8 MART’A KADAR HER YERDE KADIN İŞÇİ BULUŞMALARI: Gücümüz birliğimiz!
Onlar çözülemeyen sorunları ailenin sırtına, yani ‘ailenin lokomotifi’ diye adlandırdıkları kadınların sırtına bindirme derdinde. Krizin yükünü aile içinde kadınlar eliyle ‘hafifletmek’; niyetleri bu!

Patlıcan ve biber market reyonlarına veda etti, kilosu 20-25 liralara varan sebzelerin raflarda yer alması adeta ‘yasaklandı.’ Sebep? Bir biberin, patlıcanın kilosunun bu fiyatlara vardığını gören halk sinirlenmesin, sinirlenip de ‘yüce devletine’ laf etmesin, “Kriz yok” diyenlerin gözüne gözüne sokmasın etiketleri... Bu öfkeler birikip birikip, adeta bir beka sorunu haline getirilen yerel seçimlere yansımasın...

Patlıcanı biberi raftan kaldırdın da, yılın şu ayında bol bol bulunabilecek olan, bu nedenle de fiyatının az olması beklenen diğer sebze meyveleri ne yapacaksın?

Günden güne artan fiyatlarıyla en temel ihtiyaçların alınamaz hale geldiği gerçeğini... Enflasyon oranında artan kiralardan bükülen belleri... Artan fiyatlar nedeniyle piyasada bulunamayan, karaborsaya düşen ilaçları... “Üretim azaldı” bahanesiyle yapılan işten çıkarmaları... “Dışarıda bekleyen binler var, ya bu koşulları kabul edeceksin ya da kapı orada” diyen patronların, bu gücün dayanağını bizzat Erdoğan’ın imzasıyla yayımlanan grev yasaklarından aldığını... Bunları ne yapacaksın?

Onlar, her zamanki gibi, çözülemeyen sorunları ailenin sırtına, yani “ailenin lokomotifi” diye adlandırdıkları kadınların sırtına bindirme derdinde. Krizin tüm yükünü aile içinde, kadınlar eliyle “hafifletmek”; niyetleri bu!

PEKİ, BU BİZE NEYE MAL OLUYOR?
Daha çok çalışıp daha az karşılık almaya. Evde daha çok işle uğraşıp eksikleri ne yaparsak yapalım tamamlayamamaya. Aile içinde daha çok gerilime. Her an işten atılma kaygısıyla çalışmaya. İşyerinde daha çok baskıya, her yerde daha çok şiddete maruz kalıp daha çok susmak zorunda hissetmeye. Gelecek kaygısını daha çok taşımaya... Korkmaya...

Bugün çarşı pazardaki en ufak bir değişimin, üretimdeki en küçük bir daralmanın etkisinin korkunç boyutlarda hissedilmesinin arkasında zaten halihazırda çok zor geçiniyor oluşumuz var. Ailenin idamesi ancak borçlarla mümkün olabiliyor. Çalışma koşulları zaten çok zor, güvencesizlik ve örgütsüzlük nedeniyle işten atılma korkusu zaten çok uzun zamandır hissediliyor. Yani kriz, var olan sorunlarımızı katlıyor, derinleştiriyor, içinden çıkılamaz hale getiriyor.

Yoksullaşmadan, ağır çalışma ve yaşam koşullarından, şiddetten, ayrımcılıktan, hak gasplarından en çok etkilenen kadınlar, krizin etkilerini de en ağır biçimde yaşıyorlar. Kadınların fıtrat gereği erkeklerle eşit yaşayamayacağı zihniyeti, krizin kader gibi gösterilmesiyle birleşerek kadınlara çaresizlik duygusunu dayatıyor. Yaratılan siyasi kutuplaştırma, aynı sorunları yaşayan kadınların yan yana gelmesine engel olurken onları birbirine karşı güvensizliğe, yalnızlığa itiyor, değiştirip dönüştürme güçlerini zayıflatıyor.

Uzun zamandır kadınların krizin etkilerini nasıl yaşadıklarına ilişkin yaptığımız röportajlar, yayımladığımız işçi mektupları gösteriyor ki; kadınlar krizin sonuçlarıyla tek tek baş etmeye çalışıyor. Her şeyden kısıp, kısılanı yerine koymak için daha çok emek ve zaman harcayıp, yine de olmayanı kendi “başarısızlığı” olarak görüp, patlama noktasına geldiğinde ise kime güveneceğini, kiminle hareket edebileceğini bilmeme hali...

OYSA HALİMİZ BU OLMAYABİLİR
Çünkü kadınların yaşadıkları ortak sorunlar etrafında yan yana gelip dayanışma sergilediğinde ve ortak talepleri için mücadele ettiğinde açığa çıkan gücü, hem tarih hem de bugünün mücadeleleri gösteriyor.

Ancak bunun için “kiminle aynı dertleri yaşadığımızı”, “kiminle birlikte hareket edebileceğimizi” de görmeye ihtiyacımız var.

Tam da bu nedenle 8 Mart’a kadar krizin kadın işçi ve emekçilerin hem çalışma yaşamında hem de ev yaşamında yarattığı sorunları açığa çıkarmak, kadınların ortaklaştığı talep ve beklentileri somut bir biçimde ortaya koymak ve siyasi kutuplaşmanın yarattığı yapay bölünmenin görünmez kıldığı kader ortaklığını görünür kılmak için ülkenin her yerinde kadın işçi buluşmaları gerçekleştireceğiz. Bu buluşmalar, yalnızca halimizi ahvalimizi ortaya koymakla kalmayacak, aynı zamanda kadın işçi ve emekçilerin krize karşı mücadelesinin de dayanaklarından biri olacak. Birlikte tartışıp, taleplerimizi, ne yapacağımızı, nasıl yapacağımızı birlikte konuşup birlikte yol alacağız. Bu buluşmalar 8 Mart’ta krize, işsizliğe, yoksulluğa, şiddete ve eşitsizliğe karşı sözlerimizi daha güçlü söyleme olanağı verecek:

Krize, Şiddete ve Eşitsizliğe Karşı Gücümüz Birliğimiz!

NE YAPACAĞIZ?
1) Her sektörden işçi kadınlar, kamu hizmetlerinde çalışan kadınlar, ev eksenli çalışan kadınlar, ev işçisi / gündelikçi kadınlar, yevmiyeciler, ücretli avukat, mimar ve mühendis kadınlar, mevsimlik işçiler, tarım işçileriyle yapacağımız buluşmalarda şu soruların yanıtlarını arayacağız: Kadın işçiler krizin etkilerini çalıştıkları alanda nasıl yaşıyorlar? Çalışma koşulları nasıl etkileniyor? Kadınlara dönük ayrımcılık, şiddet, mobbing, eşitsizlik işyerlerinde nasıl görünümlere bürünüyor? Kriz, bu ayrımcılık, şiddet, mobbing, eşitsizliklere karşı kadınların karşı çıkma eğilimlerini nasıl etkiliyor? Kadınların ev içi yaşamları krizden nasıl etkilendi? Aileleri, eşleri, çocukları ile ilişkileri nasıl değişti? Ev içi yükleri nasıl arttı? Bu yüklerle baş etme çabası nasıl görünümlere bürünüyor? Mücadele eğilimi bakımından kadın işçi ve emekçiler açısından nasıl bir tablo var? Sendikalı işyerleri ile sendikalı olmayan alanlar açısından bu bakımdan bir farklılık var mı? Kadınları en çok ortaklaştıran talepler ve gündemler neler?
2) Bu soruların yanıtlarını tek tek raporlayacağız, bir kadının, üç kadının anlattığı her şey toplam tablonun muhakkak bir parçası olacak. Biliyoruz ki, en küçük bir buluşma, en küçük bir etkinlik bu toplam tablo karşısında yürüteceğimiz mücadelenin en önemli dayanakları.
3) Bu süreçte yalnızca yaşananların dökümünü çıkarmakla yetinmeyeceğiz. Krizin etkileriyle baş etmek için tek başına ayakta kalma mücadelesi veren kadınlarla, bu krizin arka planında ne olduğunu, krizin faturasını kimin bize ödetmeye çalıştığını tartışacağız. Tek tek baş etme çabamız, olmayanı yetirme gayretimiz aslında çıkmaz bir sokak. Tam da bu nedenle, çıkmaz sokaklarda neyi nasıl yetireceğimizin kaygısını değil, birlikte mücadeleye açılacak yollarda birlikte nasıl yürüyeceğimizin bilgisini paylaşacağız. Bunun için broşürler, el ilanları, bildiriler, gazete kupürlerinden, yazılardan, bilgilerden oluşan duvar gazeteleri hazırlayarak, dergimiz, sitemiz gibi var olan araçlarımızı güçlendirerek kadınların bilgi ve deneyim paylaşımlarını artırmaya ihtiyacımız var.
4) Kadınların kriz sürecinde hem çalışma hayatlarında hem de ev içi yaşamlarında karşı karşıya kaldıklarını somut bir biçimde ortaya koyarak, bu somut görünümlerin biz kadınlara ne söylediğini birlikte değerlendirerek, bilgilendirici materyallerle kadınların yaşananlardan haberdar olmalarını sağlayarak, ama en önemlisi kendi bulundukları yerlerde birlikte hareket etmelerinin olanaklarını oluşturarak ilerleyeceğiz. En yereldeki en küçük bir aradalık, işyerlerindeki komiteler kadınların güç bulabilmesinin, güvenle hareket edebilmesinin en büyük dayanağı olmuştur çoğu zaman. Yaşananlar karşısında sadece konuşan ve dertleşen değil, “Ne yapabiliriz?” sorusuna da harekete geçerek cevap verebilen bir birliktelik. İhtiyacımız olan bu...
5) 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününde ülkenin dört bir yanında sokağa çıkan kadınların, kriz sürecinde geniş kadın kesimlerinin ortaya serdiği bu somut deneyimlerden ve taleplerden yola çıkarak söz üretmesinin önemli olduğunu düşünüyoruz. Bu somut görünümlerin ve taleplerin sahiplenilmesinin kadın hareketi için de hem genişletici hem de etkili bir güç olmanın dayanaklarını sağlamlaştıran bir yönelim olacağına inanıyoruz. Bu nedenle, her platformda, her birlikte hareket zemininde, bu çalışma boyunca kadınlardan edindiğimiz bilgileri ve kadınların dile getirdiği talepleri paylaşacağız.

PEKİ YA KRİZ SİZİN İÇİN NE DEMEK? EKMEK VE GÜL’E YAZIN...
• “Atölyede 50-60 yaşında kadınlar çalışmaya başladı, insan iş istemeye utanıyor onlardan. Soruyorsun; ‘Ne yapalım yetmiyor, mecbur çalışacağız’ diyorlar. Kriz gündem olduğundan beri yemekhanedeki yemekler artık daha kötü çıkıyor. Malzemeden kısıyorlar, genelde patates ağırlıklı yemekler çıkıyor. O kadar çalış yorul, yemek bile yiyeme...”

• “Bizi işten attılar, ekonomik kriz var, küçülmeye gidiyoruz gerekçesini sundular ancak bizce sıkıntı yok. Bizi attılar ama işçi alacaklarmış, anlamadık bu kriz bize mi? Sendika ‘İşten çıkarılırsanız bizim avukatlarımız var, size destek olacak’ demişti, ancak ses yok. Sorduk; ‘Sendikal bir olay değil. Fabrika küçülmeye gidiyor, biz de bir şey diyemiyoruz’ diye geçiştirdiler. Atılmayan arkadaşların susmasının sebebi hepsinin ev kredisi, borçları var, ama aslında işleyişten, sistemden herkes rahatsız.”

• “Biz anneler konuşur, sohbet ederken hep içimizde çocukluğumuzdan uhdeler kaldığını gördük, ne doğru düzgün oyun oynamışız, ne okumuşuz, ne eğlenmişiz... Hepimiz istiyoruz ki çocuklarımız bizim uhdelerimizi yaşamasın. Belediyenin bir yüzme havuzu var, yazdırdık çocukları oraya; 5 çocuk 5 anne 10 tane dolmuş parası veriyorduk, çok oluyordu. Biz de kendi aramızda düzenleme yaptık, hergün birimiz götürüyoruz çocukları, böylece 4 eksiltiyoruz dolmuş parasını... Kriz ne anlama geliyor senin için diye soruyorsun ya; ya o dolmuş parasını da bulamazsak diye endişe etmek, çocuğa sen artık yüzmeye gitmeyeceksin demekten utanmak demek...”

• “Benim çocukluğum temizliğe gittiğimiz evlerde bir kenarda oturup annemi seyrederek geçti. Biz evlendik, evden ayrıldık, annem de bıraktı temizlik işini, oh dedik annem azıcık rahat etsin. Yakın zamana kadar çalışmıyordum, çocuklar küçük filan. Şimdi ablam da ben de çalışmaya başladık, çocukları anneme bırakıyoruz, 3 çocuk, kreş gibi... Ben bir markette kasiyerlik işi buldum İŞKUR’dan, ablam da küçükken de çalıştığı tekstil işine döndü. Çocukların bakımından yana hiçbir zorum yok da, annem 3 küçük çocukla... Yani sadece yorulması da değil, hani öyle eve filan, bizim çocuklar orada diye, çok bir katkı da yapamıyoruz maddi olarak. Zoruma gidiyor yani; çocukken senin için çalışsın, büyü çocuğun olsun, çocuğun için çalışsın. Anneme karşı hep mahcubum. Kriz ne demek diye soruyorsun, söyleyeyim, mahcubiyet demek...”

• “Eşimin fabrikasında duruş var, üretim yapmıyorlar yani, izne gönderdiler. İnsan işten çıkarsalar hiç değilse işsizlik maaşı alırız diye düşünüyor, öyle bir çaresizlik. Ben çalışayım dedim, işten atmaların yaşandığı bazı fabrikalara yeni işçi alıyorlar duyuyoruz. Benden önce başvuran arkadaşlarım girdi, ben de girerim diye düşünüyorum. Çocuklarla da o arada kocam ilgilenir. Yemek temizlik filan yapacağını sanmam, o iş gene bana kalır (gülüyor). Çocukların başında dursun yeter.”

• “Geçen gördüm bizim komşu apartmanın merdivenlerini siliyor. Dedim hayırdır gelmedi mi temizlikçi kadın? Bundan sonra ben temizleyeceğim, anlaştık yöneticiyle dedi. Bir şey sormadım ama anladım; oğlu işten çıkarıldı, gelinle yanına taşındılar, emekli maaşıyla hem kendileri hem de oğlunun ailesi... Zor tabi.”

İlgili haberler
EMEP, 8 Mart’a kadar işçi emekçi kadın buluşmaları...

EMEP, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ne kadar ‘Krize, şiddete ve eşitsizliğe karşı gücümüz birliğ...

8 Mart hediye beğenme günü değil

Sendikalı fabrikalarda hediyeler dağıtarak yapılan kutlamalar kadınları beklentiye sokuyor. Kadınlar...

‘8 Mart’ta gücümüzü ortaya koyarsak, bunu sandığa...

Esenyalı’da işçi, emekçi, muhtar adayı kadınlar Esenyalı Kadın Dayanışma Derneğinin düzenlediği kahv...