Flormar ve diğerleri... Kadın dostu maskenizi alaşağı edeceğiz
Kadınların, farklı mücadele alanlarını birleştirme zorunluluğunu, zorluğunu ve başarısını gösteren bir mücadele. Başarı gelecekse, işte o, bizim gösterdiğimiz dayanışmayla gelecek....

Kimi 25 Kasım’ı kollar, ünlülerin gözlerini mora boyayıp kadına yönelik şiddete karşı olduğunu göstermeye milyon liralık reklam yapmak için. Kimi, 8 Mart’larda kadınların ne kadar da güçlü olduğunu anlatır, hatta eşitliği dilde başlatır, sonsuza uzatır ama fabrikasında ustabaşıların tuvalete gitmek isteyen kadın işçilere ettiği lafların üstünü örter. Kimi, büyük proje kaynakları “yaratır” kadın festivallerine, küçücük bir şartları vardır, markaları festivalin adından büyük yazılmalıdır. Kimi, “kadın girişimcileri destekliyoruz” diyerek projeler başlatır ama destekledikleri kadınların ancak kendi ağları üzerinden piyasaya mal sürebileceği şartı getirir. Kimi, kadınları “güçlendirmek” için kadın vakfı kurar hatta, sonra da kendisine kadın dostu şirket ödülü verdirir.

Aralarında öyleleri vardır ki devletin esasen bizzat yapması gereken işleri büyük meblağlı ihalelerle kapıp, sonra da bunları “kadınlar için sosyal sorumluluk projesi” gibi sunarak parsayı toplar. Gelsin teşvikler, vergi indirimleri, yeni ihaleler... Çok sayıda kadın istihdam ettikleriyle övünüp yaptıkları projelerin kadınların hayatını değiştirmek için ne kadar da önemli, ne kadar da güzel olduğunu anlatır da anlatırlar; bu anlatıların içinde kadınların primlerinin devlet tarafından ödendiği, ücretlerinin ise asgari ücreti geçmediği, kreşin lafının bile edilmediği, hakkını isteyen kadına da “sana yardım ettik başımıza çıktın” dedikleri yoktur.
Sermayenin kadın dostluğu reklamdan ibarettir.

Eskinin, kadınları “aileye, kocaya, çocuklara kul köle” olmaya hapseden reklamları pek para etmiyor şimdilerde. Yeni trend kadınları güçlü, tuttuğunu koparan, her işi başaran, özgüvenli ve kararlı gösteren reklamlar... Kadınlara o markanın bilmem nesini satın alarak “özgürlük, güç ve eşitlik” de satın alabileceklerini söylüyorlar. Belli ki kadınlara kölelik satmak hem olanaklı değil, hem kârlı değil artık.

Bunlar arasındaki en göze çarpanlar, kozmetik markaları.


“Güzel bak kendine” sloganıyla satış yapan Gratis mağazalar zincirinin 450 işçinin çalıştığı Anadolu Yakasındaki deposunda kadın işçiler, firmanın kadınlara “ne kadar güzel baktığını” şöyle anlatıyordu: “Hafta tatilimiz belli değil, tuvaletlere kartla giriyoruz. Çalıştığımız depo yazın sıcaktan kışın da soğuktan çalışılacak durumda değil. Birçok işçi arkadaşımız baygınlık geçiriyor.” Kadınlar doğru düzgün iş güvenliği önlemi alınmadığı için bel- boyun fıtığı yaşıyor. Ücretler asgari ücretin bir tık üstünde. Kreş yok. Kapı, ses çıkarana daima açık... Dışarıya doğru.

“Kadınların kadınlar için çalıştığı şirket” reklamlarıyla bilinen, “İş’te Eşit Kadın” ödüllü AVON’da çalışan işçi kadınlar için de durum benzer. Avon işçisi bir kadın “Güzelliğe değer katıyoruz” sloganlı şirketin kadın çalışanlara nasıl “değer” verdiğini şöyle anlatıyor: “Ağır ürünlerin olduğu bir hatta çalışıyorum. Bileklerimde ağrılar ve kollarımda uyuşmalar başladı, sabahları yataktan kalkamaz hale geldim. İşçi kadınların çoğunun bileklerinde karpal tunel, bacaklarında da ayakta uzun saatler boyunca kaldığımız için varis var. Vardiyalı çalışmadan ötürü ruh sağlığımız da etkileniyor. Lavabo ihtiyacımız olduğu zaman hattı bırakıp gidemiyoruz. Sanki biz robotmuşuz gibi hareket ediyorlar. Bazen hedeflenenden fazla üretim yaptığımızda bizleri kuru pasta ve bir bardak kolayla ödüllendiriyorlar.” 2016 Mayısında sendikalaştıkları için işten atılan ve direnişe geçen AVON işçisi kadınlardan Eylem Görgü, “AVON’un Türkiye’deki ilk kadın genel müdürü, firmayı diğerlerinden ayıran en önemli farkın ‘Dünyanın her yerinden milyonlarca kadına ve ailelerine daha iyi bir hayat olanağı kazandırması’ olduğunu söylüyor. AVON yetkilileri ikiyüzlü stratejilerini bir tarafa bıraksınlar, bizler ve ailelerimize daha iyi bir hayat sağlayacak taleplerimize kulak versinler” demişti.

Ve Petrol-İş Sendikasında örgütlendikleri için işten atılan 120 işçinin yüzde 80’i kadın olan Flormar, direnişin neşesi ve sözüyle gündemde. “Flormar değil, direniş güzelleştirir” diyen işçilere destek de en çok kadınlardan geldi. Flormar’ın hedeflediği kesimin, Flormar’ın bu hukuksuzluğuna, hak gaspına ses çıkarıyor olmasına, sanatçısından öğrencisine, kamu emekçisinden işsizine farklı kesimlerden kadınların hesap sormasına Flormar’dan yanıt “Ama onlar hukuksuz eylem yaptı. Hem biz kadın dostu olmakla bilinen bir markayız” diyerek verildi. Yine ilk “kadın dostluğu reklamına” sarıldılar.

Bu direniş, Hilal Tok’un da Ekmek ve Gül'de yer alan röportajıyla gösterdiği gibi, kadın işçilerin ekmek mücadelesiyle politik mücadeleyi, ev içini dönüştürme mücadelesiyle hayatı dönüştürme mücadalesini nasıl iç içe verdiğinin de somut bir örneği. Üstüne; son yıllarda giderek artan biçimde karşımıza çıkarılan sermayenin sahte “kadın dostu” maskesini indirmenin de en güzel olanağını veriyor.

Flormar bu nedenlerle aynı zamanda bir kadın direnişi. Kadınların, farklı mücadele alanlarını birleştirme zorunluluğunu, zorluğunu ve başarısını gösteren bir mücadele. Zorunlulukları ve zorlukları kadın işçiler zaten üstlenmiş, neşeyle ve direngenlikle baş etmeye çalışıyorlar. Başarı gelecekse, işte o, bizim gösterdiğimiz dayanışmayla gelecek....


İlgili haberler
FLORMAR İŞÇİSİ SELDA KUŞÇU: İşçiden yana olmayana...

AKP üyesi Flormar işçisi: Onlar işverene bu kadar destek çıkmasalardı patronlar işçiyi bu kadar ezem...

Flormar’ın işçisi, Erdoğan’ın çantası, Liverpool’u...

Sürekli kazanmanın, kazanmanın getirdiği küstahlık ve terbiyesizliğin, herkese yukarıdan bakmanın bi...

Novamed’den Flormar’a, direnen kadınlara selam ols...

Flormar işçilerinin sendikalı oldukları için işten çıkarılmaları, İş Yasası ile Sendikalar ve Toplu...