrona istifayı basmak değil, işyerine sendikayı getirmek için uğraşmak esas çözüm. Kadınlara sürekli ayrımcılık yapılan bir işyerinde kadın işçilerin, çalışanların “hayır yapamazsın” demesini sağlamak sonra.
Kadın dayanışması denen o gerçek kocaman işi başarabilmek. Yalnızlık kötü bir şey, yalnız hissetmek, etrafta bir sürü insan varken ben tek başıma ne yapabilirim diye düşünmek zorunda kalmak. Geldiğimiz noktada bize böyle çözümler sunuyorlar ya. Bir torpille işe girmeyi, işyerindeki kimseye güvenmemeyi, dayanışma yerine muhbirlik yapmayı…
Oysa biz kadınlar benzer hayatlar yaşıyoruz. Mutlu gibi görünen evliliklerimizde şiddet görüyor, işyerlerinde berbat eşitsiz koşullarda yaşıyoruz. Çoğumuz hiç sinemaya gitmedik. Dışarıda yemek yemedik, konsere, tiyatroya hiç yolumuz düşmedi.
Şimdi bunun toplamını hayat diye yutturmaya çalışıyorlar. “Yaşıyorsunuz ya daha ne istiyorsunuz“ diyorlar hatta. Çünkü bir kadın cinayetinde hala öldürülmemişsek şanslıyız belki de. Gece işten geç çıkıp, tacize uğramadan eve ulaşmışsak sonra.
Ama hayat gerçekten bu değil. Şu dünyaya bir kere gelmiş, sınırlı süremizde yaşarken başka bir hayatı bulabilmek zorundayız. Sadece kendimiz için değil, bizden sonrakiler için de. Hep böyle olamaz ki hayat, olmamalı yani…
Şimdi ne yapalım biliyor musunuz? Paylaşalım yaşadıklarımızı, anlatalım yanımızdaki kadınlara, bizim ayıbımız değil yaşadığımız hiçbir sorun. Birlikte çözebileceğimiz çok sorun var, birbirimizin elini tutmaya çok ihtiyacımız var.
Başa dönersek hayır demek gerek demiştik ya. Memlekete dair hayır’ları unutmayalım. Çünkü o hayır’ların hepsi aslında bir yandan kendimiz ve geleceğimiz için. Bu ülke her birimizin özgürce, güvenle, eşit bir biçimde yaşayacağı bir yer olmadıktan sonra hiçbirimize rahat, huzur yok aslında.
Şimdi gözlerimizi kapayıp kendimizi en olmak istediğimiz yerde, en olmak istediğimiz insanlarla düşünelim. Hayatta en çok ne istediysek olmuş gibi düşünelim bir an, hani vardır ya hayatta en çok ama en çok istediğimiz şey olmuş gibi. Yapamadınız mı? Hayal kuramadınız mı? Aklınızdan akşam yemeği, çocuğun servis parası falan mı geçti?
İşte o zaman hayal kurmaktan başlayalım, hayal edelim, güzel şeyler isteyelim, güzel bir hayat isteyelim. Ama bunun için HAYIR dememiz gerekiyor. Şu bizi yöneten ve sürekli bağıran tek adama HAYIR dememiz gerekiyor, 16 yıldır yaptıkları ile bizi canımızdan bezdirenlere HAYIR dememiz gerekiyor.
Sonrası emin olun iyilik güzellik. 24 haziran sonrası gerçekten çok güzel olacak….
İlgili haberler
Flormar’ın işçisi, Erdoğan’ın çantası, Liverpool’u...
Sürekli kazanmanın, kazanmanın getirdiği küstahlık ve terbiyesizliğin, herkese yukarıdan bakmanın bi...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.