Sevda Karaca
Küçük birlikteliklerimizi ‘küçümsememenin’ neden önemli olduğunu, bu birlikteliklerin neleri değiştirebileceğini konuştukça muhakkak “bunları bilmek, daha çok anlatmak lazım” cümlesi çıktı.
Kapatılan kadın kurumlarının kapısına yalnızca “mühür” vurmakla yetinmeyip bir de tuğladan duvar ören bir kayyum düzeni…
İnsanların canına, bedenine, haklarına, umutlarına, beklentilerine, haysiyetlerine kasteden bu sistemin içinde alınan her nefesin ‘şiddete’ dönüştüğünü anlatıyor bize son günlerde yaşadığımız örnekler
Kapıya ‘Dikkat, siyanür var’ yazısı asılarak intihar edilen evdeki yoksulluk bugün 11 milyon insanın evinde yaşanıyor. Bu intihara ‘melankoli’ demek sistematik bir cinayet olduğu gerçeğini gizliyor.
Bir yanda artan ve vahşileşen şiddet, kadınları yok etme üzerine kurulu organize işler, diğer yanda toplumun ve kadınların şiddeti ve şiddetle ‘itaatkarlaştırmayı’ kabul etmediğini gösteren veriler.
Bu yargı paketi kadınların hayatına ipotek koyma paketidir. Kızlar çocuk yaşta evlendirilecek, istismarcılar affedilecek, şiddetten uzaklaşmak için boşanmaya kalktıklarında da ‘Nafaka yok’ denecek!
Saldırıları püskürtürken, yalnızca kâğıt üstündeki haklarımıza sahip çıkmakla kalmayıp, bu hakları kullanabilmemizin somut koşullarına ilişkin de taleplerde bulunmamız gerekir.
2019’da kendini gösteren toplumsal itirazı kadınlar sırtlandı! Ama Erdoğan’ın beklentisi yerine gelmedi; AKP’nin hiçbir hamlesi kadınların uzaklaşmasını önleyemedi.
Onlar çözülemeyen sorunları ailenin sırtına, yani ‘ailenin lokomotifi’ diye adlandırdıkları kadınların sırtına bindirme derdinde. Krizin yükünü aile içinde kadınlar eliyle ‘hafifletmek’; niyetleri bu!
Görünen o ki 2019 bize daha fazla oranda iktidarın yarattığı o toz ve gaz bulutunu dağıtma, gerçekleri gösterme sorumluluğu yüklüyor...
Sevda Karaca yazdı: Aslolanın ‘direnmek’ ve ‘mücadele etmek’ olduğunu Flormar işçilerinden öğrenmeyeceğiz de kimden öğreneceğiz!
Bugün kadınların kendi hayatları üzerinde her türlü şiddetten azade olarak karar verebilme mücadelesi daha görünür bir biçimde kapitalizmin kalbinde, kapitalizme karşı bir mücadele haline geldi.
Tek adam sisteminin programını oluşturan 100 Günlük Eylem Planı kadınlar bakımından ekonomik, sosyal ve kültürel açıdan adeta bir “hak kırpma” listesi.
Adaleti sosyal medyada, kampanyalarda, “Hadi bunu elden ele yayalım”larda aramak zorunda bırakılmak ne büyük bir çaresizlik aslında...
Bu birleşme, kadınların kaderiyle işçilerin kaderinin nasıl da birleştiğinin somut, sarih bir göstergesi aynı zamanda...
Gerçekten araya koyduğumuz “onlar ve biz” ayrımı şu parti ya da bu partiyle, şu inanç ya da bu inançla, şu kıyafet ya da bu kıyafetle mi belirleniyor?
Tüm sorunlardan azade kılınan “reis”in aslında sorunları yaratan sistemin başı olduğu gerçeğinin sürekli örtülmesinin “Bu rasyoneli yaygınlaştırmada” önemli bir rolü vardı.
Tablo; genç kadınların ‘boşta gezen’ değil ‘hiçbir şey’ haline getirildiğini gösteriyor. Eğer bir ‘dip dalgası’ndan söz edilecekse bu dalgayı yaratanların esas olarak genç kadınlar olacağı açık.
AKP, bütün memleketi, bir tek kendi sesinin duyulduğu koca bir taşra mahallesine dönüştürmeye çalışıyor. Açık ki değişime işaret edenler, mahalle sınırlarını aşmalı. Mahallenin dışına taşan kazanır.
Kadınların, farklı mücadele alanlarını birleştirme zorunluluğunu, zorluğunu ve başarısını gösteren bir mücadele. Başarı gelecekse, işte o, bizim gösterdiğimiz dayanışmayla gelecek....
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.