Sevda Karaca

Bizim büyük çaremiz: Birlikteliğimiz

Görünen o ki 2019 bize daha fazla oranda iktidarın yarattığı o toz ve gaz bulutunu dağıtma, gerçekleri gösterme sorumluluğu yüklüyor...

‘Dilediğin kadar değil, direndiğin kadar...’

Sevda Karaca yazdı: Aslolanın ‘direnmek’ ve ‘mücadele etmek’ olduğunu Flormar işçilerinden öğrenmeyeceğiz de kimden öğreneceğiz!

Ne yoksulluk, ne sömürü, ne şiddet...

Bugün kadınların kendi hayatları üzerinde her türlü şiddetten azade olarak karar verebilme mücadelesi daha görünür bir biçimde kapitalizmin kalbinde, kapitalizme karşı bir mücadele haline geldi.

100 günlük eylem planı kadınların ‘haklarını kırpma’ listesi gibi

Tek adam sisteminin programını oluşturan 100 Günlük Eylem Planı kadınlar bakımından ekonomik, sosyal ve kültürel açıdan adeta bir “hak kırpma” listesi.

Çıngar çıkarmadan gelmeyen adalete adalet denir mi?

Adaleti sosyal medyada, kampanyalarda, “Hadi bunu elden ele yayalım”larda aramak zorunda bırakılmak ne büyük bir çaresizlik aslında...

Çalışma, Sosyal Hizmetler ve Aile Bakanlığı... Ne iş?

Bu birleşme, kadınların kaderiyle işçilerin kaderinin nasıl da birleştiğinin somut, sarih bir göstergesi aynı zamanda...

Biz ve onlar ayrışsın elbet... Ama bilelim, ‘biz’ kimiz, ‘onlar’ kim!

Gerçekten araya koyduğumuz “onlar ve biz” ayrımı şu parti ya da bu partiyle, şu inanç ya da bu inançla, şu kıyafet ya da bu kıyafetle mi belirleniyor?

Hilal Kaplan’ın tweeti, iki ayrı yüzde 50’nin ortak gerçekleri

Tüm sorunlardan azade kılınan “reis”in aslında sorunları yaratan sistemin başı olduğu gerçeğinin sürekli örtülmesinin “Bu rasyoneli yaygınlaştırmada” önemli bir rolü vardı.

‘Hiçbir şey’ olamayan genç kadınlar seçimde belirleyici olacak

Tablo; genç kadınların ‘boşta gezen’ değil ‘hiçbir şey’ haline getirildiğini gösteriyor. Eğer bir ‘dip dalgası’ndan söz edilecekse bu dalgayı yaratanların esas olarak genç kadınlar olacağı açık.

Mahallenin dışına taşan kazanır

AKP, bütün memleketi, bir tek kendi sesinin duyulduğu koca bir taşra mahallesine dönüştürmeye çalışıyor. Açık ki değişime işaret edenler, mahalle sınırlarını aşmalı. Mahallenin dışına taşan kazanır.

Flormar ve diğerleri... Kadın dostu maskenizi alaşağı edeceğiz

Kadınların, farklı mücadele alanlarını birleştirme zorunluluğunu, zorluğunu ve başarısını gösteren bir mücadele. Başarı gelecekse, işte o, bizim gösterdiğimiz dayanışmayla gelecek....

Kadınların 1 Mayısı: Talepler somut, özgüven artmış

Tanınmak, iradesiyle, emeğiyle, varlığıyla saygı görmek... Kendisini bütünün vazgeçilmez parçası hissetmek. Böylelikle çoğalmak... Kadınlar bunu istiyor.

Seçim- geçim: Çelişkiler daha derin, sohbetler daha koyu!

‘Erkek meselesi’ olarak görülen seçim tartışmalarına kadınların katılımı daha sınırlı. Bunu referandumda kırmıştı kadınlar. Kuaförler, bakkallar, işyeri tuvaletleri derin tartışmaların yeri olmuştu.

Ahlaklıymış gibi, adaletliymiş gibi...

Ahlak, çocukları istismar edene kıyak geçmek; adalet, güvencesizliğe ve evliliğe mahkum edilen kadınların buna rağmen boşandıklarında aldıkları nafakayı elinden almak mı? Biz bu ahlakı tanıyoruz.

Çocuk istismarında yeni düzenleme: Şapkadan canavar çıktı!

Hükümet çocuk istismarı yasa tasarısını açıkladı. Bir milyonuncu kez söylemiş olalım; önleyici tedbirler almayanlar artık her çocuğun yaşayacağı istismarda bir numaralı faildir.

Çalışma cehenneminin ateşi Torba Yasalarla nasıl harlandı?

Artık bir cehenneme dönmüş çalışma hayatı içinde öyle ya da böyle çalışabilen kadınların koşulları torba yasalar ve genelgelerle daha da kötüleştiriliyor.

Bir yanda dayatılan ‘değerler’, bir yanda hayatın ‘dayattıkları’... Elbet patlayacak!

Kadınlar, gündelik hayatın zorunda, kendilerine dayatılan zorun ne demek olduğunu daha çok görüyor. Ama sıkışmış durumda... Ve bu sıkışma elbet patlayacak... Ama nasıl?

Zina, idam, hadım... Çocukları bir de devlet eliyle susturalım!

Çocuk istismarını zinaya, hadıma, idama bağlamak, iktidarın çocukları çocuk olmaktan çıkaran, kadınları eşit olmaktan uzaklaştıran her türden uygulamasına zemin oluşturmaya kolaylık sağlamak demek.

Annelik, iktidarın elinde kullanışlı bir savaş silahı!

Savaşın acı, kan ve gözyaşı demek olduğu kadar, her türden hak gaspının da “meşru zemini” olduğunu görmek, göstermek... O haklar tümden elimizden alınmadan hem de... Meselemiz biraz da bu.

Ekmek ve Gül Şişli Atölyesi- 2. Hafta: Marksizm cinsiyet körü müdür?

İstanbul Şişli Ekmek ve Gül grubu, ilki 7 Şubat'ta gerçekleşen 5 haftalık bir atölyeye başladı. Atölyenin ikincisi ‘Marksizm cinsiyet körü müdür?’ sorusuna Marksist kaynaklardan yanıtlar verecek.