Bugün müsaadenizle sorulara bir günlük ara verip, çok önemli bir konuya değinmek istiyorum.
Kozmetik ve makyaj ürünleri üreten, Gebze Organize Sanayi Bölgesi’nde bulunan Flormar’da çalışan ve büyük çoğunluğu kadın olan işçiler Petrol-İş Sendikası’nda örgütlendi.
Sendika toplu iş sözleşmesi yapmak için gereken çoğunluğu sağlayarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na başvurdu. Bakanlık da Sendikanın çoğunluğu sağladığını tespit etti; yasal adıyla yetki tespiti yaptı.
BİLDİK BİR HİKÂYE: YETKİ İTİRAZI
Sonrası alışık olduğumuz bir hikâye. İşveren Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Yasası uyarınca yetki tespitine uyduruk gerekçelerle itiraz etti ve dava açtı. İşveren de bu gerekçelerin dayanaksız olduğunun farkında; muhtemelen davayı kaybedeceğini de biliyor. Ancak amaç başka! Amaç yargı süreci devam ederken, işçilerin gücünü kırmak, işçileri sendikasızlaştırmak. Yetki davası sonuçlandığında ve sendika toplu iş sözleşmesi yetkisi aldığında, işyerinde sendikanın gücünü zayıflatmış olmak ve toplu iş sözleşmesinin yapılmasını engellemek.Ne kadar saçma değil mi? İşçiler irade gösterip sendikaya üye olmuş. Sendika yasal koşulları sağlamış. Bakanlık da bu durumu tespit etmiş. Ancak işveren kalkıyor, yetki itirazı yapıyor. İşverenin elinde yasal gerekçeler, güçlü dayanaklar olmasa bile bu dava 1, 1-5 yıl, 2 yıl hatta daha fazla sürebiliyor… Bu durum tesadüf değil. Çünkü Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Yasası, patronlara bu olanağı sağlıyor.
Öyle ki sendikal hakların önündeki bu devasa engel, bir doktora tezine bile konu oldu. Sevgili hocam Dr. Murat Özveri, “yetki itirazı”nın işverenler tarafından nasıl istismar edildiğini, sendikalaşmayı yok etmek için nasıl kullanıldığını bilimsel dayanaklarıyla ve istatistikleriyle gözler önüne serdi ve kitaplaştırdı. Merak edenler için şuraya bu çalışmanın kısa bir özetini BURAYA bırakalım.
12 Eylül mirası sendikal mevzuat, 2012 yılında AKP iktidarı tarafından değiştirildi. Ancak iktidar, sendikal barajları, yasakları, yetki itirazı başta olmak üzere sendikalaşmanın önündeki engelleri çok büyük ölçüde korudu. Dolayısıyla bugün Flormar’da ve sayısız başka işyerinde yaşanan sorunlardan 12 Eylül darbecileri kadar, AKP iktidarı da doğrudan sorumludur.
BASKILAR, İŞTEN ÇIKARMALAR…
Flormar’da işveren bir yandan yetkiye itiraz ederken bir yandan da sendikasızlaştırma çalışmalarına hız verdi. İşçileri sendikadan istifa ettirmek için klasik baskı ve tehdit taktikleri devreye sokuldu. Bunlar kar etmeyince önce beşer, onar başlayan işten çıkarmalar; giderek bir toplu kıyıma dönüştü ve 472 işçinin çalıştığı fabrikada toplam 118 işçi hem de tazminatsız işten çıkarıldı.İşveren, “sendikalı oldukları için işten çıkardım” diyemeyeceği için yine sudan bahaneler ve asılsız gerekçeler göstererek işçileri İş Yasası’nın 25. maddesinin 2. fıkrası uyarınca “haklı nedenle derhal fesih” yoluyla işten attı.
Güneş balçıkla sıvanmaz! Bu işten çıkarmalar, gerekçe ne gösterilmiş olursa olsun, “sendikal nedenle fesih”tir. Flormar işçileri sendikalı oldukları, sendikal haklarını istedikleri, birbirlerine sahip çıktıkları için işten çıkarılmış; işveren bu gerçeği gizlemek için çeşitli ve asılsız gerekçeler göstermiştir. İşveren bir yandan da baskı, tehdit ve benzeri yöntemleri kullanmaktadır.
Oysa işveren de bilmektedir ki:
1) İş Yasası’nın 18. maddesine göre “sendika üyeliği” iş sözleşmesinin sona erdirilmesi için geçerli bir sebep oluşturmaz. Sendikaya üye olduğu için işten çıkarılan işçi, -kağıt üzerinde gerekçenin ne gösterilmiş olduğu fark etmez- işe iade için önce arabulucuya başvurabilir, ardından da dava açabilir (işten çıkarma kararının tebliğinden itibaren 30 gün içinde arabulucuya başvurulması gerekmektedir).
2) Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Yasası’nın 25. maddesine göre işçiler sendikaya üye oldukları için işten çıkarılamaz. İşçinin sendikal nedenle işten çıkarıldığı tespit edildiği takdirde, işçinin bir yıllık ücretinden az olmamak üzere sendikal tazminata hükmedilir.
3) Türk Ceza Kanunu’nun 118. maddesine göre: “(1) Bir kimseye karşı bir sendikaya üye olmaya veya olmamaya, sendikanın faaliyetlerine katılmaya veya katılmamaya, sendikadan veya sendika yönetimindeki görevinden ayrılmaya zorlamak amacıyla, cebir veya tehdit kullanan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.(2) Cebir veya tehdit kullanılarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla bir sendikanın faaliyetlerinin engellenmesi halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.”
Flormar işvereni Anayasal sendikal hakları hiçe saymakta, İş Yasası ile Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Yasası’nı ihlal etmekte ve Türk Ceza Kanunu’na göre suç işlemektedir.
NOVAMED’İN İZİNDEN FLORMAR İŞÇİLERİ KAZANACAK!
Flormar işçileri sendikalarıyla birlikte yasal haklarını kullanacak; yasal süreçleri işletecektir.Ancak bundan daha da önemlisi Flormar işçileri, işlerine geri dönmek ve sendikal haklarını kullanmak için direnmektedir. En etkili ve en hızlı sonuç veren hak arama yöntemi de budur! Çünkü direnmek de bir haktır ve bir hak arama yöntemidir.
Flormar işçileri artan kamuoyu desteğiyle de direniş haklarını kullanmaktadır.
Flormar işçilerinin büyük çoğunluğu kadın. Kadın işçiler, büyük bir coşku ve inançla direniyor.
İnsanın aklına ister istemez, Novamed grevi ve direnişi geliyor. Bir ilaç fabrikası olan Novamed’de yine çok büyük çoğunluğu kadın olan işçiler, Petrol-İş Sendikası’nda örgütlenmiş ve anlaşma sağlanamaması üzerine greve çıkmıştı. Uzun soluklu bir grevdi bu. Ancak nihayetinde başarıya ulaştı. Novamed’de toplu iş sözleşmesi imzalandı.
Ne yazık ki Novamed’de sendikal örgütlenme kalıcı olamadı ama Novamed’in kadın işçileri, bir tarih yazdı; bilhassa da kadın işçilerin ne kadar güçlü olduğunu, ne kadar etkili bir direniş ve mücadele yürütebildiğini, hakkını nasıl alabildiğini gösterdi.
Bu grevin başarıya ulaşmasında kadın işçilerin mücadelesi kadar kadınların ve emekten yana güçlerin destek ve dayanışması da büyük rol oynadı. Flormar’da da benzer, güçlü ve uzun soluklu bir destek ve dayanışmanın örülmesi bu bakımdan da büyük önem taşıyor…
Flormar işçileri de Novamed işçilerinin ayak izlerini takip ediyor. Flormar’da da kadın işçiler bir tarih yazıyor.
Yürekten inanıyorum ki bu direniş, bu mücadeleye başarıya ulaşacak; Flormar işçileri işlerine geri dönecek, toplu iş sözleşmesi imzalanacaktır.
Direnen Flormar işçilerine can-ı gönülden selamlıyorum.
Yaşasın Flormar işçilerinin direnişi!
İlgili haberler
Başbakan ‘Sendikalaşmaktan korkmayın’ mı dedi?
Başbakan Binali Yıldırım’ın, daha geçtiğimiz günlerde “Sendikalaşmaktan korkmayın...” çağrısı yaptı....
Flormar direnişi dikenli tellere rağmen sürüyor
Flormar işçilerinin direnişi devam ediyor. Son olarak direnişteki işçilerle fabrikada çalışmaya deva...
FLORMAR İŞÇİSİ SELDA KUŞÇU: İşçiden yana olmayana...
AKP üyesi Flormar işçisi: Onlar işverene bu kadar destek çıkmasalardı patronlar işçiyi bu kadar ezem...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.